Atılan taş ürkütülen kurbağa yarılan kafa
Koronavirüs nedeniyle ülkede alı nan tedbirler sıkı şekilde uygula nıyor. Hatta çok sıkı şekilde uygulanıyor.
Düşünün, İstanbul’un giriş çıkışlarında her araç durduru lup, kontrol edili yor. Sürücülerin ve yolcuların ateşleri tek tek ölçülüyor...
Bodrum’a girişler deki kontroller nede niyle kilometreler ce kuyruklar oluşmuş durumda.
Dün de Bebek sahi lindeki yürüyüş yolun da polisler nöbet tutuyordu. Polisleri gören vatandaşlarsa önce, yürüyüş yap tıklarının kanıtı sayılabilecek kulaklıkla rını çıkartıyorlar... Ardından da yolun karşısındaki kaldırıma geçerek “Ne sporu işimdeyim gücündeyim” eda sıyla adımlarını yavaşlatıyorlardı.
Alınan tedbirle ortaya çıkan sonu cun, sosyal mesafeyi açmaktan ziyade daralttığı ortada.
Zira polisin kapattığı Boğaz kenarın daki yürüyüş yolu çok geniş. İnsanların polisi görünce geçtikleri kaldırımda ise iki kişinin yan yana geçmesi bile zor.
Peki, bu durumda polisin uygula masıyla Boğaz mı korunmuş oluyor yoksa insanların sağlığı mı?
İyi niyetin elbette farkındayız. Tıpkı sağlık çalışanları gibi, bu süreçte mesai lerini can başla devam ettiren polise ve jandarmaya da minnettarız. Onlar ken dilerine verilen görevi yerine getiriyorlar.
Ancak ilk günden beri alınan sıkı tedbirlere rağmen ısrarla sokağa çıkma yasağı getirilmesini talep eden çevre lerin baskısıyla kantarın topuzunu kaçırmamamız gerekiyor.
Ekonomimiz tamamen durmadan rahat etmeyecek çevrelerin manipülas yonuna karşı uyanık ve cesur olmalıyız.
Çünkü çoğu zaman tebdir için atı lan taş, ürkütülen kurbağaya değ mediği gibi zaman zaman kendi başımıza da düşebiliyor.