“Sevgi, demokrasinin can damarıdır!.”
Politikayı sevmem, bilirsiniz.. Bu yüzden sevdiğim politikacı sayısı da çok azdır. Ali Naili Erdem bunlar dan biri.. 27 Mayıs’la 12 Eylül arasında 5 dönem Adalet Partisi İzmir Milletvekilliği, Sanayi, Çalışma, Milli Eğitim Bakanlıkları yaptı. Yazardı. Şiir de yazardı, gazete yazıları da.. Kitap da tabii..
Son kitabını yollamış bana..
“Ülkem ve Anılarım!.”
Ülkemin hem de nasıl ihtiyaç duyduğu günümüzde “Sevgi demokrasinin can damarıdır” diyen ve bu tezi, gördükleri, yaşadıklarıyla, anılarıyla anlatan bir kitap.. Bakın ne diyor, Ali Naili dost.. “Demokrasiyi tarihi seyri içinde izlediğimizde Antik çağa kadar uzanıyoruz.
Bu çağda demokrasi belli şartlara sahip erkeklere egemenlik hakkını vermekte olup kadınların adı geçmiyor ve esarete dayanıyordu.
Orta çağda demokrasi yoktur. Ancak 2. yüz yıldan itibaren akıl kapılarını açma mücadelesinin başladığını görüyoruz. Düşünür Markion ‘Din kitapları nı akılcı temele dayatıp, SEVGİ denen
şeyi inanış farkı ne olursa olsun bütün insanlar arasındaki ilişkilerin kaynağı yapmak gerekir’ dedi.
Böylece sevgiyle nefes almanın ve sevgiyle yaşamanın tohumları atılmış oldu.
Mevlana ‘Kitabım insan, kıblem sevgi, mabedim gönül’ derken: Yunus Emre ‘Sevelim, sevilelim bu dünya kim seye kalmaz’ hikmetindeki Allah dostudur.
Anlatmaya çalıştığım SEVGİ demokrasinin can damarı olan sevgidir. Akıl ve sevgi dünyasına açılan pencereler çoğalınca Rönesans insan merkezli dünyayı amaçlamış ve kilisenin çanları boşuna çalmaya başlamıştır.
Gerek İslam da gerek Hıristiyanlıkta insan dünyanın efendisidir ve demok rasi de insanın şaheseridir.”
★★★
Bir insanlık baş yapıtı olan demokrasiye ve demokrasinin can damarı olan sevgiye inanarak geçirmeliyiz, dostlarım, tam da bu seçim günlerini..
Bu yüzden işte tavsiye ediyorum, dostum Ali Naili Erdem’in “Ülkem ve Anılarım” kitabını, herkese.. En önce de politikacılara..
Dünya hayvanlarının en büyük dostu ve savaşçısı Ömür Gedik kardeşim Alaçatı’dan bir haberle döndü. Deniz Hıyarları’nın nesli tükeniyormuş.. Okurken “Boş ver be Ömür, karada hıyar çok demek geldi içimden.
Ama iş şaka değil. Merak edip, benim tablete daldım. Deniz Hıyarı (Kibarlar diyorlarmış) avlanması yasak bir mahluk..
5 santimden 60 santime kadar boyu olan dikenli bir tırtıl. Tam
Bir deniz hıyarı, yılda 150 ton kumu filtre ediyor..
hayvan yani..
Avlanması yasak ama, o kadar hızla avlanıyor ki Akdeniz’de, soyu tükeniyormuş artık.
Peki bizde yenmeyen, avcıları dışında adı bile bilinmeyen bu tırtıl, yasaya, cezaya rağmen niye kaçak avlanıyor?. 1- Çin ve Japon mutfağında
Onlar alıyorlar.
2- Kozmetik sanayisinde kullanılıyor. Yüz, el, vücut kremleri yapılıyor.
3- Çin’de tıp alanında önde geliyor. Protein bakımından fevkalade zengin hıyarlar, ağız içi yaralarına, diş eti hastalıklarına, yorgunluğa, eklem ağrılarına ve en önemlisi bu, iyi geliyor. O zaman da iyi parayla alıcısı bol.
Bir ilginç bilgi notu..
Bu dikenli tırtıl, ihtiyaç duyduğunda, mesela deniz dibinde bir
O zaman bir kaya yarığından geçebiliyor, ya da gizlenebiliyor, tehlike geçince gene dışarı sızıp, katılaşıyor ve tırtıl oluyor..
Merak edince, ne meraklı şeyler buluyoruz, gördünüz mü?.