Korona günleri notları: Al sana dünya savaşı!
Bu günler geçip gidince... Gösterişten, şatafat tan uzak, sade bir yaşa mın değeri anlaşılacakmış... Böyle fikirler dönüyor ortalıkta. Keşke haklı olsalar! Bana kalırsa, hayal kuruluyor, dilek tutuluyor... Tuzu kuru çevreler muhtemel mahrumiyet günlerinin şim diden oluşturduğu tedirginli ği böyle allayıp pullayarak bastır maya çalışıyor. Sonra sosyal medya bu “ambalajı” alıp bütün kesimle re hızla yayıyor. Oysa modern insan henüz “sade yaşam”ın doğru düz gün bir tanımını bile yapabilmiş değil. Gardırobundaki fazla giysileri, odasındaki fazla sandalyeyi kapı önüne koymayı sadeleşmek sanıyor...
“İç yolculuk” deyimi de pek gözde şu sıralarda... Oysa çok patır tı var. Zihinler güncel enformasyon la tıka basa dolu. Kalpler endişeyle çarpıyor. Hepsinden önemlisi, evin içerisinde olmak bizde bir “iç” oluşturmaya yetmez, yetmiyor. Ne yolculuğu? Her yer duvar!
Şöyle biraz geriye çekilip bakın ca, anlıyor insan. İşte 3. Dünya Savaşı! Neden mi? Her gün önü müze rakamların gelmesine bakıp
anlayabilirsiniz. İnsanlık, istatis tik nesnesi artık. Kayıplar sayılar
Cephedekiler (sağlık çalışanları) ölümle burun buruna, diğer leri tedirginlik içinde başlarına gelecekle ri bekliyor... Neymiş? İlle de silahların konuş ması; apaçık savaşan tarafların oluşması
gerekmiyormuş...
Kendilerini evden dışarı atmadan rahat edemeyen yaşlılarımızın bunu neden yap tıkları konusunda henüz dişe dokunur iki çift laf göremedim bizim sosyal bilimcilerden... Fakat her konuda saha çalışması yapan, olur olmaz meseleleri yıllarca araştıran Batılı sosyal bilimci lerin de kendi toplumlarındaki “tuvalet kağı dı istifçiliği” karşısında nasıl çaresiz kaldıkları nı dikkatle izliyorum. Hevesliler, hızlılar, hemen makaleler yazmaya başladılar ama söyledikle ri şimdilik pek kof kalıyor. Ancak hepsinin ortak sözü şu: Gelişmiş toplum insanlarını hiç geliş memiş bir yanı var: Muazzam bir mahrumi yet endişesi... Paniklediklerinde kötü oluyor. 2008’de medyada “pirinç kıtlığı yaşayabili riz “haberlerinin çıkmasının hemen ardından ABD’de sürpermarketlerin pirinç raflarının nasıl yağmalandığını anlatıyorlar.