Yapay geri zekâ
Sosyal medya envaiçeşit ayartıcı özel likleriyle gündüz gözüyle hayatları (mızı) çalıyor. Hayat gitgide tüketilen forma dönüşü yor haberimiz yok!
Mesela, özellikle gençler / çocuklarımız gittikleri her yeri gördükleri her şeyi paylaşı yorlar sosyal medyadan.
Çokluk “Like” almak için...
O anı yaşamak varken neden kendileri ni “jürinin” takdirine sunarcasına sahneye (sosyal medyaya) atıyorlar?
“Mutluluklarını” paylaştıklarını mı sanı yorlar?
Başkalarının beğenisine sunulan bir hayat nihayetinde baş kalarının beğenece ği “hayatları” yaşama ya sürüklenmek değil midir?
Kestirmeden söyle yeyim:
Böylesi bir hayat vaha sanılan çöldür, mutluluk getirmez...
Peki “yaşanmaya değer hayatı” çocuk larımıza kim göstere cek?
★★★
Kabul etmek zorundayız: Sosyal medya çocuklarımızı elimizden aldı. Beğenilerini, hayallerini, umutlarını yapay zekâ şekillen diriyor artık.
Özgürleşeceklerini sandıkları platform da yapay zekânın kullanışlı “ürünlerine” dönüştüler ne yazık ki.
Gözlerimizin önünde oluyor her şey! Gözümüzün nuru çocuklarımız sosyal medya seylâplarına kapılmış gidiyor!
Hiçbir şey yapamıyoruz, dahası ne yapacağımızı bilmiyoruz. Korkunç büyük çaresizliğimiz budur!..
Diriliş muştucusu Sezai Karakoç üsta dımız “Hızırla Kırk Saat”inde şöyle demişti:
“Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz / ( .... ) / Kardeşim İbrahim bana mermer putları / Nasıl devireceği mi öğretmişti / Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım /Ama siz kağıttakileri ve keli melerdekini ve sözlerdekini / Nasıl sileceği mi öğretmediniz...”
★★★
Farkındayım, çok ağır sözler söylüyo rum...
Fakat geçen yazımda söz konusu etti ğim belgeselde (6RFLDO 'LOHPPD) Google, Facebook, Twitter, Pinterest, gibi uygula malara katkı sunan Silikon Vadisi’nin profesyonelleri çok daha ağırını söylüyor lardı.
Cep telefonu elinden alınan bir çocuk “deneyi” vardı mesela. Hiç de yabancısı olmadığımız...
Sosyal medyanın farklı gerçeklikler / haberler üzerinden yönlendirdikleri profille ri kutuplaştırarak nasıl “iç savaş” çıkardığı nı şu çarpıcı örnekle anlatıyorlardı:
Myanmar’da internet deyince herkesin aklına Facebook gelirmiş. Zira, cep tele fonunu satın aldıkları mağazada Facebook yüklenir bir de hesap açılırmış. Haliyle tele fonda ilk açtıkları ve açmayı bildikleri tek şey Facebook olurmuş. Gelgelelim, yapılan bir araştırma sonucunda Facebook’un kor kunç bir manipülasyona hizmet ettiği anla şılmış! Öyle ki Rohingyalı Müslümanlara karşı şiddeti teşvik etmenin vasıtasına dönüşmüş. Toplu katliamlar, yakılan köy ler, tecavüzler ve diğer ciddi insanlık suçla rı sonucu 700.000 Rohingyalı Müslüman ülkeden kaçmak zorunda kalmış!..
Ne kadar korkunç!..
Şu sözler de mezkur belgeselden: “Algoritmalar ve manipülatif politikacı lar bizi kışkırtmakta uzmanlaştılar ve ger çek sanacağımız sahte haberler yaratma yı, kafamızı karıştırıp o yalanları yutturmayı çok iyi öğrendiler. Kimliğimiz ve inandıkları mız üzerindeki kontrolümüz azalıyor gibi...”
Tehlikenin farkında mısınız?