Merhamet ve adalet duygusu her şeye yeter!
Antipati, sempati, empati, vd. Çok tanıdık ama bir taraftan da yabancı kavramlar.
Yine de şöyle bir düşü nün...
“Antipati” nedir, bir kez öğrendiyseniz, sular seller gibi kullanırsınız. Hem de her sefe rinde doğru yerde, doğru anlamda kullanırsınız. “Sempati” de öyle... Ne anlama geldiğini karıştı ranı hiç görmedim. Ama “empati” farklıdır. Şimdilerde pek moda olan bu kavrama ve ifade ettiği anlama karşı içimizde hep haklı bir güvensizlik, zihnimizde ise derin bir bulanıklık vardır.
★★★
TDK, “eşduyu” diye bir şey uydurmuş. Duygudaşlık hali aslında.
En basit ifadeyle, başkasını anlama ya ve bunun için kendini onun yerine koymaya çalışmak demek.
Bir kesinlik mi? Hayır! Bir çaba! Yani yan gelip yattığın yerden kurulamıyor empati... Daha önemlisi de şu... Günümüz insanı yere göğe koyamadığı kendini, nasıl olacak da bir başka sının yerine koyacak?
Dün bu köşede sözünü ettiğim fenomen profesö rümüz gençlere bağıra çağı ra “milli olmak” ve “empati” arasındaki bağı anlatırken ne diyor, dikkat ettiniz mi?
Diyor ki, “başkasının pabucunu giymeyi bile ceksin!”
Gülmeyin!
Türkçe anlatamıyor herhalde ki, İngilizce deyimin tercümesine başvuruyor: “Put yourself into somebody’s shoes.” Böyle de “milli”ler!
Oysa ne gerek var bu tuhaflıklara? Başkasının derdini anlamak için bu “zorlamalara” muhtaç mıyız? Hayır!
★★★
İşin esası şu..
Bütün bunlar kendimizi bir “şey” (birey) sanmaya başlamamızın ortaya çıkardığı defolar. Üstüne bir de grup yargı ları ve kültürel kanaatlerin baskıları eklenin ce işin içinden çıkmak zorlaşıyor.
Başkası bize iyiden iyiye “yabancı” biri haline gelince, bu sefer de sorunu aşmak için deveye hendek atlatmak zorunda kalı yoruz.
Söyleyin bana...
İnsanları “Yaradandan ötürü” değil, işimize yaradığından ötürü seviyor sak, geri kalanlar hep uzak, hep gereksiz”, hep “baş ağrıları” olarak kalıyorsa, empati duygusu ne işe yarar?
Oysa kendimize ve dünyada bulunma nın anlamına karşı dürüst ve berrak kala bilsek...
Biliriz...
Merhamet ve adalet duygusu her şeye yeter!