Doğru yolun sapkın kolları &XPD 6oKEeWOeri
Prof. Dr.
Bu yazımızda; ‘Sırat-ı Müstakim’den dışarıya çıkan sapkın kollara işaret edeceğiz. Tarih boyunca sapkın kollar, İslam âleminde kendilerine taraf bulmuşlardır. Zaman zaman dile getirilen ve fakat istikamet dolu tarihi anlayışımıza ters düştüğü hemencecik anlaşılan yanlış fikirlerin tarihin içinde bazı gruplarca temsil edildiğini görmemiz mümkün olabiliyor. Bu sapkın grupların önemli inançlarını şöyle özetleyebiliriz:
Ezrakiye’ye göre; Müminlerin çoğu ateşte olacaktır.
Salebiye’ye göre; Kaza ve kader yoktur.
Halbuki Kur’an-ı Kerim kaderi; hesap, meşiet -irade- hesap ve benzeri kavramlarla inanç hayatımıza sokmuştur.
Mehremiye’ye göre; Namaz kılmayan dinden çıkar. İslam akaidçilerine göre ise namaz kılmayan dinden çıkmaz, ancak günahkâr olur. Namazı inkâr ettiğinde ise dinden çıkar.
Ahmesiye’ye göre; öldükten sonra ölüye hiçbir şeyin yararı olmaz. Halbuki ölü için yapılan hayırlar yerine ulaşır.
Mahkemiye’ye göre: Mahkemeye giden dinden çıkar. Halbuki Kur’an-ı Kerim’in bizzat kendisi hakeme başvurun der.
Seneviyye’ye göre: İyilik Allah’tan, kötülük şeytandandır. İslam akaidine göre iyilik ve kötülüğü yaratan Allah’tır. Dileyen ise insanlardır.
Mutezile’ye göre; Ahirette müminler Allah’ı görmeyeceklerdir. Halbuki Kur’an-ı Kerim bazı insanların cennette Allah’ı göreceklerini söyler. (Kıyame, 23)
Keysaniye’ye göre; İşlediğimiz fiillerden sevap alıp alamayacağımızı bilemeyiz. Halbuki günahtan azap, iyilikten sevap alacağımız bellidir.
Şeytaniye’ye göre: Allah şeytanı yaratmamıştır. Halbuki şeytanın Allah tarafından yaratıldığı bellidir.
Beteriye’ye göre; Günah işledikten sonra yapılacak tövbe kabul olmaz. Halbuki, Kur’an-ı Kerim’de tövbeyi emreden birçok ayet vardır. Allah gerçek tövbeyi kabul edeceğini bildirmiştir.
Nakisiyye’ye göre; Hz. Peygamber’e (s.a.v.) biat etmeyen günahkâr olmaz. Halbuki Efendimiz’e (s.a.v.) biat etmeyen,
ABunların bir kısmı ayet, bir kısmı ise sünnetle sabittir. Hz. Peygamber, ileride kabir azabını inkâr eden sapkın insanların çıkacağını haber vermiştir.
Tarıkiyye’ye göre; Dinlerde farz, helal ve haram yoktur. Kişi Allah’a inandıktan sonra dilediğini yapabilir. Halbuki helal tavsiye ve emredilmiş, haram ise yasaklanmıştır. Bu ayetlerle sabittir. Saibiye’ye göre; Yaratılmışlar dilediklerini yapabilirler. Halbuki insanlar ve cinler kulluk için yaratılmışlardır. (Zariyat suresi, 56)
Bazılarına göre; Allah’a itaat edene itaatkâr, kötü olana ise isyankâr diyemeyiz. Zira bunu sadece Allah bilir.
Beyhesiye’ye göre; Hak ile batılı, helal ile haramı bilmeyen dinden çıkmıştır.
Müşebbite’ye göre; Allah’ın eli bizim elimiz, gözü bizim gözümüz gibidir. Halbuki sıfatlar Allah’ın ne aynıdır ve ne de gayridir. Allah’ın eli ve gözü bizim elimiz ve gözümüz gibi değildir.
Bazılarına göre; Nafileleri terk eden farzları terk eden gibidir.
Bazılarına göre; Hz. Ali peygamberlikte Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ortaktır. Rafizi olarak adlandırılan bu grubun bizatihi kendisi Hz. Ali’ye iftira atmış olmaktadır. Çünkü Hz. Ali, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) en yakın dostu, sağ kolu, emini, halifesi, damadı ve amcasının oğludur. Böyle bir iddiayı Hz. Ali’nin kendisi küfür sayar. Hiç kimse peygamberlikte Hz. Peygamber’e ortak olamaz.
Cebriye-Muttaribe’ye göre; İnsan hiçbir fiilini seçemez. Allah’ın önünde yaprak misalidir. Allah onu dilediği yere döndürür.
Halbuki işleyeceği fiili kişi ister, Allah ise yaratır. İrade vardır.
Bazılarına göre; Her şey daha önce yaratıldı. Artık şu anda hiçbir şey yaratılmıyor. Halbuki Yüce Allah her an yaratmaya devam ediyor.
Bazılarına göre; İçinden ne geçiyorsa, hayır bildiğin her şeyi yap. Halbuki dinin hayır dediğini kişi yapmakla zorunludur. İçinden geçeni değil.
Sabukiyye’ye göre; Allah’a çok sevgi besleyenden farzlar düşer. Yapma zorunluluğu kalkar. Halbuki hiçbir makam kişinin üzerinden ibadet yükümlülüğünü kaldırmaz. Belki sorumluluğunu çoğaltır. Hz. Peygamber bütün büyük makamına rağmen ibadetten vazgeçmemiş, bilakis daha çok ibadet etmiştir.
Havfiyye’ye göre; Allah’ı sevenin korkmasına gerek yoktur (Günah da işlese). Zira dost dostu korkutmaz. Halbuki kişi hem Allah’ı sevecek ve hem de korkacak. Kişiyi Allah korkutur da. Cinayet işleyenin, öldürdüğünü sevmesi cezaya engel değildir. Yine öldürülenin katilini sevmesi de cezaya engel değildir. Yüce Allah’ın, suç işleyen kulunu cezalandırması umumi adaletin gereğidir.