Yalnız mıyız?
Çaresizlik ve tehlike anları vardır ki, o zaman çırpınmaya ve haykırmaya gelmez. Batar insan ve boğulur. Marifet o anları geçirmektir. Sonrası gittikçe kolaylaşır. Kadere teslim olmak lazımdır o anlarda. Menfi, miskin, aciz bir tevekkül değildir bu. Anlıyor musun? İsyanın tekniğidir. Yani sabırdır. Müspet, hedefli, iyimser bir sabır.”
Ne şimdi bu, diyeceksiniz?
Peyami Safa’nın “Yalnızız” roma nından rastgele açtığım bir sayfada kar şıma çıktı...
Tefeül demek, doğru mu bilemiyo rum.
Vaka şu...
Dün günü fidelerimi daha büyük saksılara aktarıp topraklarını yenilemekle geçirmeyi tasarlamıştım.
Lakin, hangi akla hizmet bilmem, saksı, toprak gibi şeylerin satışı da marketlerde yasak kapsamına alınmış...
Eve döndüm, bir iki aydır orta larda darmadağı nık halde duran kitapları toplayıp kitaplığa yerleştir meye kalktım. O sırada elime “Yalnızız” geçti.
İşi bırakıp oturdum ve 3eyami Safa’nın ilk olarak 1950 yılında Yeni İstanbul gazetesinde tefrik edilen, sonra 1951’de basılan (sarsıcı ruh durumları ve tahlillerle dolu) bu romanını karıştırma ya başladım.
Malum, pazar günleri ara ara bu köşede son dönem Osmanlı ve 1960 öncesi Cumhuriyet yazarlarının anlatım larına odaklanıyoruz ya...
Çerçevemiz de belli...
Anlatım, sadece bir aktarım değil, aynı zamanda bir inşadır.
Anlatılanlar sadece bir tasvirden iba ret değildir; her tasvir bir hissediş ve düşünüşün ifadesidir.
Sözünü ettiğim dönemin yazarlarını bu bakımdan önemsiyorum.
Gerçi Peyami Safa’nın romanları bundan çok daha fazlasını taşırlar; ger ginlikleri, münakaşaları boldur.
Eh, düşünün işte!
Romanın bir yerinde şöyle bir cümle var “İçinde yaşanmamış anların hatıraları var.”
Kitabı karıştırırken daha başlarda şöyle bir bölümü işaretlediğimi gördüm...
Bir âşığın gizli hatıra defterindeki satırlar...
“Randevuya her gelişinde bir yığın meçhul, hareket halinde... Buluşma dakikaları yaklaştığı zaman, loş salon da, gözlerim giriş kapısının yaylı kanatla rı üzerinde parlayan buzlu camlara dikilir (... ) Fakat yüzü ne kadar donuk! Sanki arzusuna rağmen, kaderi tarafından bana doğru itilmektedir.”
Romanın adının nedenini, niçini ni soranlara da belki şu alıntı yardım cı olur...
“Biz, hepimiz sadece kendimizi düşündüğümüz için yalnızız ve yalnız kalacağız...”