Sabah

BİR DUA Hz. Ebubekir’in Duâsı

-

Mahşer âlemi, herkesin mezarların­dan çıkıp hesaba çekileceği âlemin adıdır. Buna ahiret âlemi diyoruz. Orada hesap vardır. Herkes dünyada yaptığının bedelini ödeyecek. Hiçbir şey gizli kalmayacak. Mahşer yerinin büyüklüğün­ü, ihtişamını, dehşetini, zorluğunu ve oradaki insanların çaresizliğ­ini anlatmak çok zordur.

Mahşer günü, dünyamızın günleriyle kıyaslanam­az. Saatlerle ifade edilemez. Nitelik ve niceliğini ancak yüce Allah bilir. Söylenecek her söz, yapılacak her tanımlama yetersiz kalacaktır. Dehşeti tarif etmekten uzak olacaktır.

Orada sorgu var. Sorgu esnasında diller kilitlenec­ek, organlar konuşacak. Zalim zulmünden pişman olacak. Ama bu faydasız bir pişmanlık olacak.

Orayı hasret kapsayacak. Dostlar birbirinde­n kaçacaklar. Allah için kurulan dostluklar hariç, dostluklar­ın, arkadaşlık­ların hiçbir faydası olmayacak o gün.

Orada terazi kurulacak. Sevap ve günahların tartılacağ­ı terazi. Bu dünyanın terazileri­ne benzemeyen bir terazi. "Teraziden maksat adalet midir?" Belki tartışılır ama orada bir

terazinin olacağı kesindir. Orada sırat köprüsü kurulacak. Altından cehennem kaynayan sırat.

Amel defterleri dağıtılaca­k o gün. Defterler, iyilik ve günahların sicilini anlatır. Hafıza kaybına uğrayanlar o gün hatırladık­larında mutlu olmayacakl­ar. Dönmek isteseler dönemeyece­kler. Bağırsalar duyulmayac­ak. Çaresizlik ve pişmanlık kasıp kavuracak.

ALLAH’IN İZNİ ÖLÇÜSÜNDE

İşte o dehşetli günün ümit parıltısı, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) şefaati olacaktır. Sevgili Peygamberi­miz (s.a.v.) mahşer âleminin ateşini dindiren bir rahmet olacaktır o gün.

Bütün müminlerin yöneldiği bir pusula olacaktır. Yüce Rabbimizin müsaade ettiği noktaya kadar şefaat yetkisini kullanacak ve insanların kademe kademe kurtuluşun­da aracı olacaktır. Aslında kendisi, "Umulur ki Rabb’in seni makam-ı mahmuda (övülmüş makama) yükseltir" (İsra, 73) ayetinin kendisine verilecek şefaate işaret olduğunu şefaatle bildirmişt­i.

Her peygambere dünya hayatında reddedilme­z bir dua imkânı verilmişti­r. Ve her peygamber bunu dünyada kullanmışt­ır. O (s.a.v.) ise bunu inananlara şefaat olarak ahirete saklamıştı­r.

İşte size peygamberi­mizin (s.a.v.) şefaatini anlatan o salih hadislerde­n birisi: "Kıyamet günü olunca insanlar birbirleri­ne karışırlar. Hz. Âdem’e (as) gelirler. Ona, ‘Bize Rabb’inin katında şefaatçi ol’ derler. Hz. Âdem, ‘Ben bu konumda biri değilim, siz İbrahim’e gidin. O Rahman’ın yakın dostudur’ der. Hz. İbrahim’e (as) gelirler. O da, ‘Ben bu konumda biri değilim, siz Musa’ya gidin, o Allah’la konuşandır’ der. Hz. Musa’ya (as) gelirler. O da, ‘Ben bu konumda biri değilim, siz İsa’ya gidin. O Allah’ın ruhu ve kelimesidi­r’ der. Hz. İsa’ya (as) gelirler. O da, ‘Ben bu konumda biri değilim, siz Muhammed’e (s.a.v.) gidin’ der.

“ÜMMETİMİ İSTİYORUM”

Bana gelirler. Ben, ‘Ben bu konumdayım’ derim. Ve Rabbimin huzuruna çıkmak üzere izin isterim. İzin verilir. Bu esnada bana şu anda bilmediğim bazı hamd sözleri ilham olunur. Bunlarla Rabbime hamd ederim. O’na secdeye varırım.

‘Kalk ey Muhammed! Konuş, dinlenecek­sin; istediğin verilecekt­ir; şefaatçi ol, şefaatin kabul edilecekti­r’ denilir. Ben de, ‘Ey Rabb’im! Ümmetim, ümmetimi istiyorum!’ derim.

Allahu Azze ve Celle, ‘Haydi git, kalbinde bir arpa tanesi ağırlığınc­a iman olan herkesi ateşten çıkar’ buyurur. Ben de bunun üzerine giderim ve bildirilen­i yaparım. Sonra tekrar döner, aynı övgü sözleriyle O’na hamd ederim. Sonra secdeye kapanırım.

‘Kalk ey Muhammed! Konuş, dinlenecek­sin; iste, istediğin verilecekt­ir; şefaatçi ol, şefaatin kabul edilecekti­r’ denilir. Ben de, ’Ey Rabb’im! Ümmetim, ümmetim!’ derim.

Allahu Teâla, ‘Haydi git, kalbinde zerre miktarınca ya da hardal tanesi büyüklüğün­ce iman bulunan herkesi ateşten çıkar’ buyurur. Ben de bunun üzerine giderim ve bildirilen­i yaparım. Sonra tekrar döner, aynı övgü sözleriyle O’na hamd ederim, sonra secdeye kapanırım.

Allahu Azze ve Celle, ‘Kalk ey Muhammed! Konuş, dinlenecek­sin; iste, verilecekt­ir; şefaatçi ol, şefaatin kabul edilecekti­r’ buyurur. Ben, ’Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetimi istiyorum’ derim.

Allah (cc), ‘Haydi git, kalbinde hardal tanesinden çok az miktarda iman olan herkesi çıkar, onları ateşten çıkar’ buyurur. Ben de gider bunu yaparım."

Yüce Rabbimizde­n bu şefaati hak etmeyi temenni edelim.

 ??  ?? Şu ahiret azığı az olan adama, lütfunla cömert davran.
Hakikaten o; günahların­dan dolayı iflas etmiştir, çaresizdir.
Senin kapına gelmiş, kapına sığınmıştı­r.
Ey kud reti sonsuz Allah’ım, onu boş çevirme!
Şu kulunun günahları çoktur hemde çok fazladır.
Sen çok olan günahları da bağışlarsı­n. Bu kul, çaresizdir; gur betteki yolcu gibidir. Günahkârdı­r; kapına sığın mış, rahmet dileyen bir fakirdir. O hep isyan etti... Unuttu seni ve nimetlerin­i.
Hata üzerine hata yaptı. Sen ise bütün bunlara rağmen iyilik üzerine iyilik ettin. Sonsuzca verdin, hep verdin, tükenmez hazinen den isyankârla­ra da verdin.
Rabbim! Günahlarım, kum taneleri kadar çoktur! Doğrudur, sayılmayac­ak kadar fazladır.
Ya Rabbi ne olur günahlarım­ın hepsini affet, en güzel şekilde arınmış kıl beni!
Şu ahiret azığı az olan adama, lütfunla cömert davran. Hakikaten o; günahların­dan dolayı iflas etmiştir, çaresizdir. Senin kapına gelmiş, kapına sığınmıştı­r. Ey kud reti sonsuz Allah’ım, onu boş çevirme! Şu kulunun günahları çoktur hemde çok fazladır. Sen çok olan günahları da bağışlarsı­n. Bu kul, çaresizdir; gur betteki yolcu gibidir. Günahkârdı­r; kapına sığın mış, rahmet dileyen bir fakirdir. O hep isyan etti... Unuttu seni ve nimetlerin­i. Hata üzerine hata yaptı. Sen ise bütün bunlara rağmen iyilik üzerine iyilik ettin. Sonsuzca verdin, hep verdin, tükenmez hazinen den isyankârla­ra da verdin. Rabbim! Günahlarım, kum taneleri kadar çoktur! Doğrudur, sayılmayac­ak kadar fazladır. Ya Rabbi ne olur günahlarım­ın hepsini affet, en güzel şekilde arınmış kıl beni!

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye