TÜRK SAVUNMA SANAYII ULUSLARARASI PAZARIN ÖNEMLI OYUNCULARINDAN BIRI HALINE GELDI
Türk Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir ile savunma sanayindeki son gelişmeleri ve gündemi değerlendirdik.
Türk savunma sanayi neden yerli ve milli olmalıdır?
Ülkemiz, bulunduğu coğrafya itibarıyla her türlü tehdide karşı modern ve güçlü bir silahlı kuvvetlere sahip olma ve bu kuvveti kendi kaynakları ile idame ettirebilme mecburiyetindedir. Bu amaçla, güvenlik güçlerimizin bütün modern silah ve teçhizat ihtiyaçlarının öncelikli olarak Türk savunma sanayii tarafından tasarlanan, geliştirilen ve üretilen ürünlerle sağlanması hedeflenmektedir. İleri teknolojiye sahip olmanın ve bilgi üstünlüğünün, askeri üstünlük ve caydırıcılık oluşturmada anahtar rol oynadığı günümüzde, başkanlık olarak özgün tasarım ve ileri teknoloji yetenekleriyle savunma ve güvenlik alanında Türkiye’yi küresel bir oyuncu haline getirmek vizyonu ile faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Türkiye, son 15 yıl içinde kararlıkla atılan adımlarla savunma ihtiyaçlarını büyük oranda milli imkânlarla karşılayan ülkeler arasında yer alıyor. Türk savunma sanayii uluslararası savunma pazarının önemli oyuncularından biri haline gelmiş olup; bu yetenek ve kazanımlarını dost ve müttefik ülkelerle savunma sanayii işbirliğini geliştirerek ilerletmeyi ve yüksek katma değerli ürünler üretip ihracatı arttırmayı amaçlıyor. Ekonomik açıdan güçlü, savunma ihtiyaçlarını kendi imkânları ile karşılayabilen ve diğer ülkelere ürettiği sistemleri pazarlayan bir ülke dış siyasette de çok daha etkili bir konuma gelecektir.
Türk savunma sanayinin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Hedefimiz nedir?
Hedeflerimizde “Küresel Güç Türkiye” vizyonuyla gelecek tasarımında güç kavramının önemine vurgu yapıyoruz. Güç, bir ülkenin egemenliğini ve kaderini kontrol etme hakkına sahip olması demektir. Bu gelecek tasarımında kara, deniz, hava, uzay ve siber güvenlik alanlarında birçok proje planlanmış ve bu plan doğrultusunda çalışmalar başlatılmıştır. Stratejik bir sektör konumunda bulunan savunma sanayiimizin son 15 yılda yakaladığı ivmeye bakacak olursak, 6 milyar doları bulan sektör cirosu, yaklaşık 2 milyar doları bulan ihracat rakamı, 610’un üstünde devam eden projeleri, 15 kat daha büyüyen proje bütçesi, dünya sıralamasında ilk 100’e girecek büyüklükte 4 şirketi ve en önemlisi güvenlik birimlerimizin envanterinde yer alan çok sayıda milli ürün, Türk savunma sanayisinin kat ettiği yolun önemli birer göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu süreçte üniversitelerimiz, araştırma kurum ve kuruluşlarımız, ilgili bölgesel kuruluşlarımız ve savunma sanayi ekosisteminde yer alan Kobiler, diğer yan sanayi ve sektörler ile bütünleşerek güçlü bir savunma sanayi oluşturma faaliyetlerine katkıda bulundular. Son 10 yıldır teknolojiyi yalnızca kullanmıyoruz, o teknolojiyi bizler üretiyoruz. Bu eksende sürdürebilir sanayi ve teknolojik yetkinlik hedeflerine kilitlenmiş durumdayız. Yaşanan bu gelişim, firmalarımızın ürettiği pek çok platform, sistem ve yeteneklerin yurtdışı pazarlarda da talep edilir hale gelmesini sağlıyor.
İhracat hedeflerimizi gerçekleştirebilmek için ileri teknolojiye sahip ve katma değeri yüksek ürünlerin geliştirilmesi gerekmektedir. Dünya geneline bakıldığında gelişen pazarlarda pay sahibi olabilmek için teknolojik açıdan rekabet edebilir ve özgün ürünlerle mücadele vermek kaçınılmazdır. Özellikle su üstü ve altı deniz platformları, sabit kanatlı savaş uçakları, helikopterler, insansız hava araçları, hava ve füze savunma sistemleri ve kara araçlarının modernizasyonu gibi konuların önümüzdeki 5-10 yıllık dönemde gelişen pazarların ihtiyaçlarını oluşturacağı öngörülmektedir.
Geleceğin tehditleri, hareket ortamı, milli hedefler, bağımsız savunma ve kıt ülke kaynakları göz önüne alındığında Geleceğin Öncelikli Savunma Sistemleri-Teknolojileri: Siber Sistemler İnsansız ve Akıllı Sistemler İleri Malzemeler NanoTeknoloji BiyoTeknoloji Elektronik Harp Sistemleri Güdümlü Silahlar Yönlendirilmiş Enerji Silahları Alternatif Güç Sistemleri ve Yakıt Teknolojileridir. Yapay Zekâ, Robotik Sistemler, Otonomi vb. alanlardaki teknolojik gelişmelerin etkisiyle geleceğin muharebe sahasında, insan varlığının giderek azalması, makinaların varlığının artması beklenmektedir. Askeri kabiliyetlerin, savunma teknolojilerinin ve muharebeye dair stratejilerin gelişimi, teknoloji ile doğrudan bağlantılıdır. Muharebenin yakın ve uzak gelecekte nasıl cereyan edeceği; muhtemel çatışma ortam ve koşulları ile hasımların elde etmeleri muhtemel kabiliyetlerin önceden kestirilmesi, etkin bir muharebe gücü bulundurmak için şarttır. Başka bir ifade ile stratejik, ekonomik, siyasi ve teknolojik öngörü yetisi, birlikte kullanıldığı vakit modern ihtiyaçlara yanıt verebilen bir savunma kapasitesinin inşası mümkün olur.
Türk savunma sanayi, sektörel yayın temsilcileri tarafından yakından takip ediliyor. Ancak bu alanda bir ilk olarak, günlük bir gazetede savunma sanayi sayfasının olmasını, sektörümüz açısından değerlendirir misiniz?
Savunma sanayiinde son yıllarda yaşanan atılımdan sonra, konunun sadece sektör temsilcilerinin değil, genel kamuoyunun ilgisini çektiği de muhakkak. Bu anlamda sektördeki gelişmeleri düzenli ve güncel olarak okuyucuya aktaracak olan bu sayfanın önemli bir ihtiyaca cevap vereceğini düşünüyorum. Diğer yandan, savunma sanayii gibi stratejik bir alanda yapılanları hem iç kamuoyuna hem dışarıya doğru bir şekilde anlatmak çok önemli. Bu anlamda gazetenizde bu sayfanın önemli bir işlev göreceği kanaatindeyim.