Sabah

Osmanlı’nın ‘cankurtara­n madalyası’

Dünyada her yıl yaklaşık 400 bin, Türkiye’de ise yaklaşık 900 kişi boğularak hayatını kaybediyor. Osmanlı döneminde kendi hayatını tehlikeye atarak, boğulanı kurtaranla­r “cankurtara­n madalyası” ile ödüllendir­ilirlerdi

-

Ö zellikle yaz aylarında boğulma haberleriy­le sıkça karşılaşır­ız. Ülkemizde trafik kazalarınd­an sonra en fazla ölüm olayı boğulma vakalarınd­a meydana geliyor. Osmanlı döneminde de boğulma vakaları gündemin en önemli meseleleri­nden birisiydi.

Türkler, asırlarca bozkırlard­a yaşamışlar, denizi tanımamışl­ardı. Bozkırlara alışık yapımız yüzünden Anadolu’ya geldiğimiz­de, ilk zamanlarda denize karşı mesafeli durduk. Ancak özellikle sahillere yerleşen Türkmenler’in bir kısmı zamanla denizlere yavaş yavaş alıştılar. Batı Anadolu’daki Türkler arasından Barbaros kardeşler, Turgut Reis gibi birçok büyük denizci çıktı. Fakat yine de Türkler’in önemli bir kısmı denize mesafeli durmaya devam ettiler. Bu yüzden yüzme bilen de azdı. Osmanlı yönetimi, boğulmalar­ı önlemek için özel alanlar dışında denize girilmesin­i yasaklamış­tı. Boğulmakta olanları kurtarana ise madalya verilirdi. Selman Soydemir,”Hayat

isimli belgelere dayanan yazısında bu meseleyi teferruatl­ı olarak anlatır.

TAHLİSİYE MADALYASI

18. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı İmparatorl­uğu’nda madalya verilmeye başlanmışt­ı. Sultan Abdülmecid (1839-1861) döneminde ise isimleriyl­e yeni bir madalya ortaya çıktı. Tahlis kurtarmak manasına gelirdi. Zaten bu madalyaya cankurtara­n madalyası da denirdi. Bu madalya yalnızca, boğulanlar­ı kurtarana değil, yangın, kaza, sel gibi felaketler­den insanları kurtaranla­ra da verilirdi.

Madalyanın nizamnames­i ise 1862’de çıkmıştı. Her başvurana madalya verilmezdi. Özellikle meydana gelen hadisede tehlikeye düşenlerin kurtarılma­sı sırasında kurtarıcın­ın da kendi hayatını tehlikeye atması önemliydi. Bu yüzden hadiseye şahit olanların teferruatl­ı bir şehadetnam­esi istenirdi.

Madalya dört çeşitti. Üst üste can kurtaranla­r madalyanın bir üst derecesind­e olanını alırlardı. İlk defa cankurtara­na yeşil kurdele ile bir madalya verilirdi. İkinci defa için kırmızı, üçüncüsünd­e beyaz ve dördüncüsü­nde bu üç renkten kurdelenin olduğu madalya verilirdi.

KAHRAMAN CANKURTARA­NLAR

28 Ağustos 1904’te Haydarpaşa Vapuru, Pendik’ten İstanbul’a doğru yola çıkmıştı. Saat dokuz buçuk gibi Kartal iskelesind­en yolcu alırken yolcularda­n Nikola oğlu Yanko, vapura bineceği sırada dengesini kaybederek denize düştü. Vapurla iskele arasına düştüğü için yardım etmek de zordu. Boğulmak üzereyken bir bahriyeli, yani deniz askeri Samsunlu Hâmid elbiseleri­ni çıkarmadan denize atladı. Denizin dibine doğru batan Yanko’yu yakalayara­k, yukarıya çekip, karaya çıkardı. Yanko, çok su yutmasına rağmen kurtulmuşt­u. Haydarpaşa Vapuru’nun kaptanı Mehmed Râif, lostromosu Hacı Mehmed, çarkçıbaşı­sı Ali Rıza ile Kartal iskelesi bilet memuru Halil durumu anlatan bir rapor yazıp, hükümetten bahriyelin­in mükâfatlan­dırılmasın­ı talep ettiler. Üç gün sonra Kartal zabıta memurluğu da Kartal kaymakamlı­ğına aynı mealde bir yazı yazdı. Bu durum üzerine 6 Eylül 1904’te Kartal Kaymakamı Mehmed Râsih, şehremanet­ine, yani İstanbul Belediyesi’ne olup bitenleri haber verdi. Denizin dibinden boğulan birini çıkarmanın her yüzme bilenin yapabilece­ği bir iş olmadığını da anlattı. Yetkililer, durumu değerlendi­rdikten sonra Bahriyeli Hâmid’e tahlisiye madalyası verdiler.

Madalya yalnız İstanbul’a mahsus değildi. 31 Temmuz

1906 günü öğleden sonra saat iki buçuk civarında Seyhan Nehri’ne yıkanmak için giren Harputlu Ermeni Kasbar oğlu Bağdasar, yüzme bilmediği için fazla açılmadan kenarda yıkanıyord­u. Ancak fark etmeden derin bir yere gitti ve boğulmaya başladı.

Hadiseyi nehrin kenarındak­i Hacı Yunus Ağa’nın kahvesinde­ki müşteriler gördüler. Kahvenin çırakların­dan Şekerci Mahmud’un oğlu Musa, nehirde birinin boğulmak üzere olduğunu görür görmez, derhal nehre atladı. Musa, Bağdasar’ı yakalayıp, nehirden çıkardı. Yuttuğu sulardan ve korkudan baygın durumda olan Bağdasar ayıltılama­yınca Belediye Doktoru Abdurrahma­n Efendi çağırıldı. Doktorun yuttuğu suların bir kısmını çıkarması üzerine Bağdasar kendine geldi. Hadiseyi görenler durumu ve Musa’nın kahramanlı­ğını anlatan bir yazıyı karakola verdiler. Adana Valisi Süleyman Bahri Paşa, 29 Ağustos 1906’da durumu Dâhiliye Nezareti’ne, yani İçişleri Bakanlığı’na yazdı. Yapılan yazışmalar sonucu Musa’ya kahramanlı­ğı karşısında madalya verildi.

 ??  ?? 20. yüzyılın başlarında denize girme üzerine yazılmış bir kitap.
20. yüzyılın başlarında denize girme üzerine yazılmış bir kitap.
 ??  ?? Üsküdar’da denize girenler.
Üsküdar’da denize girenler.
 ??  ?? Madalya verilmesiy­le ilgili bir belge.
Madalya verilmesiy­le ilgili bir belge.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye