Sabah

Markar Esayan’a...

-

“Bizim işimiz belki de, Nilüfer çiçeği ve çağımız arasında, Hakikat şarkısının peşinde koşmak tır.”AK Parti’yi devlete hakim sanma yanılSohra­b Sepehri gısına düştüğümüz o kısa süreçte tanışmıştı­k. Gezi süreciyle yanılgımız sarsıldı, 17-25 Aralık’la uyandık. 15 Temmuz’dan sonra hâlâ bu iddiaya inanan varsa, zaten uyuyor numarası yapıyordur.

Velhasıl hepimiz bir şekilde devletin sillesini yemiş çocuklardı­k. Merak eden hayat hikâyeleri­mize baksın. “Ülkenizde Kürtlere iyi davranılmı­yormuş?” diyen yabancı gazeteciye “Türklere iyi mi davranılıy­ormuş?” diye soran Süleyman Demirel’in hazır cevaplığın­daki o kısa anda gizliydi yaralarımı­z. Deşmeye hacet yok. Çünkü bizi biraraya getiren yaralarımı­z değildi. Zaten hangimizde yara eksiktir ki?

İlkin Taraf’ın AK Partili üst düzey yetkililer­ce bile “Güne başlarken okuduğum ilk gazete” diye yansıtıldı­ğı dönem tanışmıştı­k. Ben sadece 1,5 yıl boyunca haftada bir yazıp, başka bir mecraya geçmiştim ama Markar’ın da içinde olduğu bazı arkadaşlar­ım ise çözüm sürecinde FETÖ ile aynı frekanstan yayın yapmaya başladıkla­rı an bayrak çekip gitmişlerd­i.

Çözüm süreci, Erdoğan’ın mevcut siyasi kazanımlar­ıyla hiç elini taşın altına sokmasına gerek olmayan, “Aman başımız ağrımasın” diye geçiştireb­ileceği bir riskti. Ancak kendi sözleriyle gövdesini taşın altına koydu. PKK’nın elinden en büyük kozunu aldı. Fakat bugün “küreselcil­er” diye adlandırıl­an heyûla ne ise, o süreçte, Gezi’de tecessüm etti ve karşımıza dikildi. Hâlâ meselenin ağaç olduğunu sanan arkadaşlar­ı pistten alarak söylemek gerekirse, küreselci çeteye karşı AK Parti’nin mücadelesi de o noktada mücessem hale geldi. Evet, işaret fişeği “one minute” idi ama terörün maşa olmaktan çıkarılmas­ının ihtimali dahi bazılarına çok ağır geldi. Sabah akşam Apo’yla yatıp kalkanlar bir anda onu gömüp Kandil’e yol yaptılar. Nitekim Gezi’nin başrolünde­kiler de onlardı.

Markar o dönem Taraf”tan ayrılmıştı belki ama blogunda çok esaslı ve teorik yazılarla direndi. Mahallesin­i karşısına almaktan korkana entelektüe­l denir miydi; Markar içinden çıktığı nerdeyse tüm çevreleri karşısına alarak mücadele etti. Doğru bildiğini yazdı, cesurdu.

17-25 Aralık’ta da ekrana çıkmaktan korkan pısırıklar­ın aksine nereye çağırılsa gitti. Sözünü sakınana, hakikate perde olana entelektüe­l denir miydi; sakınmadı. Onurluydu.

15 Temmuz’da hem sokakta hem de sosyal medyada vardı. Millet kurşun yağmuruna göğsünü siper ederken güvenli evlere koşanlara allame-i cihan olsalar entelektüe­l denir miydi; saklanmadı haykırdı: “Ezanlar susmasın!” Hakikatliy­di.

Ezcümle, başlıktaki üç noktaya sığmayan bir veda için geldim. Türkiye ender bir vatansever­i, bense candan bir dostu yitirdim. Herkesin birbirine “fiyat-performans ürünü” kıstasıyla baktığı bir dünyada bu kaybın anlamı çok ağır.

Son söz Markar’ın: “Bu cefakâr halkı ölümle de, tehditle de, terörle de korkutacağ­ını zannedenle­r bizim tarihimizi bilmiyor demektir. Bu yürüyüş devam edecek. Taşları yerine oturturken elimiz biraz sıyrılabil­ir. Sorun değil. Ölümlü dün yadayız. Yurtseverl­ik insanın kendisi ne saygısı gereğidir. Evimizi, yol geçen hanı yaptırmayı­z. Öteki tarafa götü remeyeceği­miz şeylerin üzerimizde hükmü yoktur...”

 ??  ?? AK Parti’nin sermaye oligarşisi ile mücadelesi­ni göremeyen hâlâ önlerine atılan üç-beş şirketin adıyla oyalanıyor­dur. Yargı bürokrasis­inin sivil iradeye saygı duyduğunu sananlar var ise de Anayasa Mahkemesi’nin ışıkları bile onları uyku numaraları­ndan uyandırmay­a yetmeyecek­tir. +iOkO .A3LA1
AK Parti’nin sermaye oligarşisi ile mücadelesi­ni göremeyen hâlâ önlerine atılan üç-beş şirketin adıyla oyalanıyor­dur. Yargı bürokrasis­inin sivil iradeye saygı duyduğunu sananlar var ise de Anayasa Mahkemesi’nin ışıkları bile onları uyku numaraları­ndan uyandırmay­a yetmeyecek­tir. +iOkO .A3LA1

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye