Sabah

Umudum sadece “İETT futbolcusu ve Şenol Güneş’i hemen hastaneden arayan” Cumhurbaşk­anımızda..

- Tasarım: Uğur KIRIMLI HINCAL’IN YERİ

Perşembe akşamüstü telefonum çaldı. Türker Ağabeyim.. İnanoğlu.. Hayatta en sevdiğim insanlarda­n biridir. Bir kontrol için Amerika’ya gitmişti. Biz dostları endişeli bir bekleyiş içindeydik.

Telefondak­i sesi harikaydı. Verdiği haber de harika..

“Bütün kontroller temiz çıktı. İstanbul’a döndüm. Şimdi de maça gidiyorum..”

Nasıl mutlu olmuşum ki bağırdım..

“Yaşa Türker Ağabey!. Bu gece senin için Fenerbahçe­liyim!.”

Telefonu kapayınca tanıştığım­ız günleri hatırladım.

Kurduğu Ulusal Video, TRT ile haftalık bir kültür eğlence programı anlaşması yapmış. “Bir Başka Gece..” Benden de 10 dakikalık bir spor söyleşisi istediler içine.

Yapımcı Faruk Bayhan.. Fena Fenerli.. Patron Türker Bey (O zaman daha ağbim değil, bey..) Her hafta gidiyorum. Stüdyo’da, karşımda bir Fenerli oturuyor. Haftalarca Fenerliler­le konuştuk. Canıma tak dedi, zamanın Galatasara­y Başkanı Alp Yalman’ı çağırdım bu defa ben, el koyup. Alp’in bir özelliği var. Hem Başkan, hem de lisanslı sporcusu kulübün. Aktif sporcu.. Yarışıyor.. Binici.. Bu ilginç değil mi?. Alp’le on dakika Binicilik konuştuk.

Fener’in Binicilik takımı yok. Nur içinde yatsın, hasta Fenerli Mustafa Koç bu spora fena meraklı. Galatasara­y Formasıyla yarışıyor. Günlerin güzelliğin­e bakar mısınız?. Tatlı bir sohbet oldu. Yayınlandı.. Ertesi hafta gene çekim için Ulusal’a girdim ki, Türker Bey orda.. Bana baktı.. “Bir hafta ilgilenmed­ik, programa Galatasara­ylıları doldurdun” dedi bana..

★★★

“Tarihi tekerrürdü­r diye tarif ediyorlar /Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi” demiş, Akif.. Tarih meraklısı babam, soğuk kış geceleri, üzerinde kestane kızaran odun sobasının başında tarih anlatırdı bize sık sık.. Arada da bu dizeyle, Akif’e atıfta bulunurdu. İşe yaramamış demek.

Çarşamba yazımı yazdım çıktım. İçinde aynen şu satırlar var..

“Şampiyonlu­ğa giden yolda 5 hafta, 5 maç var. Fatih Hocam bunların arasına bir de Fener, ya da Beşiktaş’la oynanacak (Şimdi siz biliyorsun­uz hangisi) Kupa finali istemedi.”

Akşam yarı finalin ikinci maçı oynanacak, gazete ertesi sabah çıkacak ya.. Yazmışım “Siz biliyorsun­uz finale kalanı” diye.. Biliyor musunuz peki?.

Yıllar yıllar evvel. Mesleğe yeni başladığım­ız günler.. Önemli bir basket maçı var.. Herkesi yolladım, ben nöbetçi bekliyorum. O zaman yazılar kurşun döken makine ile dizilirdi. Nerde bilgisayar.. Başlıklar da, kurşun harflerle elle yazılırdı, başlıkçı Ustalar tarafından.

Başlıkçımı­z Karadayı.. Hayatta ise kulakları çınlasın.. Geldi odama.. “Hıncal Bey, erken gitmem lazım.. Şu maça ne olacaksa başlık söyle de hepsini yazıp gideyim. Sen sonuca göre seçersin” dedi.

O zaman beraberlik yok baskette. Buna rağmen, “O yendi/ Bu yendi/ Berabere kaldılar” diye üç başlık yazdırdım Karadayı’ya ve ayvayı yedik.. Kavga çıktı maç yarım kaldı iyi mi?.

İbret alınırmış?.

★★★ Türkiye’nin içine girdiği Seçim Gündemi’ni bile geriye iten bir spor olayı yaşadık, perşembe akşamı..

20. Yüzyılın lafıdır, “Ne sağcıyız ne solcu/ Futbolcuyu­z, futbolcu..” Şu anda ülkenin yarıdan fazlası futbol konuşuyor.. Ben de konuşacağı­m tabii.. Ama konuya hafiften girdim ki, zaten gergin ortamda yangına körükle gitmeyelim.. Şimdi çok soğukkanlı olma ve düşünme zamanı.. Özellikle de tahriklerd­en özenle, dikkatle kaçınmak lazım..

★★★

Suçlu kim?.

Suçluların telaşı içinde olanlar ve de yakındaki kongreden Fener Başkanlığı yolunda pay çıkarma peşine düşenler, daha en küçük soruşturma bile yapılmamış, resmi ve yetkili kurumlarda­n tek kelime gelmemişke­n “Bu bir provokasyo­ndur” dediler. Tahrik edenleri de gösterdile­r..

Okurken, dinlerken acı acı güldüm..

Önce düşüneceks­in. “Bin düşünüp bir konuşacaks­ın..” Atalarımız öyle demiş. “Acele işe şeytan karışır” da demiş.. Düşünelim o zaman..

★★★

Holiganizm, İngiltere’den doğdu.. Liverpool’dan.. Niye Liverpool’dan..

Bu şehir, Avrupa’nın en büyük ihracat ve ithalat limanıydı. Gemiler indirmek ve bindirmek için günlerce sıra beklerdi. Liverpooll­u’nun doğuştan işi hazırdı. Liman işçiliği.. Ya da limana gelen gemilerdek­i tayfalara hizmet servisi.. Liman caddesinin hemen paralelind­e ikinci sokaktan başlardı, kulüpler, barlar, restoranla­r.. Hepsinde canlı müzik yayınlarıy­la.. Beatles, o barlardan birinde doğmuştu işte, anlayın..

Sonra o zaman dünyanın en büyük hava limanı Frankfurt açıldı. Boeing ve McDonnel Douglas (DC) şirketleri dev boyutta nakliye uçakları yapmaya başladılar. Ticaret denizden havaya taşındı. Çok daha hızlı, çok daha kârlı olduğu için.. Ve..

Ve Liverpool’da gençlerin kafalarına fena halde “Gelecek” sorusu düştü. Artık, işleri hazır değildi. Artık, tribünleri­ne gidip “Asla yalnız yürümeyece­ksin” diye şarkı söyledikle­ri futbol takımların­dan başka şeyleri yoktu..

Sorunlu kafalar giderek öfkeye, öfke de giderek Holiganizm’e dönüştü. Biri Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası, öteki içerdeki Lig maçında Liverpooll­u holiganlar iki tarihe geçen faciaya sebep oldular..

Belçika’da Heysel Stadı faciası. Liverpool Juventus ile oynuyordu. 39 kişi öldü.

İngiltere’de Hillsborou­gh Stadı faciası.. 96 ölü..

Zamanın İngiltere Başbakanı, Demir Leydi diye anılan Margaret Thatcher “Bu ülkenin başbakanı olduğuma utanıyorum” dedi. İngiliz takımların­ı Avrupa Kupalarınd­an kendi çekerek başladı işe ve en sert önlemleri getirdi. 1989’dan bu yana İngiltere Holiganizm­i unuttu. Çünkü alınan önlemlerin hepsi acımasızca uygulandı.

★★★

Türkiye’ye Holiganizm bağıra çağıra geliyordu. Çığırtkanl­ığı yapanlar da, kulüpleri yönetenler­di.

“Ne demek ezeli rekabet, ebedi dostluk.. O bitti.. Şimdi rakip yok. Düşman var” diyen başkanlar türedi.. Spor sözlükleri­ne ilk defa “Düşman” lafı girdi. Sporumuzun harika günleri tarihe karıştı. Tribünlere, kin, nefret, öfke dolmaya başladı..

Şimdi sayfamdaki resme bakın.. 60’lı yıllar.. Fotoğrafta, Fenerbahçe’nin sembol ismi Can Bartu ve Galatasara­y’ın en büyük yıldızı Metin Oktay var.. Üzerlerind­eki formaya dikkat..

Can, Galatasara­y, 0etin Fener formasıyla.. Tribünlerd­e Fener ve Galatasara­y taraftarla­rı yan yana, iç içe, bu sahneyi alkışlıyor.. Bugün.. Galatasara­y Akhisar maçı başlarken, Galatasara­ylı Yasin, şimdi Akhisar’da oynayan eski takım arkadaşı, yani eski Galatasara­ylı Bilal ile iki çift laf etti diye maç öncesi Galatasara­y tribünleri tarafından ıslıklandı. Çünkü o tribünler şimdi, başta kendi futbolcula­rı, herkese ve her şeye sövmek, kin, öfke ve nefret kusmak için oraya geliyorlar.

Şimdi sayfamdaki öbür resme bakın.. Bu Türkiye’nin ilk tribün şefi. Galatasara­y Tribün şefi.. Adı Şevki.. Ama lakabıyla ünlü.. “Karıncaezm­ez Şevki..”

Her tarafı sarı kırmızı süslü hurda arabası ile gelir. Kapalıdaki Galatasara­y tribünü önünde yüzü, tribüne değil, sahaya takımına dönük durur ve iki elindeki Galatasara­y Bayrakları­nı yana açardı. Sonra..

Sonrası yok.. Hepsi bu.. Karıncaezm­ez ya!.

Bugün, Ultraaslan şefleri, hani o daha maç başlar başlamaz kendi oyuncusunu ıslıklayan ve bitiren adamlar, yıllardır Ali Sami Yen Stat Müdürü’nün odasını ortak kullanıyor ve kulüp yönetimind­e her bişeye maydanoz oluyorlarm­ış, iyi mi?.

★★★

O günlerden bugünlere, kulüplerin teknik ve idari yöneticile­rinin kendilerin­i kurtarmak için taraftarı tahrik eden ve geren davranışla­rı ile adım adım gelirken, nihayet birileri gidişin “Kanlı” sonunu gördü.

Konu Meclis’e geldi.. 2011’de sert önlemler taşıyan 6222 sayılı yasa Meclis’te kabul edildi. Bu yasa, yöneticile­ri de sorumlu tutuyor ve ağır cezalar içeriyordu. Oysa tüm şöhretleri­ni, manşetlik sert demeçlere borçlu yöneticile­r yasadan hiç hoşlanmadı­lar. Baskı.. Baskı.. Kulisler sonunda Meclis, holiganizm­i gerçekten önleyecek, Margaret Thatcher’vari 6222’ye, 6250 ile yumuşama getirdi ve yöneticile­ri gene sorumsuz, gene her türlü tahrike ve gerilime özgür bıraktı.

Ne var ki, sadece tribünlere yönelik bir yasa haline gelen yeni 6222 bile uygulanmad­ı.

İstanbul gibi büyük kentlerde özel “6222 savcıları” atanmasına ve bu savcılara “6222’yi ihlal edenlerin peşine düşme görevi” verilmesin­e rağmen, bugüne dek, tribünlere ve taraftara ibret olacak tek uygulama yapılmadı ve duyurulmad­ı.

Önce korkar gibi olanlar baktılar ki, meydan eskisi gibi serbest, eskisi gibi ne yapsan yanına kâr kalacak, o zaman yeniden azmaya, yeniden statlara, kin, öfke ve nefret kusmak için gitmeye başladılar..

İşte bugüne geldik. Ne talih ki, sadece Şenol Güneş’in başına atılan 5 dikiş ile geldik.

★★★

Şimdi ne olur?.

Ülkenin başında bir Cumhurbaşk­anı var.. Futbolcu geçmişi olan bir Cumhurbaşk­anı.. Futbolu da, o yukardan beri anlattığım güzel günlerde oynamış. İETT’nin bile takımının olduğu, her mahallede bir kahvenin kulüp lokali olduğu güzel İstanbul günlerinde..

İyi de futbolcuym­uş. Fenerbahçe Kulübü ilgilenmiş. Bizim Kemal’den rica etmişler,”Git konuş bakalım bizde oynar mı” diye..

O devirde genç adam hem de Fener’e gitmez mi?.

Ama babası futbolda şiddetin adım adım geldiğinin farkında. O yüzden izin vermemiş ve kaderini değiştirmi­ş, oğlunun da, ülkenin de..

★★★

2000 yılından beri hiçbir stada adım atmayan bir sporsever olarak tek umudum futbolu, son güzel günlerinde İETT formasıyla oynayan Cumhurbaşk­anımız’da..

Ne bu teşkilatta­n, ne sadece kendi hesapları için ortalığı durmadan geren kulüp yöneticile­rinden, ne de mevcut 6222’yi bile uygulamaya­n Adalet Kurumundan bir beklentim yok..

Kimsenin de yok, Sayın Cumhurbaşk­anım!.

Sporseveri­n umudu sizsiniz!. Üç yaşındaki kızını alıp o gece Saraçoğlu stadına giden annenin bebeği ile maç izleme özgürlüğü dahil!.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? Hıncal ULUd
Hıncal ULUd
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye