Değişmeyen bir şey kalmayacak
İnsanlık, tarihteki en zor dönemlerinden birini yaşıyor. 1.2 milyonu aşkın insan virüsle mücadelesini sürdürüyor. 66 bine yakın kişi hayatını kaybetti; savaşı kazananların sayısı ise 253 bine yaklaştı. İtalya, İspanya, ABD ve Fransa en ağır darbeyi alanlar... İyi yönünden bakalım, iyileşenlerin sayısı artıyor ve herkes ayrışmanın değil birleşmenin huzurunu yaşamak istiyor. Hepimizin ve her şeyin değişe ceği kesin. Bu dönemde tüm sıkıntılarını seferberlikle, yerli üretimini destekleyerek atlatan ülkeler yani kriz yönetiminde başarılı olanlar yeni dönemin de yıldızı olacak. Bir uluslararası kuruluşun hazırladığı analizde okudum. Pek çok akademisyen yaşadığımız bu dönemi ‘final battle for a wonderful new world’ (muhteşem yeni bir dünya için son savaş) sözleriyle tanımlıyor. Tüketim alışkanlıklarından çalışma koşullarına, eğitimden turizme her alanda değişim kaçınılmaz olacak. Hatta değişmeyen kaybedecek. Önümüzdeki 5-10 yılda robotlara gönül rızasıyla teslim edeceğiz pek çok mesleği. Şu anda olmayan, adını bile duymadığımız meslekler çalışma hayatının yüzde 60’ına hakim olacak. Yani günü kurtaranların değil de gele ceği planlayanların devri başlıyor. Kim kazanacak?
Pek çok ekonomist, iş insanı, stratejist ve akademisyene sordum. Hangi politikaları uygulayanlar kazanır? Başta tarım olmak üzere stratejik sektörleri destekleyip dünyaya bağımlılığını azaltanlar ve bir de doğru istihdam politikası yürütenler... Gıda üretimi ülkeler arasında yeni rekabet alanı olacak. Şu anda bile mesela domates salçası krizine giren ülkeler olduğunu söyleyeyim. İşsizlik ise çok can yakıcı duruyor. ABD’de iki haftada 10 milyon kişi işini kaybetti. Bu gösteriyor ki istihdam politikalarında etkin olan virüs sonrası dönemin kazananı olacak.