Sabah

Analiz harika da..

-

SKas içine aşı nasıl yapılır?

Omuzdan kas içine aşı yapılırken cilt diğer elle bastırılıp yayılır. Enjektör cilde dik açıda tutularak iğne mümkün olduğu kadar derine saplanır.

Cilt asla diğer elin parmakları arasında büzü lüp yukarı doğru kaldırılma­z. Cilt ve cilt altı dokusu yukarı doğru kaldırılır­sa, bu tuhaf uygulama kas içi değil, deri altı aşısı olur.

Bir değerli doktor arkadaşım Dr. Kadir Tuğcu son yıllardaki Hepatit B aşıları ile bağışıklık sağlanama masını bu uygulama hatasına bağlıyor. Haklı olabi leceğine inanıyorum.

Şimdiye kadar birinci ve ikinci doz aşıları olan lar için yapılacak bir şey yok. Ama bundan son raki uygulamala­rda uygulayıcı arkadaşlar­ımızı nazikçe ikaz edin. Derin ve gerçek kas içi uygu lama çok önemlidir. Aşı ertesi yakınmalar­ı nız olursa üzülmeyin, sevinin. İğne kas içine iyi gir miş demek

tir. por Müdürümüz, son spor sayfasının dibine sıkıştırmı­ş, aslında sekiz sütun manşet olması gereken analizini.. Tevazu!.. Bakın ne diyor.. “F.Bahçe yönetimi önüne gelene savaş açarken, Bulut faktörünü pek düşünemedi herhalde. Bulut’a kimse kötü hoca diyemez ama büyük takımda görev almak diğer kulüplere benzemiyor. Ali Koç baskın bir karakter. Otoritesi takımı da, Bulut’u da belli ki geriyor. Meselenin özeti budur zaten.

Trabzonspo­r maçı Bulut için son şans. Zaman içinde Cocu, Ersun Yanal ve Koeman derken Başkan Koç, bir de Erol Bulut’u yollarsa şaşılacak durum olmaz. Sancılı süreçte teknik adam değişimi F.Bahçe’ye bir şey kazandırma­z. Ama başkan bir günah keçisi ararsa tabii ki o isim Erol Bulut olacak.”

Yerden göğe haklı.. Ali Koç’u suçlayacak kadar da yürekli.. Alkış ama, hemen yanda Spor’un ana sayfası var. Orada manşet “Emre Ağabey iş başında..”

Perhiz, Murat’ın yazısı.. Lahana turşusu Emre Ağabey manşeti!.

Oysa o haberin başlığı “Bir de Emre Ağabey çıktı ortaya” olmalıydı, o müdür yazısına göre..

Ötesi mi?. Tebessüm köşeme bakınız!. izolasyond­a özgürlüğe dair görüşlerim­izin de mutas yona uğramış olabileceğ­ine dair şüphemi görmezden gelmişti.”

Özgürlük, Yunan Antik çağından, yani Sokrates ve Eflatun’dan yana değişmedi, aradan Orta Çağ, Yeni Çağ, Yakın Çağ geçtiği halde Melih..

Özgürlük “Başkasına zarar vermeme sınırına dek istedi ğini yapabilmek” diye tarif edildi hep..

Ben Hande’nin yaptığı işin, HaberTurk gibi saygın bir haber kanalına zarar verdiğini düşünü yorum. Yani Hande, kişisel özgürlük sınırını aştı.

Bir okur da “Ya Hande bale yapsaydı” diyor..

Şimdi bale yapmak ile göbek atmak ayni şey mi?. “Peki ya tamamen soyunup direk dansı yapsaydı” desem.. Göbek atmak ile direk dansı bir olur mu?. Özüne bakarsan ikisi de sanat. Ama toplumda kabulleri farklı.. Ben de onu tartışıyor­um işte.. Toplumdaki saygınlık ölçülerini..

Sosyal medyayı bu yüzden izlemiyoru­m işte.. Düşünmek ve tartışmak için değil, yanlış bul mak ve yazmak için okuyanlarl­a dolu o medya.. O insanlar da benim muhatabım değil.

“Ben gazeteyi temsil etmiyorum” dedim, geçen yazımda.. Hande’ye göre daha özgürüm bu yüzden.. Ama yeni binamızın terasına çıkıp çıplak bir selfie çeksem ve “Manzaramız­a bakın” diye sosyal medyaya koysam, bunun adı “Özgürlük” olur mu, Melih?. Karantina öncesinde veya sonrasın da değişir mi bu tarif?.

7E%ESShM

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye