Konsolosumuzun can bedeli..
Çarşamba akşamı Jimmy Fallon’un tiryakisi olduğum programı “Tonight Show”u izliyorum. Böyle şovlarda sistem yıllardan beri değişmez. Hepsi, hemen her kanalda aynidir. Önce şovmen gelir. Günlük olaylar üzerine yazılmış taşlamalardan oluşan monoloğunu söyler.. Güldürür. Sonra masasına oturur. Ekibi tarafından hazırlanmış, genelde görüntülü güldürülerini sunar. Ardından iki konuğunu alır. Onlarla konuşur. Program, ünlü bir müzisyenin performansıyla kapanır.
Digiturk 4’te hafta içi her gece 22.00’de.. Ama ben kaydediyorum ve yatağa girdiğim saatte (Genelde 11.30) izliyor ve keyifli bir uykuya dalıyorum..
Fallon daha güldürdü.
Amerika’da da korona aşı sında öncelik, bizdeki gibi yaşlıların.. İki genç kız, kendilerine bir güzel “yaşlı” makyajı yapmışlar.. Amerika’da “beyan” esastır. Söylenen şey kabul edilir. Belge istenmez..
Saçlarını da yaşlı kadınlar gibi kestirmişler ve aşı istasyonuna gitmişler..
Ama gene de aşı olamamışlar.. İstasyon görevlileri, aşıyı yapacaklar, onlarla havadan sudan konuşurken, ikisinin de yaşlı kadın değil, tersine çok genç kızlar olduğunu anlamışlar.. Nasıl mı?.
Amerika’nın esas kanallarında, prime time, yani akşam 8 ile 10 arasındaki dizilerden söz açmışlar.. Bakmışlar, iki yaşlı kadının bu dizilerden haberi bile yok.. “Siz yaşlı olamazsınız. Olsanız bu dizile rin en az birinin takipçisi olur dunuz. Siz gençsiniz” demişler ve işte o zaman “Kimlik” demişler..
Güzel yakalamış değil mi, olayı, Fallon!.
Şimdi düşünün.. Amerika’da prime time dizileri genelde 45 dakika dizi, artı dizi içine 10 dakika aralarla yerleştirilmiş, toplam 15 dakika da reklamdan oluşur.. Buna rağmen, bu dizileri gençler pek izlemezler.. Ya derslerindedirler ya arkadaşlarından birinin evinde oyunda.. Ya da dışarıda, sevgilileri veya guruplarıyla..
Prime time dizileri genelde aile büyükleri içindir. Gündüz dizileri ki onlara, içlerine bol bol sabun reklamı aldıkları için “Soap Opera” denir, ev kadınlarına ve de halk
açılışta beni çok arasındaki deyişle kızlara” yöneliktir.
Şimdi gençlerin, yani en aktif ve en tüketici kitlenin prime time’ın bir saatlik dizilerine tahammülü yokken, düşünün 180 dakikalık dizileri bu en aktif yaş gurubu izler mi?.
Anneler ve babalar bile değil.. Onların da çoğu çalışır çünkü. Erken kalkmak zorundadırlar. Saat 8’de TV başına oturup, bir başladı mı, 15 dakika süren reklamlar ve 3, 4 dakika süren tanıtımlara da tahammül edip, gece saat 1’de yatağa girenler kimler?. Büyükanne ve büyükbabalar!.
Peki onlar bir şey satın alırlar mı?. Ev.. Otomobil.. Beyaz eşyayı geçin.. Migros’a gidip çerez alırlar mı?.
180 dakikalık dizi “Aile Programı” olur mu?. O programa yerleşen reklamların firmalarına zerre faydası olur mu?.
“Fransa’yı kim yönetir” diye sordular Napolyon’a..
“Küçük oğlum” dedi.. “O anne sini yöne tir, annesi beni, ben de Fransa’yı..”
Şimdi kör değneğini bellemiş ya.. Her televizyon, şu anda bu bilgisayarın kullandığı elektrikten dahi hisse alan kamu televizyonu TRT dahil, hepsi ama hepsi, evde sadece ve sadece dede ve ninelerin, bir de sabahtan akşama ekran başında oturup “Dün gece falan dizide ne oldu?. Bu gece filan dizide ne olacak” yazmayı marifet sayan, aslında kendi guruplarının reklamını yaptıklarını düşünerek geçinip giden sözüm ona “Televizyon Yazarları” dışında, karantinada bile reytingleri ana haberlerin altında kalan bu 180 dakika dizilerine, tüm ana kanallar birbirinden kopya uyuyorlar.. “Sürüden ayrıla nı kurt kapar” korkusuyla aynen uyuyorlar. Ama devamı hiçbirinin aklına gelmiyor..
“Sürüden ayrılmazsan, o zaman da hayat boyu koyun olarak kalırsın..”
Dünyaya bakmak, örnek almak, gece prime time, yani aile izleme saatinde tüm aileyi bir saat ir çocuğun can bedeli” yazımda, Amerika’da bir fakir ailenin 11 yaşındaki çocuğunun, konteyner bozması evlerinde, gece elektrikler kesilince soğuktan donarak öldüğünü ve ailenin elektrik şirketi aleyhine 100 milyon dolarlık tazminat/can bedeli davası açtığını yazmıştım..
Los Angeles’ta yaşayan gazeteci arkadaşım Safter Yılmaz’dan bir mail aldım..
Okuyun ve de düşünün istedim.
★★★
Sevgili Hıncal,
Bir çocuğun can bedeli yazın beni 40 yıl öncesine götürdü.. Kısaca yazayım..
1982 yılının 29 Ocak’ında Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan, bir Asala teröristi tarafından öldü rülünce eşini zenci avu kat Johnny Cochran’a götürmüştüm. Daha sonra karısını ve onun sevgilisini öldüren Amerikan futbolunun yıldız oyuncusu ve sinema aktörü O. J. Simpson’u beraat ettirerek için ekran başında toplayacak, eğlence programları, yarışmalar, diziler, tabii 1 saatlik diziler, belgeseller yayınlamak hiçbirinin aklına gelmiyor.
Bu ülkede TV yayınlarının siyah-beyaz olduğu yıllarda hem de TRT, böylesine doğru seçimleriyle, o Aile İzleme saatinde sokakları “Sayım Günü” gibi boşaltır, tüm aileyi, hatta komşuları ekran başında toplardı.
Bizim atv bir ara sarsılır gibi olmuştu. Türker Ağbi (İnanoğlu) geldi işin başına ve fırtına olduk gene.. Rekorlar kırdık. Çünkü, tıpkı Yeşilçam’da olduğu gibi, televizyonda da halkın nabzını avucunun içinde tutuyor ve “Ne zaman, kim, neyi izler” sorusunun yanıtını biliyordu. Harikalar yarattı atv o zaman..
Türk televizyonları şimdi bir “Önder” arıyor.. Örnek olacak yürekli bir önder ve de dizi izleyip yazmayı marifet sayanlar değil, gerçek TV habercileri ve eleştirmenleri..
Umudum var mı?.
Yok!.
O zaman niye yazdım?. “Çıkmayan candan umut kesilmez” demiş atalarım da ondan..
Koronayı Vuhan’da bir, tek bir kişi başlattı unutmayın..
Türk kanallarının da bir, tek bir “Cesur” televizyoncuya ihtiyacı var. Gelir başarırsa, öbürleri zaten koyun..
“Kelebek ayları değil anları sayar ve onun bile yeterince zamanı var.”
Tagore
Türkiye dahil bütün dünyada isminden bahsettirecek bu avukat, o sene cezaevinin hücresinde ölü bulunan genç bir basketbolcu için polisi dava edip büyük tazminat kazanmıştı.. Adını oradan biliyordum.
Rahmetli Kemal Bey çok mütevazı bir kişiydi.. Emekliliği yakındı. Daha önce çalıştığı Avustralya’ya yerleşmek istiyordu..
Karısı ve kızının ondan kalan emekli maaşı ile geçinmelerinin güç olacağını düşünerek Johnny Cochran’dan randevu aldım. Rahmetlinin eşi ve kızı ile birlikte bürosuna gittik..
Cochran, “Los Angeles Polisi iyi koruma yapmadı. Büyük ihmal var. Dava aça lım” dedi ve teklifini yaptı..
“Davayı 10 milyon dolar dan açacağım. Bu eşinizin değeri değil.
Onu biliyorum.” Bu davayı kazandığında tazminatın yüzde 30’unu alacaktı. 3 milyon dolar yani..
Kemal Bey’in eşi, “Hemen bir karar ver meden cenaze için Ankara’dan gelen Dışişleri yetkilileriyle konuşayım” dedi..
Sonuçta davayı açtırmadılar.
Johnny Cochran daha sonra çok ünlü bir avukat oldu. Ancak beyin tümörüyle genç yaşta öldü.
Halen ismi, büyük bağışlar yaptığı, Hollywood Yıldızları’nın hastanesi Cedars Sinai’nin girişinde yer alıyor..
Selam ve sevgiler,
Safter
7E%ESShM