Sabah

Enflasyon ne zaman düşer?

- 0(9/h7 7$7/,<(5 6(7$

Enflasyon 1970’lerden 2000’lerin başına kadar Türkiye’nin en başta gelen problemler­inden biriydi. Bu problem 34 yıllık aradan sonra nihayet 2000’lerde çözüldü ve enflasyon tek haneli rakamlara indirilebi­ldi. 1971-2003 döneminde enflasyon yılda ortalama yüzde 52 düzeyinde gerçekleşm­işti. 2004-2017 döneminde ise yüzde 8.5 oldu. Peki bu iki dönemde neden çok farklı enflasyon performans­ları sergilenmi­şti?

İlk dönemde enflasyonu­n çok yüksek düzeylere çıkmasının arka planında temel olarak “mali disiplinsi­zlik” vardı. Bir türlü kontrol altına alınamayan bütçe açıkları ya finansal piyasalard­an borçlanıla­rak ya da karşılıksı­z para basılarak (yani Merkez Bankasında­n karşılıksı­z avans alınarak) finanse ediliyordu. Her iki yöntem de kendi içinde handikapla­r barındırıy­ordu. İlk yöntem -borçlanma miktarı arttıkça- faiz oranlarını­n ve dolayısıyl­a devletin faiz yükünün yükselmesi­ne yol açıyor, bu durum devletin daha da fazla bütçe açığı vermesine neden oluyordu. İkinci yöntem de direkt olarak enflasyon oranında ciddi yükselişle­r yaşanmasın­a yol açıyordu. Sonuçta enflasyonu­n bir türlü düşürüleme­diği bir fasit daire ortaya çıkıyordu.

Enflasyond­a kalıcı düşüşlerin yaşanabilm­esi için bir taraftan karşılıksı­z

para basılması uygulaması­nın sona ermesi diğer taraftan da bütçe disiplinin­in sağlanması gerekiyord­u. Karşılıksı­z para basılması yoluyla devlet harcamalar­ının finanse edilmesi uygulaması 1997’de Hazine Müsteşarlı­ğı ve Merkez Bankası arasında imzalanan protokolle birlikte sona erdi. Bu ilk adımdı. $. 3arti hükü metinin bütçe disiplinin­i 00 sonrasında nihayet sağlamasıy la birlikte ikinci adım da atılmış

oldu. Böylece çok uzun bir aradan sonra Türkiye’de enflasyon tek haneli rakamlara indirilebi­ldi. Bu süreçte küresel ölçekte yaşanan likidite bolluğu ve Çin’in dünya ticaretind­e giderek daha fazla yer işgal etmeye başlaması da enflasyond­aki düşüşte ikincil ölçüde paya sahip oldu. Yine bu dönemde petrol fiyatların­daki ciddi artışın da enflasyond­aki düşüşü sınırlandı­rdığını belirtmek gerekir.

Bugün ise enflasyonu­n yüzde 20’ler düzeyine ulaştığını görüyoruz. Çok uzun zamanlar boyunca yüzde 8’ler düzeyinde seyreden enflasyon TL’nin dolar karşısında 2017 ve sonrasında ciddi biçimde değer kaybetmesi­yle birlikte yönünü yukarı çevirdi. Enflasyon geçen yıl yüzde 10-11 bandına çıktı. Bu yıl da önce yüzde 15-18 düzeyine, sonra da -Eylül 2018 itibarıyla- yüzde 24.5’e yükseldi. <ine oldukça talihsiz bir

zamanlamay­la petrol fiyatların­ın bu yıl içinde yüzde 30 düzeyin de artmış olması da enflasyond­a ki yükselişte hatırı sayılır ölçüde bir role sahip oldu.

Peki bundan sonra ne olacak? Türkiye’nin 34 yıllık yüksek enflasyon tecrübesin­in gösterdiği üzere bir ülkede yüksek düzeylerde enflasyonu­n ortaya çıkması ve sürdürüleb­ilmesi için gerekli olan temel faktör bütçe disiplinsi­zliğidir. Bugün Türkiye’de enflasyon bütçe disiplinsi­zli

ği yüzünden yükselmedi. TL çok kısa bir süre içinde çok ciddi düzeyde değer kaybettiği için yükseldi. Bu açıdan bütçe disiplinin­in sürdürüldü­ğü bir atmosferde enflasyond­a yaşanan yükselişle­r tek seferlikti­r ve göreceli olarak hızlı bir şekilde geriye çevrilebil­ir.

Enflasyond­a zirve görüldü mü?

Peki enflasyond­a zirve görüldü mü? Enflasyon ne zaman tek haneli rakamlara dönecek? Bu gibi sorular bugünlerde oldukça popüler. Bu noktada akıllı kestirimle­rde bulunabilm­ek için ise geçmişte yaşananlar­a ve yapılan akademik çalışmalar­a bakmamız gerekiyor. Yapılan çalışmalar­da Türkiye’de döviz kurundan enflasyona “geçiş”in -yani döviz kurundaki artışın enflasyonu artırma düzeyinink­abaca yüzde 15 ila yüzde 45 arasında bulunduğun­u görüyoruz. Yine söz konusu geçişkenli­ğin 2000’lerde önemli oranda azalmış olduğu ifade ediliyor. Öte yandan bu geçişkenli­ğin Türkiye’de diğer ülkelere kıyasla hem çok daha kısa sürede hem de daha yüksek oranda gerçekleşt­iği ulaşılan bir başka sonuçtur. Son birkaç ayda enflasyond­a görülen yükselişin Türkiye ile ilgili ulaşılan bu çıkarımı ciddi oranda doğruladığ­ını da belirtmek gerekiyor.

Döviz kurundan enflasyona geçişin muhafazakâ­r bir tahminle yüzde 35 düzeyinde olduğunu varsayarsa­k enflasyonu­n halihazırd­a zirve düzeylerin­e ya ulaştığını ya da ulaşmak üzere olduğunu söyleyebil­iriz. Döviz kurundan enflasyona geçişin dört ayda çok büyük oranda tamamlandı­ğı şeklindeki bulgu da bu kanaati destekler nitelikted­ir. Şu halde enflasyonu­n ilerleyen aylarda düşme trendine gireceğini söyleyebil­iriz.

Türkiye’de döviz kurundan enflasyona geçişin diğer ülkelere göre oldukça hızlı olmasının arka planında ise son zamanlarda sıklıkla konuşulan “fırsatçılı­ğın” olduğunu görüyoruz. Türkiye’deki iş dünyasının ciddi düzeyde oligopolis­tik özellikler göstermesi­nin de önemli katkısıyla firmalar maliyetler­inde herhangi bir artış olmamasına rağmen sattıkları ürünlerin fiyatların­ı döviz kurundaki artışı bahane ederek ciddi şekilde yükselttil­er. Bu durum enflasyonu­n daha çabuk bir şekilde daha yüksek düzeylere çıkmasına neden oluyor. Bu noktada Türkiye’de reel üretimin ara mal ithalatına önemli oranda bağımlı olmasının da söz konusu geçişkenli­ği hatırı sayılır ölçüde artırdığın­ı belirtmek gerekir.

Sonuç olarak ilerleyen dönemlerde enflasyonu­n tekrardan tek haneli rakamlara düştüğünü göreceğiz. Bunun doğru hızda ve sağlıklı bir şekilde gerçekleşe­bilmesi için ise hükümetin ve Merkez Bankası’nın vatandaşla­rla ve firmalarla sağlıklı ve güçlü bir iletişim kurması elzemdir. Zira unutulmama­sı gerekir ki ekonomi beklentile­r üzerine kuruludur. Yine Türkiye’de sağlıksız fiyat oluşumuna ve dolayısıyl­a normalden daha hızlı ve daha şiddetli bir şekilde döviz kurundaki artıştan enflasyona geçiş yaşanmasın­a neden olan temel faktörleri­n zaman içinde gerçekleşt­irilecek yapısal reformlarl­a ortadan kaldırılma­sı gerekiyor.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye