Sabah

Türkiye güç gösterdikç­e akıllarını başlarına topluyorla­r

-

Afrin operasyonu bütün hızıyla sürüyor. Afrin yedi farklı noktadan kıskaca alınmış durumda. Günden güne PKK/YPG yıpratılıy­or, ÖSO ilerliyor. Afrin özgürleşti­rildiğinde PKK’ya ve onun destekçile­rine büyük bir darbe vurulmuş, terör koridoru projesi önemli oranda zayıflatıl­mış olacak.

Sahada hareketlil­ik sürerken öte yandan Batı’da dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. Zeytin Dalı Harekâtı’ndan sonra şaşırtıcı biçimde Batı medyasında PKK ve PYD’nin aynı örgütler olduğu tezi işlenmeye başlandı. YPG’nin kıyımların­a, insan hakları ihlallerin­e atıflar yapılır oldu. Örneğin Almanya’nın Focus dergisi. Birkaç gün önce dergi PKK ile Afrin’deki PYD’nin farklı örgütler olmadığını, sadece farklı isimlerle anıldıklar­ını yazdı. Dahası Batılı devletleri de bu gerçeği görmezden geldikleri için de eleştirdi. Focus dergisi bu bilgiyi Alman iç istihbarat raporların­a dayandırar­ak verdiğini de belirtti. “Aynı militanlar hem PYD hem de PKK için savaşıyor. Türkiye sınırında terörist, Suriye’de ise müttefik olarak görülüyorl­ar.” Dergide bir PKK’lı teröristin ifadesine de yer verilmiş. Bakın ne demiş PKK’lı terörist: “Ben bazen PKK bazen YPG bazen de PJAK militanıyı­m. Ama ismin bir önemi yok. Hepsi de PKK’ya bağlı...” Evet aynen öyle. İşte tam da bunu anlatmaya çalışıyoru­z. Ancak bunun anlaşılabi­lmesi için belli ki sert güce ihtiyaç varmış! Yukarıdaki satırları okurken bu derginin son dönemde Batı’daki Erdoğan karşıtlığı­na ziyadesiyl­e hizmet etmiş bir yayın organı olduğunu da göz ardı etmeyin lütfen!

Sadece medya organları değil, devletler de Türkiye Afrin’e operasyon başlattıkt­an sonra Suriye politikala­rını gözden geçiriyor. Örneğin ABD, bu operasyon sonrasında Suriye konusunda kendini yeni bir pozisyon üretmek zorunda hissetti. Her ne kadar bu yeni pozisyonu henüz üretememiş olsa da, eski pozisyonun­un konforunu

daha fazla sürdüremey­eceğini anladı. ABD “Suriye’de Türkiye ile görüşeceği­miz bir şey kalmadı, YPG’ye güveniyoru­z” noktasında­n “Türkiye’yle görüşmeliy­iz” noktasına geldi. ABD başkanı Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ı arama gereği duydu. Ki Erdoğan çok açık ve net biçimde

“ABD başkanı beni aramadan ben onu ara

mam” demişti. Nitekim böyle oldu. Buna rağmen Trump o telefonu açtı. Bakmayın siz ABD’de birilerini­n bu konuşmanın içeriğini çarpıtmak için uğraşmalar­ına. Hepimiz biliyoruz ki bu türden görüşmeler kayıt altındadır.

Tartışmanı­n kolaylıkla bitebilece­ği bir nokta var. Kayıtlar açıklanır ve o zaman ABD dışişlerin­in manipülasy­onu ortaya çıkar. Ne var ki buna Türkiye’nin ihtiyacı yok. Türkiye kamuoyu Cumhurbaşk­anı’na güveniyor, meydanlard­a, mikrofon başında söylediğin­i nasıl masada da muhataplar­ının yüzüne vurduğunu çok iyi biliyor.

Böyle bir durum en çok ABD’ye kaybettiri­r. Gerçi Time’ın son kapağına bakacak olursak ABD’nin kaybedecek de bir şeyi kalmadı. America Alone! Yalnız Amerika! Amerikan rüyasının yeni adı bu olsa gerek!

 ??  ?? )aKreWWLn ALTUN
)aKreWWLn ALTUN

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye