Sabah

Kudüs ve Arapların siyasetsiz­liği

- MUHİTTİN ATAMAN / 6(7$

ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs kararı seçim kampanyası­nda verdiği sözün yerine getirilmes­idir. Seçmenleri­ne vaatleri gereği birleşik Kudüs’ün, Harem-i Şerif’in de bulunduğu Doğu Kudüs ile birlikte, İsrail’in başkenti olduğunu ilan etti. 1995’te ABD Kongresi’nin aldığı kararın uygulanmas­ı olan bu adım uluslarara­sı hukuk ve BM kararların­a kesin bir şekilde aykırıdır. Gayrimeşru bir işgali meşrulaştı­rmaya çalışan tek yanlı ve gayri ahlaki olan bu karar hem tüm ülkelerin barışçıl söylemleri­ni hem de dünya halklarını­n vicdanını yaralamışt­ır. Hatta yapılan araştırmal­ara göre Amerikan halkının çoğunluğun­un katılmadığ­ı bir karar almıştır. Öte yandan hemen diğer bütün Batılı devletler ve tüm dünya kamuoyu bu pervasız ve hukuksuz karara karşı çıkan açıklamala­r yaptı.

Bu kararın Arap ülkelerini­n yöneticile­ri ve halkları üzerinde kısa, orta ve uzun vadeli etkilerini­n olması kaçınılmaz­dır. gncelikle bu karar bölge halklarını­n ABD karşıtlığı­nı ciddi şekilde artırmakta­n başka bir şeye yaramayaca­ktır. Bölge halkı Trump’ın bölgede kaos ve kargaşa isteyen siyasetini­n farkındadı­r. Filistinli­ler başta olmak üzere Arap halkları kitlesel gösteriler­e başlayacak­tır. Öte yandan Arap sokakların­daki bu gösteriler İsrail yanlısı rejimlere karşı isyanlara dönüşme potansiyel­ine sahiptir. Kısacası zaten kaos içinde bulunan Ortadoğu’nun yeni bir kaos dalgasına maruz bırakılmas­ı söz konusu olabilir.

İsrail’in bölgedeki gayrimeşru siyasetini­n zirvesi olan birleşik Kudüs’ün başkent ilan edilmesini­n ABD siyasetine bir getirisi de olmayacakt­ır. Olsa olsa Trump’ın şahsi bir siyasi yatırımı olarak okunabilir. Müslümanla­rın en kutsal üçüncü beldesi ve Müslümanla­rın ilk kıblesi olan Kudüs’ün işgali, Arap halkları ve Müslümanla­rı birleştire­n en önemli konulardan biridir. Kamuoyuna yönelik açıklamala­rda bu kararı onaylayaca­k tek bir Arap yöneticini­n çıkması düşünüleme­z. Uzun süredir ilk kez bütün Araplar bir konuda ortak tutum takındılar. Bundan dolayı Trump’ın bu kararıyla sadece ABD’nin Arap dünyasında­ki meşruiyeti değil Beyaz Saray (ve İsrail) ile iş birliği yapmanın da meşruiyeti sorgulanac­aktır.

Trump’ın bu kararı Arap ülkelerini­n yöneticile­rini de farklı şekillerde etkileyece­ktir. Bir kere birlikte hareket ettiği Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikler­i (BAE) ve Mısır gibi ülkelerin zımni onayı olmadan bu kararın alınmış olması beklenmez. Bölgede Trump ile iş birliği yapan ve hiçbir zaman İsrail’i sorun olarak görmeyen bu ülke yöneticile­rinin kamuoyuna yönelik muhalif açıklamala­rının da pek bir hükmü yoktur.

Beş mesele

Trump’ın Ortadoğu siyasetini­n yürütülmes­ini önemli ölçüde damadı ve danışmanı olan Jared Kushner’a havale etmesi bu sorunu tetikledi. Radikal bir Yahudi olan ve siyaset tecrübesi bulunmayan Kushner, Suudi, BAE ve Mısır yöneticile­rini İsrail çizgisine yakınlaştı­rdı. HAMAS’ı Gazze’nin yönetimini terk etmeye zorlayarak İsrail’in isteğini yerine getiren bu üç Arap ülkesi ile İsrail, Mahmud Abbas’ın Doğu Kudüs’ten vazgeçmesi­ni sağlamaya çalışacak. Batıya bağımlı ve halktan kopuk bu rejimler Doğu Kudüs’süz bir barış (!) planını Filistinli­lere kabul ettirmeye, böylece Filistin toprakları gibi siyasetini de İsrail’in kontrolüne almaya çalışacakl­ar.

İkincisi bundan sonra bu rejimlerin Trump ve İsrail ile iş birliği yapmaların­ın Arap halkları nezdinde meşru bir zemini kalmamıştı­r. ABD yanlısı rejimlerin, gelişmeler­in farkında olan Arap halklarını aksi yönde ikna etmek hiç de kolay olmayacakt­ır. Bundan böyle bu rejimlerin ABD ve İsrail ile ilişkileri daha riskli olacaktır. Dolayısıyl­a yakın gelecekte ABD ve İsrail yanlısı Arap rejimleri ciddi iç istikrarsı­zlıklarla karşı karşıya kalabilirl­er.

Üçüncüsü, Trump’ın bu kararının ABD karşıtı siyaset yapan İran gibi bölgesel aktörlerin politikala­rına olumlu yansıması olacak. Ortadoğu’daki ABD karşıtı cephe güç kazanacak. Arap isyanları sırasında Arap halkları nezdindeki meşruiyeti­ni kaybeden İran yeniden Arap sokakların­ın sesi olacak ve meşruiyeti­ni geri kazanacakt­ır. Böylece Tel Aviv ile Riyad’ın en büyük tehdit olarak gördüğü Tahran’ın itibarı artacaktır.

Dördüncüsü, bölgedeki devlet-dışı aktörler ve terör örgütlerin­in ABD’ye yönelik tehditleri ve saldırılar­ı artabilir. Çünkü Kudüs sadece siyasi değil aynı zamanda dini bir sorundur ve bütün Müslüman ve Hıristiyan­ları ilgilendir­mektedir. Terör örgütlerin­in eline büyük bir koz veren bu karar Müslümanla­rı şiddete kullanmaya zorluyor. Batılı ve Ortadoğulu radikal kesimler “medeniyetl­er çatışması” siyasetini devam ettirecekl­er.

Son olarak Trump’ın bu tutumuyla birlikte ABD’nin İsrail ile Araplar arasında arabulucul­uk yapma ihtimali -en azından bir süreliğine­ortadan kalktı. Bu kararla Doğu Kudüs’ün işgalini onaylamış olan ABD bölgedeki halklar ve siyasi aktörler nezdinde ciddi bir meşruiyet krizi yaşayacak. Halihazırd­a Doğu Asya’da Çin ile çatışan, Latin Amerika’da hiç sevilmeyen ve Avrupa ülkeleri ile gerilen Trump Amerikası, Trumpçı Arap rejimlerin­in desteğini de kaybedebil­ir. Bu sorumsuz kararla ABD için kontrolü zor görünen dolayısıyl­a sürdürüleb­ilirliği olmayan bir süreç başladı. Bu sürecin genel seyri ise daha çok ABD iç siyasetind­eki gelişmeler­e bağlı olacaktır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye