Mütareke yargılamaları
1918’DE Mondros Mütarekesi sonrasında İtilâf Devletleri’nin baskısıyla tahkikat komisyonları ve Divan-ı Harb-i Örfî mahkemeleri kuruldu. Nemrut Mustafa Mahkemesi diye tarihe geçen bu yargılamalar, İttihadçılar’dan rövanş alınma yeri hâline geldi.
İttihad ve Terakki’nin üst düzey yöneticilerinden Bahaddin Şakir ve Cemal Azmi Beyler suçlandı. Diyarbakır Valisi Reşid Bey, Elazığ Valisi Sabit Bey, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey tutuklandı. Ereğli Kaymakamı Şevki Bey görevden alındı.
Ayrıca yüzlerce kişi hakkında işlem yapıldı. Tutuklamalara devam edildi. 1919 Ocak sonlarına doğru aralarında İsmail Canbolat, Kemal Bey, Hüseyin Cahid ve Ziya Gökalp gibi önemli isimlerin de olduğu 32 kişi daha tutuklandı. İttihadçılar’ın mallarına el koyuldu. Mesele, bir İttihadçı düşmanlığına dönüşmüştü. Bu yüzden adaletle alakası olmayan kararlar verildi.
Boğazlıyan Kaymakamı 10 Nisan 1919’da Beyazıt Meydanı’nda asılarak idam edildi. İtilâf Devletleri’nin baskısıyla alınan bu karar büyük bir galeyana sebep oldu.
Daha sonra mahkemede 15 yıl kürek cezası almasına rağmen Nemrut Mustafa’nın zorlamasıyla Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey idam edildi.
İngilizler, İttihadçılar’ın ileri gelenlerinin yargılandığı davadan istedikleri sonucu almayınca 144 devlet adamını Malta’da yargıladılar, ancak herhangi bir delil bulamadılar. İngilizler, İstanbul’un işgal döneminde Osmanlı arşivini didik didik etmiş, ancak tehcirde katliam yapılmasıyla ilgili Osmanlı kamu otoritesini suçlayacak bir kayda ulaşamamışlardır.
II. Meşrutiyet döneminde İttihad ve Terakki tarafından ezilen Hürriyet ve İtilâf partisi mensupları ve diğer muhalifler, Mütareke döneminde İtilâf Devletleri’nin güçlerini de kullanarak, İttihadçılar’dan intikam almak için her şeyi yaptılar. Hürriyet ve İtilâfçılar ve onları destekleyen basın, Mütareke dönemindeki Divan-ı Harb-i Örfî’deki yargılamalarda İttihadçılar’ın ceza almasını sağlamak için Türk milletinin aleyhinde olacağını düşünmeden tehcir meselesinde mesnetsiz suçlamalar ileri sürdüler. Günümüzde Ermeni tezlerini savunan tarihçiler, adaletle uzaktan yakından ilgisi olmayan Divan-ı Harb-i Örfî yargılamalarındaki asılsız iddiaları aleyhimizde kullanmaya devam ediyorlar.