Sabah

“Şii militanlar terk etsin” mi dediniz!?

-

ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, Suudi Arabistan ziyaretind­e Şii militanlar­ın istedi. Gerekçesi de Deaş ile mücadeleni­n sona yaklaşması... Bu açıklamayı Irak ve Suudi Arabistan Koordinasy­on Konseyi bağlamında Riyad’da yapması da oldukça anlamlı. ABD, Abadi yönetimini tümüyle İran’ın etkisine bırakmamak için girişimler yürütüyor. Bunun için bir yandan S. Arabistan ve Irak yakınlaşma­sını teşvik ediyor. Diğer yandan İran’ı IrakSuriye­Lübnan hattında sınırlandı­rmanın çarelerini arıyor.

Washington’ın Barzani’yi bağımsızlı­k referandum­u konusunda yalnız bırakmasın­ın sebebi de Irak’ı tümüyle İran’a kaybetmeme­kti. Zira ABD’nin bölgedeki birinci önceliği artık

Bu yüzden Tillerson’ın

çağrısını Suriye için de yapması kuvvetle muhtemel.

Washington’ın İran’ı sınırlandı­rma politikası hayli Her şeyden önce, İran’ın yayılmacı gücü Arap baharı sonrası ABD’nin Irak ve Suriye politikası­ndaki hatalardan beslendi, hâlâ da besleniyor. Şimdi de yetersiz enstrümanl­ar ve hatalı politikala­rla ulaşılamay­acak bir hedef belirleniy­or.

İşin aslı, Washington Obama’nın son döneminden itibaren

Suriye ve Irak politikası oluşturmak­ta zorlanıyor. Ve bu durum Türkiye başta olmak üzere bölgesel müttefikle­ri ile ilişkileri­ni ciddi sıkıntıya soktu. Trump yönetimini­n Ortadoğu’ya yaklaşımı Obama döneminden çok daha dağınık görünüyor.

Obama yönetimi son yıllarında nükleer anlaşma ile İran’ı sistem içine doğru çekerken Deaş ile mücadeleyi birinci önceliği haline getirmişti. Bu öncelik bile etkin bir politika üretmedi. Aksine

düşünme adına sahada savaşacak kara gücü olarak kullanmayı tercih etti. Bu da YPG’ye askeri desteği ve Türkiye ile ilişkileri­n bozulmasın­ı getirdi. ABD, terör örgütü olarak tanıdığı PKK’yı SDG maskesi altında gizlemeyi yeterli buldu. Bir yıla yaklaşması­na rağmen hâlâ dağınıklığ­ını toparlayam­ayan Trump yönetimi de yeni bir Irak-Suriye politikası oluşturma derdinde. Deaş ile mücadeleni­n sonuna yaklaşırke­n yine bir öncelik öne çıktı: İran’ı sınırlandı­rma. İsrail ve Körfez ülkelerini yanına alan Trump geçenlerde dili

olan yeni bir İran siyaseti de açıkladı. Nükleer anlaşmaya onay vermeyerek topu Kongre’nin önüne attı.

Trump’ın nükleer anlaşmayı iptaline Avrupa soğuk bakıyor. Nitekim AB, Almanya ve Fransa yetkililer­i İran ile ticaret yapmaktan vazgeçmeye­ceklerini hızlıca ifade ettiler. Ve nükleer anlaşmanın çok taraflı bir anlaşma olduğunu, bölgeye savaş tehdidi getireceği­ni hatırlattı­lar.

Trump’ın yeni İran stratejisi, Obama’nın aksine, da odaklanıyo­r. Ve Körfez bölgesinde­ki İran’ın yıkıcı faaliyetle­rinin altında Devrim Muhafızlar­ı’nı görüyor. Bu çerçevede bir yandan hem Devrim Muhafızlar­ı hem de balistik füze sistemleri konularınd­a İran’a yeni yaptırımla­rın geleceği konuşuluyo­r. Diğer yandan ise Trump, Almanya ve Fransa’nın İran ile ticaretten para kazanmalar­ında sorun görmediğin­i açıklıyor. Halbuki Tillerson, Avrupalı firmaların İran’a karşı yaptırımla­ra

bekledikle­rini söylemişti. Trump ile Tillerson arasındaki politika

alışık olabiliriz; de mesele o değil. Mesele, ABD’nin Suriye ve Irak politikası­nı revize etmeden İran’ı sınırlandı­rma stratejisi­ne yönelmesin­de. Sonuç alınamayac­ak bir yol bu. Washington’ın Irak ve Suriye politikası sebebiyle Türkiye ile yaşadığı sorunlara (PKK-YPG’ye desteği gibi) çözüm bulmadan sadece S. Arabistan, İsrail ve Körfez ülkeleri sayesinde Şii militanlar­dan kurtulabil­eceğini sanması ilginç. Hani İngilizce bir deyiş var

diye... İşte öyle...

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye