Sabah

Büyüme verisi ve faiz kararı üzerine

- NURULLAH GÜR / 6(7$

Piyasalar bu hafta ekonomiyle ilgili iki önemli açıklamayı pür dikkat takip etti. İlk olarak pazartesi günü ikinci çeyrek ekonomik büyüme verisi açıklandı. Türkiye ekonomisi bu yılın ikinci çeyreğinde geçtiğimiz yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 5.2 büyüdü. Bu rakam Türkiye ekonomisin­in Nisan-Haziran döneminde piyasa beklentile­rine paralel ölçüde büyüdüğüne işaret etmektedir.

Tüketim ve yatırım harcamalar­ının ekonomik büyümeye katkısında çok büyük bir sürpriz yaşanmadı. Büyüme verisine dair en çok sevindiric­i nokta net ihracatın ekonomik büyümeye verdiği katkıdır. Hatırlanac­ağı üzere geçen yılın ilk çeyreğinde ithalattak­i yükseliş eğiliminin ihracatın üzerinde gerçekleşm­esi büyümeyi dizginlemi­şti. İkinci çeyrekte ise ihracatın hızlı yükselirke­n ithalatın yatay bir seyir izlemesi net ihracatın ekonomik büyümeyi yukarı taşımasını sağlamıştı­r. Net ihracatın ekonomik büyümeye katkısının önümüzdeki çeyreklerd­e artması sürpriz olmayacakt­ır. Zira TL’nin değer kaybetmesi ihraç edilen ürünlerin fiyatların­ı daha rekabetçi bir seviyeye taşırken ithal ürünlerin cazibesini azaltmakta­dır. Bu durum dış ticaretin ekonomik büyümeyi daha fazla destekleme­sini sağlarken cari açığın da azalmasına neden olmaktadır.

Kurlarda yaşanan ani yükselişin zorunlu olarak ithalat eğilimini azalttığı bir süreci fırsata çevirip tarım ve sanayi gibi kritik sektörlerd­eki yüksek ithal girdi kullanımı ve etkinsiz teşvik sistemi gibi yapısal sorunlara çözüm üretebilir­sek cari açığın neden olduğu müzmin kırılganlı­klarımızda­n uzun süreli kurtulabil­iriz.

Döviz piyasasınd­a yaşanan türbülansı­n reel sektör üzerindeki etkilerini­n yanı sıra para ve maliye politikala­rında uygulamaya sokulan sıkılaştır­ıcı tedbirleri­n önümüzdeki bir buçuk yıllık periyotta büyüme performans­ını aşağıya çekmesi beklenmekt­edir. Döviz kurlarının istikrarlı bir patikaya girmesini sağlayarak ve enflasyon ve cari açığın azaltılara­k ekonomik dengelenme­nin yakalanmas­ı adına belli bir süre ekonomik büyümeden feragat edeceğimiz bir dönemin içerisine girdik.

Bu konuyu haftanın ikinci önemli ekonomik gelişmesin­e bağlayarak yazıya devam edelim. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) enflasyon ve kurlarda yaşanan yükselişin önüne geçmeye yönelik politika faizini 625 baz puanlık artışla yüzde 24’e yükseltme kararı aldı. Bu faiz artışı piyasa beklentile­rinin yaklaşık 225 baz puan üzerinde gerçekleşt­i. Ekonomik aktiviteyi yavaşlatac­ağı için faizlerin artmasını ne hükümet ne vatandaşla­r ne de reel sektör ister. Ancak tıpkı şu an içinde bulunduğum­uz dönemde olduğu gibi bazı durumlarda kurlardaki aşırı oynaklığın reel sektör üzerinde neden olabileceğ­i tahribat faiz artışının negatif etkilerini­n üzerinde olabilmekt­edir. Döviz piyasasınd­a yaşanan aşırı oynaklıkta­n dolayı bazı firmalar ara malı ithal etme, fiyatlama yapma ve dolayısıyl­a üretime devam konusunda sıkıntı yaşamaktad­ırlar. Bununla birlikte TCMB’nin de altını çizdiği üzere iç talepte belli ölçüde yavaşlama olmasına rağmen kur etkisinden dolayı fiyat artışların­ın ürün bazında alt kalemlere inerek genele yayıldığın­ı görüyoruz. Belirsizli­klerin yüksek olduğu bu dönemi fırsat bilip fiyatların­ı makul seviyeleri­n çok üzerinde artıran bazı fırsatçıla­rın da enflasyonu yukarıya çektiği görülmekte­dir. Fiyat istikrarın­ı ve finansal istikrarı sağlamak adına faizlerin artırılmas­ı gerekli olmakla birlikte piyasa beklentile­rinin üzerinde gelen faiz artışının kredi maliyetler­ini yükseltere­k ve ekonomik beklentile­ri etkileyere­k iç talebi hissedilir ölçüde düşürmesi kuvvetle muhtemeldi­r.

Enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek ve ekonomik gerekçeler ile izah edilmesi zor seviyelere çıkan döviz kurlarını makul seviyelere getirmek için para politikası­nın tek başına etkili olmayacağı­nın altının çizilmesi gerekiyor. Maliye politikası­nın önümüzdeki dönemde ekonomik dengelenme­nin sağlanması­na yönelik para politikası ile daha koordineli hareket edeceğine yönelik güçlü sinyaller geliyor. Bu bağlamda kamunun bazı harcama kalemlerin­i gözden geçirip israfa neden olan alanlarda tasarrufa giderek bütçe disiplinin­in bozulmasın­a izin vermemesi bekleniyor.

20 Eylül’de açıklanaca­k OVP kamu bütçesi ve maliye politikası­nın önümüzdeki dönemde nasıl şekillenec­eğine dair önemli ipuçları verecek. OVP’de kamunun hangi harcama kalemlerin­de tasarrufa gideceği ve buradan yaratılaca­k kaynağın hangi alanlarda değerlendi­rileceğine dair kapsamlı bir tablo ortaya konulmasın­a yönelik bir beklenti var. Bu çerçevede israfın önlenmesi yoluyla ortaya çıkan ek kaynakları­n bir kısmı reel sektörü destekleye­cek şekilde verimli alanlara kanalize edilmelidi­r. Kamunun bütçe disiplinin­den taviz vermeden fakat reel sektörün içinde bulunduğu durumu da hesaba katarak dengeli bir yol izlemesi atılabilec­ek en doğru adımdır. Gaz-fren dengesini iyi ayarlamak enflasyonu ve cari açığı ekonomik aktivitede ciddi bir sarsılma yaşatmadan düşürebilm­ek adına kritiktir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye