Entelektüel karşıtlığı ve maliyeti
Entelektüel karşıtlığı şüphesiz sadece Türkiye’de revaç bulan bir yaklaşım değildir. Richard +RIVtadter günümüzde klasik eser haline gelen Amerikan Yaşamında Anti(ntelektali]m çalışmasında Atlantik’in karşı kıyılarındaki derin ve yaygın entelektüel düşmanlığının nedenlerini tahlil etmeye çalışmıştır.
En uç vurgusunu General José MillánAVtra\ªin
ifadesinde bulan bu düşmanlık, günümüzde yeniden küresel ölçekte yükselişe geçen popülist ideolojinin de dayanak noktalarından birisini teşkil etmiştir. Amerikan halk dilinde “yumurta kafa
deyimiyle aşağılanan
laklar” olduğu kanaati pek çok toplumda yaygın kabul görmektedir. Ancak Türkiye’nin
küresel liderlerinden birisi olduğu tartışma götürmez. Bu özgün örnekte, siyasetin iki temel kutbu tarafından da değişik nedenlerle savunulan entelektüel karşıtlığı,
talebi çerçevesinde meşrulaştırılmaktadır. Diğer bir ifadeyle modern Türk antientelektüalizmi dışlayarak ve aşağıladığı bu bireyleri marjinalleştirmiştir. Bunun neticesinde entelektüel söylem, 1912 ve 1932 yılları dergilerine hızla göz atarak dahi görülmesi mümkün, irtifa kaybına uğramıştır. Erken Cumhuriyet seçkinciliği entelektüalizm karşıtı kutbunun tevârüs ettiği bu yaklaşım, günümüzde, ile alâkası olmayan bir grubunu
sıfatıyla ön plana çıkarırken, bürokratik vesayet mensuplarını ise statüsüne yükseltmektedir.
Türkiye’de uzun süren Tek Parti iktidarı sonrasında kutsanma ve fetişleştirilmesi şaşırtıcı değildir. İlginç olan, 1950 sonrasında
toplum yaratma” ilkesi olduğu, bunun de son tahlilde “toplu-
olarak dışlanmasını gerekli kıldığının düşünülmesidir. Bunun neticesinde Tek Parti resmî ideolojisinin üzerinden ürettiği eşdeğerdir. Bunlar, doğal olarak hayata geçirilmesi imkânsız tezlerdir. Modern bir toplumun ya da olması söz konusu değildir. Vesayet karşıtlığı ve gerekli kıldığı değil onun seçimle gelen siyasal otoritenin hizmetinde bulunduğu bir toplumdur. Benzer şekilde çoğulcu bir toplumda entelektüellerin rolü üstlenmesi kabullenilemez; ama bunun engellenmesi dönüşmemelidir. meşrulaştırırken, diğer otokratik düzenlerde olduğu gibi
dahil olma, resmen sınıflamasına sokulmanın gerek şartı haline getirmiştir. Siyasetin onun muhalifleri tarafından da içselleştirilmiş, çok partili siyasetin kanadı da aynı yaklaşımı çerçevesinde savunmaya başlamıştır. Hâlbuki ulaşmak, eleştirisinden talebine karşıtlığını
bir modern toplum tasavvuruna dönüştürme girişimi ile