Are you disco?
Galatasaray’da İngilizce dersi de vardı ama kimse İngilizce bil mezdi.
Haftada iki saat mı ne...
Beden eği timi dersi de vardı, haftada bir saat! Başka iki dersin arasına sıkıştırılırdı, sınıf ta soyunur sınıf ta giyinirdik, bir önceki dersin fizik yazılısından çıkıp tozlu tozlu ve terli terli bir sonraki dersin kimya yazı lısına girerdik, böy lece bedenimiz de eğitilmiş oluyordu...
Duş falan yok, o, yalnızca
Robert College öğrencilerine bahşedilmiş büyük bir lüks...
Zaten teneffüs beş dakika, duş yapmaya değil duşla ra kadar yürümeye bile vakit yok.
Gıpta ederdik, örneğin
Alman Lisesi’nde öğrenci ler hem bülbül gibi Almanca hem de iyi derecede İngilizce biliyorlardı, onlarda oluyordu da bizde neden olmuyordu?
Galatasaray böyley se “MAARII” okullarını sen düşün...
Çünkü “*ATENBY” deni len bir dangalak ders kita bı vardı ve bütün çiftlik hay vanlarının İngilizce isimlerini mükemmel öğretiyordu. Ama İngilizce öğretmiyordu.
Seçmeli ders olarak Almanca’yı tercih edenler için de durum farklı değil di: Almanca kitabında daha ilk derste bir tablo veriliyor, “ANNUSATIY, DATIY, GENI TIY” falan cumburlop sırala nıyor ve sonraki derslerde de öğrencinin bunun içinden çık ması bekleniyordu...
Çok sonra, Almanca’yı kendi kendime çözmeye karar verdiğimde anladım: Ünlü “$SSIMIL” metodu (ki, metodların şahıdır) “YEDIRE akkusativ dördüncü derste, YEDIRE” öğretiyordu, örneğin dativ on beşinci derste, geni tiv yirmi altıncı derste...
Müzikte de böyledir: Önce bir porte çizerler, sol anahtarını koyar lar (“PORTRE” DEğIL LAN, “PORTE” ,
öğrenci bir tamam öğrenince onu kal dırırlar, yeni bir porteye fa anah tarını yerleştirir ler, öğrenci bildi ği bütün notaların yerlerinin bir denbire değiş tiğini dehşetle fark eder, hep sini sıfırdan yeniden öğren meye çalışır, iki anahtarı bir biriyle “MUNAYESE” etmeye çalıştıkça da kafası büsbütün karışır...
Oysa iki porteyi “BIRLIN TE” öğretseler, arasına “ORTA DO”YU yerleştirseler, yukarı doğru sol anahtarından, aşağı doğru da fa anahtarından bir likte okumaya alışsa çocuk, hiç mesele kalmayacak... meyi “NURSLARA” Okul başaramayınca yabancı koşuyor. dil öğret herkes Okul hemen hiçbir haltı öğretemeyince de “DERSANE LERE” koştuğu gibi. İngilizce kurslarımızda top lam 250 bin öğrenci varmış ve de sırf bu sektörde yılda 300 milyon lira dönüyormuş. Bu kurslardan “İNGILIZCE BILDIğINI SANAN” insanlar çıkıyorlar. Çünkü “YETERLI İNGILIZCE BILENLER” sıralamasında 88 ülke arasında 73. olmuşuz. “KONUşMA GELIşMIYOR MUş”, çünkü konuşacak kim seyle tanışmıyorsun ve “PRA TIN” yapamıyorsun. O zaman da bildiğin İngilizce “MORNINN MORNINN YER AR YU GOINN” düzeyinde kalıyor. Çünkü İngilizce bilmek, “GRAMER” bilmek değildir. Parana yazık.