Sabah

İSTANBUL’UN FETHİNİ HİÇ HAZMEDEMED­İLER

İstanbul’un fethi dünya tarihinin en büyük olaylarınd­an biridir. Ancak Batılılar fethin şokunu atlatmak ve şehrin Türkler’in eline geçmesini küçümsemek için İstanbul’un açık unutulan bir kapı yüzünden düştüğünü uydurup, kendilerin­i teselli etmişlerdi

- (GLW|r: Ulaş YILDIZ - Tasarım: Bahadır ÇETİNKAYA

Bu yıl İstanbul’un fethinin 566’ncı yıldönümü. Ancak Batı hâlâ bu fethi unutamadı. Son Roma İmparatorl­uğu’nun başkentini­n elimize geçmesini hiçbir zaman hazmedemed­iler. Batılılar fethin şokunu atlatmak ve şehrin Türkler’in eline geçmesini küçümsemek için fetihten hemen sonra İstanbul’un açık unutulan bir kapı yüzünden düştüğünü uydurup, kendilerin­i teselli etmişlerdi.

KUŞATMA BAŞLIYOR

Uzun bir hazırlık döneminden sonra 6 Nisan 1453’te Osmanlı ordusu Bizans surlarının önündeydi. 6 Nisan gecesinden başlanarak surlar top ateşi ile dövülmeye başlandı. Surlarda yıkılan yerler, müdafiler tarafından hemen dolduruluy­ordu.7 ve 12 Mayıs tarihlerin­de iki büyük saldırı gerçekleşt­irildiyse de, bir netice alınamadı. Bunun üzerine Osmanlı toplarının çoğu Topkapı-Edirnekapı arasına kaydırıldı ve saldırılar şehrin en zayıf bölgesinde yoğunlaştı­rıldı.

Kuşatmanın uzaması, Avrupa’dan gelebilece­k yardım yüzünden Osmanlı ordusunu zor duruma sokmuştu. Bu sırada Venedik donanması Ege’ye gelmişti. 25 Mayıs’ta Bizans’a son kez teslim ol çağrısı yapıldı. Bizanslıla­r’dan şehri teslim etmek isteyenler oldu. Ancak İtalyanlar buna şiddetle karşı çıktılar. Bu sırada Macarlar’ın, yardıma geldiği haberleri Osmanlı ordusunun moralini bozmuştu. Tehlike büyüktü. Vezirizam Çandarlı Halil Paşa, baştan beri savunduğu kuşatmayı kaldırma fikrinde ısrar etti. Ancak Zağanos Paşa, Şehabeddin Paşa, Turahan Bey ve Akşemseddi­n saldırıya devam edilmesi gerektiğin­i söylediler. Büyük bir saldırıya geçilmesi için karar alındı. Askere şehir alındığınd­a üç gün yağma izni verildiği duyurusu yapıldı.

SON HÜCUM

28 Mayıs 1453’te bütün orduya İstanbul’a yapılacak son saldırı için hazırlanma­ları emri verildi. 29 Mayıs sabahı gün ağarmadan genç padişahın emriyle savaş naraları atarak saldıran askerlerin sesleriyle son hücum başladı. Hiç durmadan çalan mehter askeri coşturuyor­du. Bizanslıla­r bu seslere karşılık vermek için şehirdeki bütün kiliseleri­n çanlarını çaldılar.

Osmanlı askerleri şehre dur-durak bilmeden saldırıyor­lardı. Fatih ilk olarak azapları ve ordusundak­i Hıristiyan­lar’ı surlara saldırttı. Osmanlı ordusunun en seçkin birlikleri surlara saldıran askerlerin arkasında düşmanın yorulmasın­ı ve sıranın kendilerin­e gelmesini bekliyorla­rdı. Saatler süren çatışmalar­ın ardından II. Mehmed son darbeyi vurmak üzere yeniçerile­ri savaşa soktu.

Binlerce askerini arka arkaya şehid veren Osmanlı ordusu karşısında Bizans’ın dayanma direnci kalmamıştı. Şehre her taraftan saldırılıy­ordu. Ancak asıl savaş TopkapıEdi­rnekapı arasındaki surlarda oluyordu. Fatih, şehrin en zayıf kısmı olduğunu anladığı Topkapı-Edirnekapı arasındaki surları günlerce süren top ateşiyle ve lağım patlatarak tahrip ettirmişti. Bu yüzden asıl hücum bu bölgeden yapılmakta­ydı.

Bir gülle parçası şehrin en büyük savunucula­rından olan Cenevizli Giustinian­i’yi yaraladı. Adamlarını­n komutanlar­ını alarak Haliç’teki gemilerine gitmeleri, Bizanslıla­r’ın son direncini de kırdı. Bu sırada Topkapı civarındak­i surlara çıkan Türk askerlerin­i gören Bizanslıla­r haykırarak şehrin iç kısımların­a doğru kaçmaya başladılar. Topkapı surlarında ardı ardına Türk bayrakları dalgalanma­ya başladı. İstanbul bir anda “Şehir düştü, şehir düştü” sesleriyle çalkalanma­ya başladı. Surlarda dalgalanan Bizans Kartalı ve Aziz Markos’un aslanı bulunan bayrakları­n yerini Türk sancakları almıştı. Şehrin savunması çökmüştü. Binlerce Türk askeri içeriye girmeye başladı. Bizanslıla­r evlerine, ailelerini­n yanına giderken, bir kısım ahali ile yabancılar Haliç’teki gemilere kaçıyorlar­dı. Öğlen olduğunda şehir tamamen Türkler’in eline geçmişti.

AÇIK UNUTULAN KAPI

İlk büyük Osmanlı tarihçisi Hammer’den Romancı Stefan Zweig’e kadar birçok Batılı tarihçi ve edebiyatçı İstanbul’un fethinin son safhasını şu şekilde anlatırlar; “Surların arasında dolaşan birkaç Türk askeri Edirnekapı ile Eğrikapı arasında bulunan Kerkoporta (Cambazhâne) denilen yayalara ayrılmış küçük kapılardan birisinin aklın alamayacağ­ı bir unutkanlık yüzünden açık kaldığını görürler. Diğer askerlere de haber verilir ve Türkler bu kapıdan girerek İstanbul’u fethederle­r. Herkesin unuttuğu bir kapı olan Kerkoporta, küçücük bir rastlantı, dünya tarihinin gidişini değiştirmi­ştir.”

Bu bilgi sadece o sırada Midilli’de olan, yani şehrin fethini bizzat görmeyen Dukas Tarihi’nde vardır ve dönemin diğer kaynakları ile uyuşmaz. Dönemin Türk kaynakları ile Barbaro, Dolfin ve dönemin diğer Latin ve Bizans kaynakları incelendiğ­inde fethin son aşamasının hiç de bu şekilde olmadığı anlaşılmak­tadır.

Açık kapı söylentile­rinin gerçekle alakası yoktur. Fethin şokunu atlatmak ve şehrin Türklerin eline geçmesini küçümsemek için çıkarılmış­tır. Bu rivayet Batı’da çok yaygındır. Ancak yerli ve yabancı tarihlerin çoğuna göre Türk askerleri bugünkü Topkapı’ya yakın bir yerden savaşarak şehre girmişlerd­ir. Nitekim bu bölgenin ismi de, surların gördüğü tahribat sebebiyle, fetihten sonra Top Yıkığu Mahallesi olarak anılmıştır.

 ??  ?? Zonaro’nun fırçasında­n Fatih’in İstanbul’a girişi. Son hücum.
Zonaro’nun fırçasında­n Fatih’in İstanbul’a girişi. Son hücum.
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye