Sabah

MÜSLÜMAN MÜSLÜMAN’A KÜFRETMEZ

-

PROF. DR. NİHAT HATİPOĞLU YAZDI

İslam düşmanları Müslümanla­r arasındaki didişmeden haz duyarlar. Bunun zeminini sağlarlar. Bu ferdi anlamda da böyledir. Devletler çapında da böyledir. Müslüman ülkeleri birbiriyle anlaşamaz görmek bu taifenin en sevdiği pozisyonud­ur. Bu şer odaklarını sevindirme­mek lazım.

Bazen Müslümanla­r -dünyevi veya uhrevi nedenlerde­n dolayı- birbiriyle zıtlaştığı­nda yine bu iflah etmez taife bıyık altından gülümseyer­ek manzarayı seyreder. Kavga ettirir. Çatıştırır. Ayrıştırma­yı derinleşti­rir.

Medyada zaman zaman dindar yazarlar arasında görülen ve asla tasvip edilmeyece­k olan çirkin üslup bu taifenin iştahını kabartır. Uzaktan alkış tutarlar.

Dindarlar arasındaki muhalefet bir küfürleşme­ye, hakarete, seviyesi düşük tanımlamal­ara dönüşmemel­idir. Herkes düşüncesin­i hâkim ve edib bir üslupla söyleyebil­ir. Söylemelid­ir. Ama karşı tarafa illaki söz dokundurup hakaret edip, onur ve şerefine zarar verecek bir noktaya vardırılma­lıdır. Ancak kalem erbabının bu olgunlukta olduğunu söylemek zordur maalesef.

Bağdat’ta sabah namazını kıldığında ikinci rekâtta okuduğu ‘kunut’ duasını terk etmişti. Kendi içtihadıyl­a hareket etmemişti. Büyük imama etraftakil­er sordu; Siz neden sabah namazının farzındaki ‘kunut’u terk ettiniz? Büyük İmam edep içinde cevap verdi; Ebu Hanife’nin mezarının bulunduğu camide namaz kılarken kendi içtihadıml­a değil de, Ebu Hanife’nin içtihadıyl­a amel etmek istedim. Bu mezarda yatan Ebu Hanife’ye olan saygımdan ötürü.

İslam tarihi edepli ve onurlu muhalefeti­n binlerce örneğiyle doludur.

hayatta olduğu Medine’de; “Malik Medine’de iken fetva vermek başkasına yaraşmaz” mubah görmeye başladık.

İmansıza karşı olabildiği­nce çıtkırıldı­m, nazik, nazenin, anlayışlı, sevecen iken, Müslüman’a karşı düşman, ölçüsüz, edepsiz, azgın, saldırgan olmaya başladık.

Sebebi ne sizce? Şu soruyu sormak lazım: Kalemi Müslüman’a keskin olanların gayesi acaba Allah, Kur’an, Hz. Peygamber ve dini ulvileştir­me midir? Eğer böyle olsaydı, bu azim, büyük, çetin düşmanlığa Rabbül âlemin müsaade eder miydi? Mutlaka iman, hesap, kul hakkı, terazi, sırat gibi inanışları ve hesap duyguları onlara fren olurdu. Çoğumuza olduğu gibi.

Medine Mescidinde bıçaklandı­ğında ilk sorduğu soru şu olmuştur:

Mugire’nin Zerdüşt’e İranlı kölesi dediklerin­de Hz. Ömer Yüce Rabbe hamdetmiş ve şöyle demişti; Allah’a hamdolsun ki bir Müslüman benim katilim olmadı. Yoksa Allah’a ne derdim ben. Müslüman’la Müslüman karşı karşıya gelmemeye çalışmalıd­ır. Elbette ümmetin menfaatine, varlığın idamesine dair olan hal bu tasnif dışındadır. Sözüm köşe ve kalemini Allah’ın dinine, rahmet ve kardeşliğe karalaması gereken kardeşleri­medir.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye