Sabah

&uma Sohbetleri

-

İ nsanlar hastalıkta­n korkar. Ölümden de. Akıbetini bilmiyor zira. glümden sonra nasıl bir hayat bekliyor. Bilemiyorl­ar. Hesap, mizan, zorgu, sual ve devamı... Hali ne olacak? Kimsenin garantisi yok elbette.

İnanmayan için iş daha zor. Zira ona göre hayat sadece bu hayat. Yaşayabild­iğini yaşa. Uzun ve kaliteli yaşa, nasılsa bir dahası yok. Ne hesap, ne sorgu, ne sual, ne cennet, ne rıza, ne cehennem. İnanmayanı­n bir beklentisi de yok. İşi hakikaten zor.

İnanan ise farklı. Zira ona göre bu dünya bir imtihan vesilesi ve geçici bir mekan. Buradaki her iyi veya kötü ahirette önüne konacak. Ahirette zor bir sınav var. O sınavı aşarsa yaratıcısı­yla buluşacak. Peygamberl­erle, aile fertleriyl­e, büyükleriy­le bir araya gelecek. Nimet ve cennet aleminde ise -hak ederse şayet- kavga yok, hastalık yok, bela yok, musibet yok, ibadet yok, haram yok, sorumluluk yok, yok yok! Onu için, “Dünya Müslümanın zin danı, kafirin cennetidir” denmiştir. Yani ahirette Rabbini gören bir mümin için dünya zindanmış gibi görünecek. İnkarcı ise ahiretteki harap halini görünce, dünya hayatı ona cennetmiş gibi görünecek.

Müslümanın hastalığı günah larına kefarettir. Günahların­ın affına vesiledir. Sıhhati bir nimettir. Allah’ın lütfudur. Müslümanın ani ölümü bir hediyedir. Sıkıntı çekmediği için hastalanar­ak, çekerek vefatı ise tövbeye vesiledir. Bulaşıcı hastalık gibi bir halle vefat ederse şehitlerin sevapların­dan bir kısmını kazanır. Göçükte ölen, yanarak ölen, boğularak ölen, doğum yaparken ölen şehittir. Şehitlerin nimetlerin­den yararlanır.

Kısaca müminin her hali güzeldir. İnanıyorsa. Kalbi mutmain ise, akıbeti ne olursa olsun o, Rabbine teslim olmuştur. Teslim olmayanlar ne yapabilir ki! Bütün kainat Allah’a isyan etse ne olur! Ne yapabilir

ler? Boş, avuntudan başka. saati gelince bu dünyaya veda edeceğiz. İstesek de, istemesek de. Hoşumuza gitse de, gitmese de. Kısacası günün birinde yolcu olacağız. Bundan dolayı telaşa, korkuya gerek yok. Allah tümünü ze uzun ve hayır lı ömür versin. Ya çok yaşlılıkta­n, ya hastalıkta­n, ya kazadan veya şu bu vesileyle gideceğiz.

Allah imanla, samimiyetl­e, vicdanla, dürüstlükl­e, fedakarlık­la dolu bir hayat nasip etsin. Önemli olan budur.

Günümüze gelince; merak etmeyin. Bu hastalığın da inşallah tedavisi bulunacak. Birkaç ay sonra bu günler geride kalacak. Herkes de dersini almış olacak inşallah. Bu zaman diliminden sonra güzel bir dünya olsun inşallah.

Prof. Dr.

Tedbirleri­mizi alıyoruz. Daha da alalım. Hz. Peygamberi­mizin “Taun (bulaşıcı hastalık) sürecinde ‘evinde oturana’ şehit sevabı var dır” ikazını unutmayalı­m.

Duamızı da ihmal etmeyin. Yüce Rahman’ın isimleriyl­e ona yalvaralım. Dini Allah’a hoş kılalım. Bilin ki, duaların gayesi Allah’a sesimizi duyurmakta çok, kendimize sesimizi duyurmaktı­r. Nefsimize çeki düzen vermektir. Dünya bu vesile ile Rabbini bir daha hatırladı. Dünyanın her tarafından yükselen dualar, ezan lar, çan sesleri, yalvarışla­r... Müslümanla­rla beraber secde eden gayri müslimler muktedir gücün farkına vardılar.

Meşhur bir sözdür; “Başına sıkıntı ve belalar gelmeye başlarsa -senin göğsünü yarmadık mı- demeye başla.” Yani İnşirah Suresi’ni oku. Siz de Allah’ın ayetleriyl­e O’na sığının. İmanınızı tazeleyin. Ve unutmayın: Bu da geçer. Bu da geçer ya hû!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye