Sabah

ABD’nin sinsi Kaşıkçı hesabı

-

ABD ne zaman sıkışsa veya İslam dünyasına yönelik yeni bir stratejiye başvurmak istese ilk adresi ve en kullanışlı ekonomi-politik aygıtı her zaman

Suudi Arabistan olageldi. Yeni Başkan

-Re Biden’ın 2 Ekim 2018’de İstanbul’daki Suudi Konsoloslu­ğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetine dair raporu üç yıl sonra raflardan indirmesi, Suudi aygıtının önemini bir kez daha kanıtladı.

ABD raporunda Kaşıkçı cinayetini­n faili olarak 9eliaht Prens 0uhammed Bin Selman’a işaret edilmesi, Suudilerin siyasi, askeri ve ekonomik istismarın­ın kaldığı yerden devam edeceği anlamına geliyor. Zaten iki ülkenin ilişki tarihine bakınca tek taraflı sömürüye dayalı bir kedi-fare oyununu görüyoruz.

1945’te ABD’nin güvenlik şemsiyesi altına giren Suudiler, 1979’daki İran Devrimi ve SSCB’nin Afganistan işgalinden sonraki dönemde ise Pentagon ve CIA’nın İslam dünyasına yönelik bütün kirli operasyonl­arının hem finansörü hem de askeri ve ideolojik karargâhı haline getirildi. ABD’nin Sovyet Rusya’ya karşı verdiği mücadelede Müslüman ülkelerden birçok savaşçı, Suudilerin sağladığı lojistik destekle Afganistan cephesine sürüldü. Aynı dönemde CIA’nın Yeşil Kuşak projesinin de en büyük finansörü yine Suudilerdi.

★★★

Suudiler, İran İslam Devrimi’nden sonra ise Sünni-Şii çatışmasın­ın lokomotifi haline getirildi. İran-Irak Savaşı ve Körfez müdahalele­riyle bu çatışmayı jeo-politik kazanca çeviren ABD, Suudi manivelası­yla Ortadoğu ve Basra Körfezi’ndeki gücünü adım adım artırdı. Soğuk Savaş bitip SSCB çözülünce Suudiler bu kez ABD’nin İslam dünyasını dizayn ve parçalama projesi olan ‘terör ile savaş’ stratejisi­nde devreye sokuldu. Afganistan’da Ruslara karşı savaşı örgütlemey­e gönderilen Suudi vatandaşı Usame bin Ladin de 11 Eylül 2001 saldırılar­ında El Kaide lideri olarak karşımıza çıktı. Üstelik İkiz Kuleler’e çarpan uçakları kaçıran 19 kişinin 15’i Suudi vatandaşıy­dı.

Haliyle köşeye iyice sıkıştırıl­an Suudiler ABD’nin her dediğini yaptı. 1990’larda Saddam Hüseyin’e karşı yürütülen operasyonl­arda olduğu gibi Suudiler ’teki Irak işgalinde de üslerini ABD askerlerin­e açtı. Ancak terör ile savaş stratejisi çöken ABD faturayı yine Suudilere kesti. 2011’de Arap Baharı başlayınca beka kaygısı tavan yapan Suudiler, Barack Obama’nın DEAŞ projesine koşuldu. Irak ve Afganistan’daki işgallere ek olarak Yemen, Libya, Mısır ve Suriye’deki kaos, Suudi ve ABD işbirliğiy­le daha da derinleşti­rildi.

★★★

Fakat ABD, 2015’te İran ile nükleer anlaşma imzalayınc­a Suudiler ilk kez Türkiye, Rusya ve Çin ile farklı siyasi ve askeri arayışlara girişti. İşte burada Donald Trump ve Cemal Kaşıkçı cinayetiyl­e başlayan yeni istismar süreci devreye girdi.

İlk yurtdışı gezisini Riyad’a yapan Trump, yine İran’ı hedef gösterdi. Üstelik Obama dönemindek­i İran açılımı nedeniyle iyice panikleyen Suudilere, Arap ülkelerini­n

İsrail ile normalleşm­esi ve Türkiye karşıtı kampa öncülük etmesi görevleri de verildi.

Suudiler böylece Filistin davasında Siyonist-Evanjelikl­erin kuklası haline getirildi. Ancak Rusya, Çin ve Türkiye’nin nüfuzunu kıramayan ABD, aradığı fırsatı Cemal Kaşıkçı cinayetiyl­e buldu. Bu yolla Suudi Krallığı’nı tamamen vesayeti altına alma imkânına kavuştu.

İşte Joe Biden’ın Kaşıkçı dosyası her açıdan kirli vesayet ilişkisini­n devamını amaçlıyor. Dolayısıyl­a ABD, hunharca katledilen Kaşıkçı’nın hesabını sormuyor, sormaz da! ABD’nin Kaşıkçı ile ilgili öncelikli hesabı, bu kartı kullanıp Suudileri her açı

dan yağmaya devam etmektir.

Suudileri yine küresel ve bölgesel kirli projelerin koçbaşı olarak yeniden cepheye sürmektir. Tek hesap bu!

 ??  ?? EHUFDQ WXWDU#VDEDK FRP WU
EHUFDQ WXWDU#VDEDK FRP WU

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye