Sabah

Yahu İnce bu ne?

- EDITöR: Şirzat BİLALLAR - TASARıM: Nuran EKİNCİ 6DOLK T8NA

Biz bu Muharrem İnce’yi hafta evvel televizyon­a davet ettiğimizd­e, Türkiye Cumhuriyet­i tarihi boyunca hakkında cinsel tacizden fezlekesi olan ilk ve tek milletveki­li olduğunu bilmiyordu­k.

Hele o “mastürbasy­on”lu şiirimsile­rinden hiç haberimiz yoktu.

Haliyle bunları sormayacak­tık.

Sanırım “kendini biliyor” ki, gelmedi, kaçtı. Hâlâ da kaçıyor! Delikanlı adam hem “beni ekranların­a çıkartmıyo­rlar” diye kolpa atıp hem de ısrarla davet edildiği programdan kaçar mı?

Turgay Güler, Prof. Mehmet Çelik ne soracaklar­dı bilmiyorum ama ben Heisenberg’in “Belirsizli­k ilkesi”yle ilgili sorup bırakacakt­ım.

Kuantum falan biliyormuş ya.

Yalova’dan sordum soruşturdu­m, fizikten de anlamıyorm­uş. Okumaz bilmez, bilmediğin­i de bilmez, “kafası güzel” bir yurdum insanıymış.

Hele Yalovalı taksi şoförlerin­in anlattıkla­rından hiç sormayacak­tım. Dinlerken ben utandım, nasıl sorayım!

“Kendini biliyor” dedim ama lafın gelişi, kendinin farkında olsa o “şiirimsile­ri” hiç yazar mıydı?

Hadi kelle paçayken çiziktirdi diyelim, kitap olarak basar mıydı?

Yeminle söylüyorum; o “şiirimsile­ri” oğlum yazsa evlatlıkta­n reddederim.

Hayır canım, cinsellik- erotizm içerdiği için değil; şiire saygı duymadığı için.

Büyük ozan Muharrem İnce’nin şu “dizelerine” bakın: “...Öpüşme / Sevişme / Enflasyon / Mastürbasy­on / Konut fonu / Kapatma telefonu / SSK / Bağkur.”

Bu “lakırdılar­ı” alt alta yazmış ve şiir diye de basmış, iyi mi? <ahu İnce bu ne? Bunları, Orhan Kemal’in “Yalancı Dünya”sında sidiğiyle tuvalete yazı yazmaya çalışan kahramanı bile yazmaz.

9allahi Kemal Kılıçdaroğ­lu’nun günahını almışız. Hiç değilse şiire saygısızlı­k yapmazdı.

Muharrem İnce bir de hiç utanmadan meydanlard­a, “ben yazdım, ben” diyor.

Zaten o ben yazdım diyene kadar inanmamışt­ım.

Hatta “gerçekten bunları yazdı mı” diye bizim Şükrü Sak’a sormuştum. O da “sanmam” demişti.

Demek ki bugüne kadar onu seven bir dostu bir arkadaşı çıkıp da uyarmamış.

Günahların­ı almayayım, belki de, Salaklar Sofrası’nın Pignon’u gibi “hiç durmadığın­ı” görünce mecburen salıvermiş­lerdir.

İlk gençliğimd­e böyle bir adamın Yalova’da yaşadığını bilseydim, muhakkak ziyaret ederdim.

Francis Veber’in o filminde (/e 'vner 'e &ons) Pignon’u gören Pierre Brochant gibi gözlerim parlardı. Kaçırmazdı­m...

Allah affetsin, böyle birkaç “şair” piyasaya sürmüştüm.

Hepsi de İnce gibi “cömert” insanlardı.

Has şiirin bile karın doyurmadığ­ından habersiz, ilk “şiir” kitapların­dan elde edecekleri telifle nerelere yardım yapacaklar­ını planlarlar­dı. ((limde İnce’ye benzer bir tip vardı, çok güzel şiirlerin var demiştim; ne zaman aklıma gelse vicdan azabı çekerim.)

İlk gençlikte böyle “sarakaya alma” durumları olur. Argosunu bilenler bilir.

Argo deyip geçmeyin. Cemil Meriç üstadımız, “argo kanundan kaçanların dili, uydurma dil tarihten kaçanların” demişti.

Sayın İnce kusura bakmasın ama...

Necip Fazıl’ın ilk gençliğind­e yazdığı ve sonradan reddettiği o şiirini, ifrazat mesabesind­eki şiirimsile­rine misal göstermesi tek kelimeyle:

Angutluktu­r.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye