La commedia e finita
Bir süredir hiç ortalıkta görün müyorlar.
Avrupa Birliği efsanesi nin çatırdamakta ve hatta çökmek te olduğunu anlıyorlar.
Kendi derdine yanan ABD’den de onlara uzun bir süre hayır gelmeyecek. Peki yaptıkları “tez
virat” ne işe yaraya cak, bu sefil muhalefe tin bu tutumuyla seçim meçim kazanamayacağı da görülüyor...
Hadi faşist gazete hoyratlıkla para kazanı yor da, bunların arpası da kesilmiştir şimdi...
Yani Almanya’dan sanal yayın yapıp da “7ürkiye batıyor” diye sallamak onlara ne kazandırır?
Buna halk arasında “yara kaşımak” derler, o kadar.
“Türkiye’yi küçültürsek Avrupa Birliği’ne daha kolay gireriz” diyen ler yakın gelecekte girecekleri bir Avrupa Birliği’ni çok arayacaklar.
AB onlara “geri kalmış doğu bölgenizden kurtulun, gelişmiş batı bölgenizi alalım” demişti, onlar da bu zokayı yutmuşlardı.
Avrupa Birliği serüveni kor kunç bir fiyaskoyla sonuçlan mak üzere.
İngiltere zaten ayrılmıştı, sıra da müthiş bir hayal kırıklığı ve öfke yaşayan İtalya var. O kadar tepele ri attı ki, AB bayraklarını yakıyorlar. İspanya’nın durumu da çok fark lı değil.
Sonunda ne olur? Almanya ve onun dümen suyundan ayrı lamayan Fransa kalır, ötekiler giderler. “)akir” Akdeniz ülke leri giderler, AB iyiden iyiye bir
“Zengin Kuzey Avrupa Ülkeleri Birliği’ne” dönüşür.
Seni zaten almaya caklardı, artık hiç mi hiç almazlar hemşerim.
Bu iş bitti.
O konu kapandı. La commedia e fini ta...
Çünkü karşılık lı bir güldürü oynanı yordu, onlar almaya cakları halde “aldık
alıyoruz” diye bizi oyalıyorlardı, biz de asla giremeyecek olmamıza rağmen
“girdik giriyoruz” diye kendimizi kandırıyorduk.
Halkımız durumu tarihten damıttığı “sezgileriyle” görüyor du, şimdi artık “bilinciyle” de görüyor.
Bir anayasası yoktu, bir hükü meti yoktu, bir ordusu yoktu, ortak parasına bile bazı üyeler yan çiz mişlerdi, ne biçim birlikti bu böyle? Parlamentosu vardı.
Her şeyi kendilerine ve “ajanla rına” yontan mahkemeleri vardı.
Korkunç bencilliği ve çıkar cılığı kabak gibi su yüzüne çıktı.
Belki İstanbul sermayesi de ben cilliği ve çıkarcılığı bırakır da, kendi milli hükümetine destek olmanın ve halkıyla iyi geçinmenin tek yol olduğunu görür.
Hani diyorlar ya, hiçbir şey eski si gibi olmayacakmış...
Hadi bakalım. Görelim. Değişim nereden başlayacak bilelim.
Medyanın “vahşi” kesiminden başlasa fena olmaz.