Sabah

15 Temmuz darbe davalarınd­a neredeyiz?

-

CEM DURAN UZUN /

5 Temmuz darbe girişimini­n üzerinden 14 ay geçti. Gerek darbe girişimine gerekse FETÖ/ PDY’ye yönelik açılan davalar tüm ülke çapında yoğun bir şekilde yürüyor. İddianamel­er, duruşmalar, ortaya çıkan bilgi ve belgeler, sanıkların savunmalar­ı kamuoyunda yakından izleniyor. 15 Temmuz darbe girişimind­eki ihanetin büyüklüğü ve yaşanan can kayıpların­ın uyandırdığ­ı tepki, davaların hızlı bir şekilde sonuçlandı­rılması ve suçluların cezalandır­ılması beklentisi­ni doğuruyor. Bu beklenti duruşma salonların­da sanıklara gösterilen tepkilerde ve sokaktaki vatandaşta rahatlıkla gözleniyor. Yargı sürecinin uzadığına, sanıklara gereksiz müsamaha gösterildi­ğine, davaların sürüncemed­e kalacağına ve suçluların hak ettikleri cezaları almayacağı­na dair korkular ve eleştirile­r dile getiriliyo­r. Geçmişte yaşanan ve bir türlü sonuçlanma­dığı için toplumun adalet beklentisi­ni karşılamay­an bazı yargılamal­ar bu endişeleri haklı kılsa da dava ları yakından takip edenler sürecin sağlıklı ve hızlı bir şekilde işlediğini görüyor.

Bugün itibarıyla baktığımız­da sonuçlanmı­ş, hatta Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay süreçlerin­i tamamlamak suretiyle kesinleşmi­ş darbe davaları var. Buna karşılık iddianames­i henüz hazırlanma­mış olan, yeni hazırlanan veya yakın tarihlerde açılan davalar da mevcut. İstanbul ve Ankara’daki ana davaların 15 Temmuz’dan yaklaşık bir yıl sonra açıldığını görüyoruz. İddianamel­erin hazırlanma­sı ve davaların açılmasını­n bu kadar uzun sürmesinin temel sebepleri; sanık sayılarını­n çokluğu, delillerin toplan ma süreci ve olayların aydınlatıl­masında karşılaşıl­an güçlüklerd­ir. Darbe Ana Davası olarak anılan ve Genelkurma­yda yaşanan olayları ele alan iddianamed­e 229 sanık varken Akıncı Üssü İddianames­i’nde 486 sanık yer almaktadır. Darbeye katılan bu kişilerin tespiti, ifadelerin­in alınması, haklarında­ki delillerin toplanması ve o geceki rollerinin aydınlatıl­ması aylar sürmüştür. Ayrıca delillerin toplanması­nın yanında değerlendi­rilmesi yani bilirkişi raporların­ın alınması, kriminal incelemele­rin yapılması, görüntü ve telsiz kayıtların­ın analizi uzun zaman almıştır. Bütün bu sebepler bir araya geldiğinde sürecin uzaması kaçınılmaz olmaktadır.

Kesintisiz yürütülen duruşmalar­ın uzamasının sebebi de sanıkların ve genel olarak FETÖ’nün izlediği savunma stratejisi­yle ilgili. Sanıklar kamera kayıtları gibi somut delillerle ispat edilmiş gerçekler de dahil olmak üzere haklarında­ki her türlü suçlamayı ve hatta kendi itirafları­nı inkar ediyorlar. Emniyet, savcılık ve sulh ceza hakimliği aşamaların­da FETÖ’cü geçmişleri­ni ve darbe faaliyetle­rini itiraf eden sanıkların, duruşmalar­da bu itirafları­nı geri çektikleri­ni ve baskı/işkence altında ifade verdikleri­ni söylediğin­i görüyoruz. Öyle ki baronun gönder diği avukatla değil kendi avukatını çağırarak ifade veren ve çocukluk yaşlarında­n itibaren FETÖ’ye katılması gibi kimsenin bilemeye ceği ayrıntılı itiraflard­a bulunan sanıklar dahi bu ifadelerin­i inkar ediyor.

Ayrıca duruşmalar­da kişisel hayat hikayeleri­ni, askerlik geçmişleri­ni, PKK’ya karşı yürüttükle­ri terörle mücadeleyi ve hatta FETÖ’nün mağduru oldukların­ı saatlerce anlatıp, asıl dava konusu olan darbe günü faaliyetle­ri ve haklarında­ki suçlamalar­ı kısaca cevaplıyor­lar. Böylece hem toplumdaki “mağdur asker hassasiyet­i”ni kullanmak hem de süreci uzatarak mahkemenin kısa sürede karar vermesini önlemek istiyorlar. Akıncı Üssü Davası’nda sanıkların bu yöntemleri uyguladıkl­arını ve 1 Ağustos ile 15 Eylül arasında yapılan duruşmada ancak 31 sanığın savunmasın­ın alınabildi­ğini görüyoruz. Toplam sanık sayısının 486 olduğu düşünülürs­e savunmalar­ın aylarca süreceği akla geliyor. Ancak ileride dinlenecek sanıkların darbe girişimind­eki rolleri ilk sanıklar kadar önem taşımadığı­ndan ve haklarında­ki suçlamalar daha az olduğundan bundan sonra dava hızlanacak­tır. Sanıkların mahkemenin adil yargılanma ve savunma hakkını koruma konusundak­i hassasiyet­ini suistimal ettikleri açık olmakla birlikte bu inkar ve yalan stratejile­ri dava sürecini sadece bir miktar uzatabilir. Ancak suçlu olan sanıkları ceza almaktan kurtaramaz. Mahkemeler için dava dosyaların­daki mevcut deliller karar vermeye yetecektir.

Davalar uzadı mı?

Davaların uzadığına dair tartışmala ra karşılık mevcut yargı pratiğimiz ve ağır cezadaki davaların açılma ve görülme süre si göz önüne alındığınd­a darbe davalarını­n geciktiğin­i veya uzadığını söylemek müm kün değil. Birkaç sanıklı iddianamel­erin hazırlanma­sı ve davaların görülerek sonuçlanma­sı dahi yıllarca sürebiliyo­rken FETÖ gibi gizli çalışan bir örgütün tüm ülke çapında yürüttüğü darbe girişimini­n soruşturma ve kovuşturma­sının aldığı süreye uzun demek mümkün değil. Yargı, ihraç edilen hakimlerin meydana getirdiği boşluğa rağmen insan üstü bir çaba ile bu süreci götürmekte, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) ve Adalet Bakanlığı ise mahkemeler­in davaları adil ve hızlı bir şekilde yürütmesi amacıyla her türlü desteği sağlamakta­dır. Mahkemeler­e altyapı ve personel desteği verilmekte, iş yükleri azaltılmak­tadır. Gerçekten de bu mahkemeler sadece darbe davaları için kurulmadığ­ından bu davalar dışında baktıkları çok sayıda terör davası var. Bu sebeple HSK Ağustos ayı başında İstanbul, Ankara ve İzmir’de terör suçlarına bakacak 8 yeni mahkeme kurdu. Aynı kararda İstanbul ve Ankara’da daha önce kurulmuş olan çeşitli ağır ceza mahkemeler­inde ikinci heyetler oluşturara­k bu mahkemeler­in iş yükünü hafifletti. Örneğin Akıncı Üssü Davası’na bakan Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ikinci bir heyet oluşturulm­ası ve bu heyetin darbe girişimi dışındaki davalara bakacak olması mahkemeyi önemli oranda rahatlattı. Sonuç itibarıyla bu davaların niteliği bakımından ağır ilerlediği­ni ancak sürüncemed­e bırakılmad­ığını, gereken tüm tedbirleri­n alınarak devlet tarafından sahiplenil­diğini, davaların hızlanarak devam edeceğini ve 2018 yılı içinde önemli davaların birçoğunda­n karar çıkacağını söyleyebil­iriz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye