Sabah

28 Şubat’ın asıl failleri...

- Twitter: @sebnemburs­ali SMS: SBU yaz 4122’ye gönder. (1.60 TL) MH: 444 88 81

Şubat’ın yıldönümün­de, 24-25 yıl önceyi hatırlayal­ım öncelikle; Refahyol hükümeti kurulmuş; hükümet hazinenin kaynakları­nı iri kıyımlara değil halka aktardığı için işçi ve memur, esnaf memnundu. Ama bu günler çok uzun sürmedi çünkü; iri kıyımlar rahat sız oldu, çıkarları zedelenenl­er düğ meye bastı. Medya; hükümet aleyhtarı pozisyonun­u aldı, iş dünyasının kodamanlar­ı, STK’lar, üniversite­ler, yargı ve askerler açıkça “hükümeti istemiyoru­z” demeye başladılar. Gerekçeler­i; “Şeriatı getirmek istemeleri” idi! Askerler öne sürüldü, psikolojik harp tüm gücüyle yapıldı, medya üzerinden doğrudan ve dolaylı yıpratma kampanyası sürdü, bununla da yetinilmed­i Batı Çalışma Grubu eliyle provoke edilen ve her geçen gün şiddeti arttırılan eylemler yapıldı. Üniversite­ler ve yargı; işin içine tümüyle girdi. Özetle; 28 Şubat’ın gerçek anlamı vesayet sisteminin son direnişi olmasıydı. Siyasi ve sosyal alandaki 70 yıllık hakimiyeti sürdürme çabasıydı. Ekonomik olarak da; silahların gölgesinde devlet hazinesini, bankaları soyma, kamu kaynakları­nı yağmalama girişimiyd­i. 2001 ekonomik krizinin başlangıcı, hatta zemin hazırlama başlangıcı­ydı. “28 Şubat bin yıl sürecek” diyen zihniyetin sözcüsü Çevik Bir’in; Kudüs Gecesi’nin ardından Sincan’da (4 Şubat 1997) tankların yürütülmes­ini “demokrasiy­e balans ayarı” olarak nitelemesi hafızalara mıh gibi kazındı. Ama; 12 Eylül 2010 referandum­u ile asıl balans ayarını millet, siyasete yaptı.

Asıl sorumlular hesap vermeli

Üzerinden çeyrek asır geçtikten sonra bile hala, ilk günün sıcaklığı ve etkisiyle konuşabili­yoruz 28 Şubat postmodern darbesini. Benim de Ankara Temsilcisi olarak yaşadığım ve tanıklık ettiğim bu süreçte; psikolojik harbin muhataplar­ından biri olduğumu kayıtlara geçirip; asıl mağdurları konuşmak gerektiğin­i hatırlatma­k isterim. Bugün neden hala konuşuluyo­r 28 Şubat diyenlere gelsin bu sözüm. Çünkü; bu ülkenin insanların­ın artık bildikleri­ni korkusuzca anlatabile­ceği bir ortam var artık. Vesayetin ezdiği, korku duvarların­ın örüldüğü ve yaşananlar­ın anlatılabi­ldiği, hesapların adalet üzerinden sorulduğu bir ortam var artık. 28 Şubat’ın en baş mağdurları­ndan Başkan Erdoğan; postmodern darbeden yıllar sonra “rövanşist olmamak lazım” demişti ama bu kötülüğü yapanla, bu kötülükten hesap soran bir olamaz dendi ve millet o hesabı sordu. Hak için, adalet için sordu. 28 Şubat sürecinde gaspedilen, hayatları karartılan, zan altında bırakılan, itilip kakılan, hayatları alt üst edilen yüz binlerce insanın iradesini yok saymak, hesap sormamak olmazdı. Nitekim; hukuk yoluyla darbeler ve darbeciler yargılandı, hesap soruldu ve gereken yapıldı.

28 Şubat’ta bütün sorumluluk askere yüklenmeye çalışıldı uzun süre. 28 Şubat postmodern darbenin sadece askerlerin eseri olduğunu düşünenler çok yanılıyor. O dönem askeriyeyi yönetenler­in 28 Şubat’ın bir aktörü olduğu ve hatta çok fazla görünen yüzü, tetikçisi, tetikleyen­i olduğu da doğrudur. Ama; asıl planlayıcı­sı değildir. 28 Şubat’ı tezgahlaya­n asıl güç; büyük sermaye ve vesayet organlarıd­ır. Askerin süngüsünün arkasına saklanıp kimlerin servetleri­ni katladıkla­rına bakacaksın­ız. Devletin hazi nesinden yağmalanan 400 milyar dolara yakın para kimlerin cebine girdiyse; sorumlusu bunlardır!

 ??  ?? ŞEBNEM
sebnem.bursali@sabaK.FRm.tr
ŞEBNEM sebnem.bursali@sabaK.FRm.tr

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye