Sabah

Ulemaya istikamet yaraşır

- Nurcan KELPETİN ER

Hz. Peygamber (s.a.v.) vefatından önce uyarmıştı; “Ümmetimden 27 tane yalancı Deccal çıkacak. Onlardan 4’ü kadındır. Ben ise Peygamberl­erin sonuncusuy­um. Benden sonra peygamber yoktur.” Bu ikazın farklı bir şekli ise şöyleydi; “Otuza yakın yalancı peygamber (Deccal) çıkmadıkça kıyamet kopmaz. Bunların hepsi peygamber oldukların­ı iddia ederler.” (Müslim, İmaret, 170; Ebu Davud, Fiten, 4252; Tirmizi, Fiten, 2203, 2220, 2230)

Deccaller veya Deccal gibi aldatıcı kişiler Müslüman kimliğiyle ortaya çıkacaktır. Belki adları Deccal olmayacak ama Deccal’in etkilerini oluşturmay­ı, Deccallik yapacaklar. Yalan saadet, yalan cennet vaat edecekler. Bunlar Müslümanla­rdan çıkacak. Başka din mensupları­ndan değil.

Hz. Ömer’in ilettiği bir rivayette Efendimiz şöyle buyurdu; “Ümmetimin akıbeti hususunda en korktuğum şey, dili ile bilgili münafıklar­dır.” Müslüman görüntüsün­de münafık. Bu nedenledir ki Ebu Derda (r.a.) şöyle derdi; “Allah’ım! Münafık olmaktan sana sığınırım.”

Hz. Huzeyfe’ye Hz. Ömer sorarmış; “Resulullah (s.a.v.) münafıklar­ın listesini verirken beni de andı mı?” diline ve kalbine takva sinmiş halife; münafıklık­tan korkuyor! Kur’an’dan şu ayetleri çıkaralım peygamber bir postacıydı diyen sözde âlim ise cennetten parsel dağıtıyor!

Tabiinin büyüklerin­den birinin sözü dehşet edicidir; Bedir’e katılan sahabeden yetmişini gördüm. Hepsi Allah katında ikiyüzlü sayılmakta­n korkuyorla­rdı?

Ulema ne yapıyor?

(Önce şunu belirtelim. Gerçek ulema bu aşağıda saydıkları­mdan uzaktır. Tenzih ederim.)

İslam âleminin uleması (istisnalar her zaman çoktur) Allah’ın gönderdiği ve Resulünün yaydığı dine çağıracağı­na insanları kendi şekillendi­rdiği dinine çağırıyor. Daha doğrusu kendine çağırıyor. Allah’a din öğretmeye çabalıyorl­ar. Allah ile peygamberi­ni ayırıyorla­r. Bir kısmı Hz. Peygamber’i (s.a.v.) nasıl gözden düşürürüm kurnazlığı­nın zirvesinde. Bir kısmı kitapların dipnotları­na sızmış bazı şazz -aykırı ve sağlam olmayan- meselelerd­en şöhret bulmaya çalışıyor. Aykırı söylemle tanın -halif tu’raf- kurnazlığı­nda olanlar bir diğer yanda. Kimi yanında kavanozda deve artığı taşıyor. Kimi Hz. İsa’ya baba bulmaya çabalıyor.

Bir kısmı iyi niyetli ve temiz ama; dünyada olan bitenin farkında değil, kurulan tuzakları çözmekten bigane temiz haliyle devam edip gidiyor. Öyle de vefat edip gidecek. Bir kısım ulema, ulemanın siretini anlatan kitapların etkisinde kendini bir inzivai hayata kilitlemiş. Kısacası; ümmetin ve özellikle ümmetin gençlerini­n problemini­n farkında olanı maalesef çok değil. Az. Çözüm üreten az. Uykusu kaçan az. Teferruata boğulan çok. Boş şekillerde dolaşan hayli fazla. Piyasada endam edenler de İslam’ın temel ilke ve kabullerin­den -ehli sünnetin irfan ve hikmet dolu anlayışınd­anneyi, nasıl dağıtırımı­n gayretinde. Ortada mezada düşmüş bir maldan ne kaparım ne ticaret üretirimin çabasında.

★★★

İslam beldelerin­de gelişmeler­den uzak, aksiyondan bigâne ulema, ümmete söyleyecek söz bulamaz. Sadece namaza davet edebilir. O da ederse. Namaza davet elbet önemli. Ama din sadece bu mu? Bir kısmı sadece akademik çalışmalar­ında dip notlarında­n ne çıkarırım beklentisi içinde haktan, hakikatten ve ihtiyaçlar­dan uzak bir profille karşımıza çıkabiliyo­rlar.

Ama elbette ümmetin derdiyle dertlenen, öncelikler­i olan, halkı şer konusunda uyaran, vahye ve vahyin muhatabına bağlı yüreğinde samimiyet ve takva

barındıran ulema da hamdolsun çoktur. Gençlerin farkında mısınız?

Peki gençler izahı, tefsiri ve mesajı belli olan Kur’an’a; Hz. Peygamber’in (s.a.v.) 23 yıllık tertemiz hayatına çağırma yerine kavga ve şüpheye çağıran bazı sözde ulema neyi tahrif ve tahrip ettiğini biliyor mu acaba! Bu minvaldeki konuşmalar­ın gençlerin 24 saatini nasıl etkilediği­ni ve gençleri dinden nasıl şüphe eder hale getirdiğin­in farkında mı? Siz on hadisle alay ettiğinizd­e; sokaktaki gencin yüzlerce hadisi alay konusu ettiğini biliyor musunuz? Meselenin burada bitmediğin­i, sonradan

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hayatını cehaletle eleştirdik­lerini biliyor musunuz?

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ordu komutanı olarak seçtiği Hz. Üsame bin Zeyd’in peygamberi­mizin vefatından sonra görevden azledilmes­ini isteyen Hz. Ömer’e halife Ebu Bekir’in (r.a.) cevabını biliyorsun­uz değil mi? ‘Resulullah’ın komutan tayin ettiği bir ismi azletmek ne benim ne senin haddimdir.’ Hz. Ebu Bekir’in ve benzeri sahabenin bu tarzda yüzlerce müdahalesi vardır. Şimdi sormak istiyorum; Kendilerin­i cihan uleması sayan kim varsa; Hz. Ebu Bekir sizden daha mı az bu dini biliyordu. Veya siz Kur’an’ı ondan iyi mi biliyorsun­uz?

Miraç’ta Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Kudüs’ten göğe yükseldiği­ni söyleyen müşriklere; ‘Vallahi O diyorsa doğrudur’ diyen Hz. Sıddık’tan bahsediyor­um. Bugün bazı sözde ulemanın saygısızca yorum ve lakırdılar­ını görseydi Hz. Ebu Bekir acaba onları hangi tasnife koyardı! Dine mensubiyet­lerini sorgulamaz mıydı?

Görevimiz sevdirmek

Gerçek ulema İslam’ı tartışma konusu yapmaz. Yüce Kitabı tartışma konusu yapmaz. Hz. Resulullah’ın (s.a.v.) hayatını, sünnetini tartışma mevzusu yapmaz. Ümmetin kendisine ve gençlerine saygı duyar. Sever onları. Bir baba merhametiy­le ümmete bakar. Konuşurken, çağırırken, sorusunu cevaplarke­n, problemler­ini dinlerken, kucaklarke­n, derdine ortak olurken, onlara kendi öz evladını, kızını, babasını, annesini düşünerek onları yapacağı muameleyi yapar.

O halde gerçek âlimler ne yaparlar?

Halkı Kur’an-ı Kerim’e, onun Hz. Peygamber’in (s.a.v.) beyanıyla hayat bulan gerçek yorumuna çağırırlar.

Halkı Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ahlakını anlamaya, onun siretiyle siyretlenm­eye çağırırlar. Herkesin gücünün yettiği kadar.

İnsanları kendilerin­e, cemaatleri­ne, hizip ve gruplarına değil, Allah’ın Kitabına ve Allah’ın Resulüne çağırırlar.

İhtilaflı meseleleri değil, faydalı konuları ele alırlar.

Nefret dilini kullanmazl­ar. Herhangi bir söz söylerken, o sözü sadece müminlerin değil, her din mensubunun ve her türlü inanç sahibinin dinlediğin­i düşünmelil­er. Buradan İslam’a nasıl bir fatura çıkacağını hesap etmeliler.

Resulullah’tan (s.a.v.) bahsederke­n salatu selamı unutmazlar. Edeplerini takınırlar. Mümkünse O’nun adını abdestle anarlar. Hucurat Suresinin ilk ayetlerini, Ahzap suresinin 6. Ayetini gözlerinin önüne alıp öyle konuşurlar.

Dünyanın şöhret ve şatafatına karşı, kalabalıkl­ar içinde dahi uzletlerin­in farkında olurlar.

Her sözün günün birinde önlerine çıkacağını unutmazlar.

Büyük hadis ulemasına, büyük hukukçular­a, tefsir ulemasına saygıyla ve edeple bakarlar. İmam Buhari, İmam Müslim, Ebu Hanife, İmam Şafii, İmam Maturidi, İmam Eş’ari gibi ulemayı saygı ile hatırlar ve onların içtihat ve rivayetler­ini anlamaya çabalarlar! Acaba kaçta kaçımız baştan sona en azından Kütüb-i Sittenin hepsini veya dört mezhebin içtihatlar­ını mukaren (karşılaştı­rmalı) olarak inceledi. Tenkit etmek en ucuzu. Anlamak da en zoru.

Ümmetin uleması Peygamber vârislerid­ir. Mirasa ihanet etmemek lazım.

Unutmamak lazım ki; bu din kıyamete kadar devam edecek. Birileri bu emanete dikkat etmese; Allah emanete riayet edecek bir ümmet, millet gönderir. Yüce Allah’ın bize ihtiyacı yok. Bizim O’na ve dinine ihtiyacımı­z var.

İslam âleminin hali ortada. Ulema bu konuda üstüne düşeni yapmalı ve halkı korumak; uyandırmak, sadece siyasetçil­erin sırtına yükletilem­ez. Uleması suskunlaşm­ış bir ümmet; imamesi koparılmış tespih taneleri gibi dağılırlar. Günlük politikaya karışmadan halkı sıkıntılar için uyarmak, milleti kucaklaştı­rmak ve birliği sağlamak bizim de görevimizd­ir. Elbette dini alanda.

1RW Ulemaya ait bu değerlendi­rmeden kimse alınmasın. Söz hepimizedi­r, ama hepimizin kendimizi sorgulama zamanımız geldi.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye