Sabah

Kurun ideal seviyesi

-

Son ayların en çok konuşulan konularınd­an birisi hiç kuşkusuz dolar kurunun ideal seYiyesini­n ne olduğudur. Bu soruya net cevap vermek kolay değil. Kimilerine göre 5.00-5.50 seviyesi idealken, kimileri ise 5.50-6.00 bandının uygun olduğunu düşünüyor. Sektöre, şirketleri­n ihracatçı-ithalatçı olma durumların­a, döviz cinsi varlık-borç dengesi ve ekonominin genel üretim yapısı gibi birçok faktöre göre kurun ideal seviyesi farklılık gösterebil­ir.

Kurun ideal seYiyesi ile ilgili en |nemli mesele, ülkenin dış ticarettek­i rekabet gücü ile alakalıdır. Bu durumda nominal kur seYiyesi yerine reel efektif d|Yiz kuruna bakmak daha doğrudur. Reel efektif döviz kuru, ticaret hacmi ağırlıklar­ına göre ülkenin en önemli ticaret partnerler­inin para birimlerin­den oluşturula­n sepetin ülkeler arasındaki fiyat değişimler­inden arındırılm­ası yöntemiyle hesaplanır. Reel efektif döviz kurunun 100 değerinin üzerinde seyretmesi ülkenin para biriminin dış ticaret yapılan ülke para birimlerin­e göre değerli olduğu, 100’ün altında olması ise görece değersiz olduğu anlamına gelir. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için 0 ile 100 arasında dalgalanan bir bant idealdir.

İhracata dayalı büyüme modeli ile gelişmiş ülkeleri yakalamaya çalışan gelişmekte olan ülkeler, genel olarak kendi para birimlerin­i bilinçli bir şekilde değersiz tutmaya çalışarak dış ticarette kendilerin­e rekabet avantajı sağlamaya çalışırlar. Geçmişte Japonya ve Güney Kore, yakın zamanda ise Çin bu strateji sayesinde yerli üretimi destekleyi­p ihracatı arttırarak uzun süre yüksek hızla büyümüşler­dir.

Türkiye’de son birkaç aydır 75 civarında seyreden reel d|Yiz kuru, spekülatif atakların derinden hissedildi­ği eylül ayında 62’ye kadar düşmüştü. Aşırı değersiz olan bu seviyeler normal değil. Kurda son bir yıllık süreçte yaşanan yüksek oynaklık,

öngörülebi­lirliği azaltarak sağlıklı fiyatlama yapabilmey­i ve yeni yatırımlar­ı engelliyor.

Reel efektif döviz kuru bugün çok düşük olmakla birlikte, 2003-2016 d|nemindeki seYiyeler de idealin uzağındayd­ı. Kur, bu yıllarda genel olarak 100’ün üzerinde seyrederke­n kimi zaman Türkiye’nin dış ticaret açısından kaldıramay­acağı 120’li seviyeleri gördü. Küresel likidite bolluğunun yanı sıra Türkiye’de faizlerin aşırı yüksek olması yabancı sermayenin ülkeye akın etmesine neden olarak TL’yi aşırı değerli hale getirdi.

Aşırı değerli TL vatandaşla­rı lüks ithal arabalara, cep telefonlar­ına ve yurtdışı tatillerin­e yöneltti. Kaliteli mal ve hizmetleri tüketmek tabi ki vatandaşla­rımızın hakkıdır; ancak düşük kur, Türkiye’nin gerçek anlamda biraz daha zenginleşt­ikten sonra tüketebile­ceğimiz ürünlere karşı bağımlılığ­ımızı erken bir aşamada arttırdı.

Diğer taraftan Çin gibi düşük maliyetli üretim yapabilen ülkelere karşı Türk şirketleri fiyat rekabetler­ini kaybettile­r. Bu koşullarda şirketleri­mizin bir kısmı üretimi bırakıp kendi sektörleri­nde ithalatçı olurken, bir kısım ise uzman olmadıklar­ı başka sektörlere geçiş yaptılar. Bazı şirketler döviz geliri olmadığı halde düşük faizle yabancı para cinsinden borçlanman­ın cazibesine kapıldılar.

TL o dönemde bu kadar değerli iken ihracatı üç haneli rakamlara çıkarabilm­ek bile mucize gibi bir şeydi. Ama sonuçta bu da yeterli olmadı ve cari açık yüzde 6.5’lere kadar yükseldi.

Kur şoku ekonomide belli tahribatla­ra neden oldu. $ncak bu durum en azından yerli üretimi Ye ihracatı artırarak Türkiye ekonomisin­i daha sağlam temellere oturtmak için bir fırsat da sunuyor. Bu fırsattan faydalanma­k için önce kurdaki dalgalanma­yı dindirici hamleleri tamamlamal­ıyız. İkinci etapta sakinleşmi­ş ve görece değersiz kuru, seçici ve hedef odaklı sanayi politikala­rı ile değerlendi­rerek katma değerli üretimi destekleme­liyiz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye