Arzu Tramvayı’na binin!.
Başlıktaki lafın devamı “Sussam gönül razı değil” diye devam eder, bilirsi niz.. Trafik yazılarım aynen böyle.. 1990’da bu köşeye başladığımdan beri yazıyorum. Bir adım ileri git medik.. Samet Koral adlı okurun mektubunu okurken hatırladım, şair sözünü.. (Fuzuli..)
Mektubu sizinle paylaşmaya karar verdim.. Buyrun..
HHH Hıncal Bey, merhabalar.. Yaklaşık 17 yıldır aralıksız yazıları nızı takip ediyorum.
Trafik kurallarıyla ilgili bir sürü yazı yazıp açık açık isim ve plaka bildirseniz de ne üstüne alınan bir emniyet müdü rü ne de bir başkası çıkıyor.
Geçen akşam başımdan geçen bir olayı sizinle paylaşmak istedim.
İşten eve geldiğimde 11 aylık çocuğumun eli sıcak ütüye değerek yandı. Tabii hemen ilk yardım gereği soğuk suyun altına tuttuk ama bir damla canı olan çocuk hem korkudan hem de canı yandığından, ağlamaktan katılacak duruma geldi.
Evimiz Pendik’te. En yakın yanık merke zi Kartal Lütfi Kırdar Hastanesi’nde olduğu için kendi aracımızla oraya doğru yola çıktık. Normalde 5 dakikalık yol akşam iş çıkış trafi ğinde 40 dakika sürüyor. Yanıklarda ilk müda halenin ne kadar önemli olduğunu bildiğim için ceza yemeyi göze aldım. 4’lü ikaz lambala rımı yakıp emniyet şeridinden giderek 25 daki kada hastaneye varabildim.
Ertesi gün 235 lira ceza geldi.
İtiraz bile etmedim. Benim hastaneye gider ken kullandığım emniyet şeridine her gün yüz lerce motosiklet, yüzlerce hiç acelesi olma yan sahte çakarlı araç giriyor ve ceza yemiyor. Çünkü takip eden yok.
Cezalar da caydırıcı değil. Eğer emniyet şeridine girmenin cezası koşulsuz 15 gün araç bağlamak olsa ve herkese uygulansa, o emni yet şeridine kimse girmez. Ben 15 gün bağla nacağını bilsem de girerdim, çünkü ihtiyacım vardı.
O gün emniyet şeridinde önümde giden ve bana yol vermeyen bir sürü araç vardı. Bu yüzden 5 değil, 25 dakikada gidebildim zaten. Umarım aynı ceza onlara da gitmiştir.
Siz yazılarınızda bu ülke trafiği ile geleceğe ilgili umutla yaklaşıyorsunuz ama benim düze leceğine inancım her geçen gün azalıyor. Saygılarımla..
HHH
Sevgili okuruma yanlış izle nim vermişim. Doğru.. Zaman zaman umutlanır gibi oldum. Ama dedim ya.. 1990’dan beri bu ülkeye her parti den, her çeşit İçişleri Bakanı geldi, çeşitli şeyler yapma ya teşebbüs ettiler.. Ama “Teşebbüs”ün ötesine geçe mediler. Artık umudum falan yok..
En son örnek..
Geçen yıl “Karayolu Trafik Güvenliği Uygulama Politika Belgesi” yayınlandı. Kısa, öz ve net ifadelerle yazılmış, harika bir belgeydi. Tüm Emniyet ve Trafik Müdürlerine gönderil di. Büyük umutla duyurdum bu köşeden. Sonra..
Sonra gönderildiğiyle kaldı. İşte İstanbul. İçinde yaşıyorum.. Bir satırı uygulanmadı.,
Makam odalarından çıkmayan Vali, Emniyet Müdürü, Trafik Müdürü ile Bakan Genelgesi uygulanır mı?.
Bi zahmet o rahat koltuğundan kalkacak, klimalı odandan çıkacak ve denetleyeceksin ki..
Siz İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü, Trafik Müdürü’nü hiç ama hiç aranızda gördünüz mü?. Halkın arasında.. Yolda.. Mahallenizde?.
Denetlemeyi geç.. Bir sosyal olaya katılır insan da, oraya gidip gelirken, trafik rezilliğini görür hiç değilse ve denetimsizliğin, başı boşluğun farkı na varır.
Son zamanlarda sosyal etkinliğe katılanları da kalmadı... O kadar kalma dı ki, yüzlerini geçin, adlarını bilen yok.
Çıkalım Taksim’e.. Önümüze gelen
100 kişiye İstanbul Valisi’nin adını soralım. Beş tanesi bilirse şaşarım.
Yahu bu millet hâlâ Fahrettin Kerim Gökay’ı bilir. İstanbul Valiliği öyle makamdı.
İstanbul Trafik Müdürleri bile efsa neydi. Kimleri yaşadık.
Yahu bugün ben, en çok trafik yazan adam, Trafik Müdürü’nün adını bilmiyorum. Çünkü yok..
Her gün trafik yazıyorum. Umurunda değil.. Çünkü ona “Bu adam ne yazıyor yahu” diye soran Emniyet Müdürü yok İstanbul’da.. Vali yok.. Ankara’da Trafik Daire Başkanı yok.. İçişleri Müsteşarı yok. İçişleri Bakanı yok..
Adam ne denetliyor. Ne denetleniyor. Denetlenmeyeceğini de biliyor. O zaman sırt üstü yatıyor. Onun tek işi Ankara’dan gelen bir büyüğe yol açmak.. Hepsi o.. Onu aksatmadığı sürece, o rahat makam oda sında keyif çatıp, maaş ve ikramiye alacağını biliyor.
Otur kardeşim.. Otur keyfine bak.. Ki öyle yapıyorsun zaten. Bu yazı da umurunda olma yacak. Okumayacaksın bile.. Okusan da güle ceksin..
“Yırtın Hıncal, yırtın.. Rahatımı bozamaz sın” diyecek ve zile basıp sesleneceksin.. “Oğlum bana bir kahve getir!.” Günde milletin kesesinden kaç çay, kahve içiyorsun Müdürüm?. sanki. yeniden moda oldu, ennessee Williams oyunu İstanbul sahnelerin Şu sıralar en ünlü iki de.. Kedi.. Öteki Kızgın Damdaki
Biri Arzu Tramvayı..
Bilginer’le Zerrin Arzu Tramvayı, Haluk özel, hem sanat yaşamlarında Tekindor’u hem ayıran oyun. çevirmiş ve Oyun Atölyesi Bilginer oyunu yeniden beğen Ama ortaya çıkan eseri programına almıştı. ve sahne rolü oynayan Zerrin medi, durdurdu. Baş ayrıl Bilginer’in tiyatrosundan ye koyan oğlu Hira, ışıklarına yapımı olarak, sahne dılar ve bu yıl BKM çıkardılar.. sinemada da izledim.. Oyunu sahnede de,
Vivien Leigh’in oynadığı, Marlon Brando ve film tabii unutulmazdı. Elia Kazan’ın çektiği
“Desire/ Arzu” Oyun, kahramanı Blanche’ın “Mezarlık” durağında hattındaki Tramvay’dan aşk, Kent Amerika’nın müzik, inmesiyle başlıyor.. Cazın merkezi New Orleans. eğlence ve romantizm doğduğu yer. döküntü kenar mahalle Blanche, kentin bu sığınmak için geliyor, sinde yaşayan kız kardeşine zen Ailenin Mississippi’deki Mezarlık Durağına.. çaresiz kalmış. ginliklerine el konunca, baldız iki kadınla, kaba Oyun, biri eş, öteki ilişkilerini anlatıyor. saba görünümlü kocanın bir Her devirde geçerli Fevkalade güzel yazılmış. klasik. Onur Şaylak’ın Hayretler içinde kaldım,
Marlon kadar altın oyunculuğuna.. İnanın rolün.. dan kalkıyor bu zor hiç, Tennessee Aslında kolay rol yazmamış da çok çok iyi Williams.. Zerrin Tekindor da, Şebnem Bozoklu bir Blanche olmuş.. alkışları fazlasıyla oyun sonunda aldığı hak ediyor. tiyatro
Arzu Tramvayı’nı tüm siye ederim. yapanlar da, git “Tiyatro bitiyor” yaveleri oyunların nasıl bir cesa sin bu devirde böyle bir. Salon nasıl retle oynandığını görsünler iki.. dolu, onu da görsünler severlere tav