Gazetemle mutlu, umutlu sabah!..
Birinci sayfamız ne güzeldi dün sabah kahve masama yaydığımda..
“Büyüklüğümüzü yansıtan başyapıt..”
Anlatılan Başkan Erdoğan ve eşi First Lady’miz Emine Hanım tarafından açılan New York “yeni” Türkevi.. Yıllar yıllar evvel daha genç bir gazeteciyken New York’a gittiğimde Türkevi’ni görünce ne gururlanmıştım. Birleşmiş Milletler’in tam karşısında, yani yürüyüş mesafesindeki bu evi, zamanın Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil yaptırmıştı. Satın alıp Türkiye’nin malı yaptığı geniş arsa üzerine..
Birleşmiş Milletler’in tam karşısında Türk bayrağı dalgalanıyordu, Türkevi’nin üzerinde..
Dört sene evvel, artık eskiyen ve ihtiyaçlara cevap veremez hale gelen bu ev yıkıldı ve yerine..
Ve yerine, o ünlü New York siluetine bir gökdelen daha eklendi.
36 katlı, 171 metre yüksekliğinde ve 20 bin metrekare kapalı alanı olan “yeni” Türkevi!.
20 bin metrekare kapalı kullanma alanı için bir fikir vereyim.. Tam 3 futbol sahası büyüklüğünde..
Ben o açılışı veren gazetemizde, bu dünya halklarında kıskançlık krizi yaratan Türkevi hakkında çok daha geniş, iç ve dış resimleri, New York’taki ilgililer ve binayı, hem de Anadolu, Selçuklu motifleri taşıyan ve “lale”den ilham alan mimariyi yaratanlarla yapılmış konuşmaları da okumak isterdim.
Bu bina, kime sorarsanız, dünyanın başkentinde bir Türk zaferidir çünkü.. Nasıl yapıldı?. Nasıl kullanılacak!. Hatta bir özel ek yapsak yeriydi.
O gurur, iftihar, moral haberinin üzerinde bir başka güzellik vardı, ilk sayfada..
“Tarih yazıcılara, tarihi kar şılama..”
Ampute takımımız, üst üste ikinci kez Avrupa Şampiyonu olduğu turnuvadan dönmüş ve hepimizde ne duygular yaratmıştı.
En önemlisi.. Herhangi bir vücutsal engeli olanlara genelde acıyarak bakan biz insanlara “umut” vermişti..
“Bu engelliler Avrupa Futbol Şampiyonu olu yorsa, siz neler yapmaz sınız?.”
En çok da A Milli Futbol Takımı’mızaydı tabii o ders.. Yüksel Aytuğ ne güzel demiş köşesinde..
¦A Milli (utbol Takımı oyuncularına bol bol Ampute Milli Takımı’mızın maçlarını izlettirelim. İzlettirelim ki; futbolun kolla, bacakla değil, yürekle oynandığını anlasınlar.”
Karşılamaya ait bir resim, en azından spor sayfamızda poster gibi büyütülmeliydi. Posta pulu gibi, kimsenin tanınmadığı resimlerle geçiştirmemiz hata olmuş.
Çevirdim sayfayı.. 3. sayfa.. Sabah sabah insanın moralini bozan o tüm gazetelerin anlaşmış gibi yaptıkları, cinayet, kaza, taciz, tecavüz haberleri gitmiş. Manşette evlatlık olarak gittiği Almanya’dan öz annesi, babası ve kardeşlerini aramak için dönen ve Anlı’mız sayesinde bulan çok tatlı, çok şirin bir haberi var..
Altında bir müthiş insanlık haberi daha.. Kastamonu’da sel felaketine uğrayanlara devlet anında yardım elini uzatmıştı ya.. 24 yaşındaki Feridun Akın, “Fazla ödeme yapıl dı” demiş ve tam 750 bin lirayı iade etmiş. 750 lira için adam öldürme haberlerinin yer aldığı sayfada bunu okumak?..
Akın, “Bu herke sin yapması gereken normal bir hareket” demiş. “Herkes bana şaşırıyor, ben de onların şaşırmalarına şaşırıyo rum. Bu milletin para sı.. İnsanların bize yardım diye gönderdiği para o.. Üzerinde yetim hakkı
var.”
Böyle insanların olması da “umut” değil mi?.
Orta sayfamızda bir güzel haber daha.. Dünyanın en büyük liseler arası proje yarışması ISEF bu yıl İspanya’da yapılmıştı. Gençlerimiz, birincilik, ikincilik ve üçüncülük dahil 8 ödülle dönmüşler.. ISEF’e 34 ülke 114 projeyle katılmış. İşte bir “umut” daha..
★★★
Köşe yazılarını da okudum tabii.
Mevlüt Tezel kardeşime itiraz etmesem olmaz.
Mevlüt, Stefan
Kuntz’un A Milli Takım’ın başına getirilmesini kutluyor, ama ona yerli bir yardımcı verilmesine karşı çıkıyor. Yerli yardımcı, Kuntz’u yanlış yönlendirebilirmiş..
Bir sorum var, Mevlüt’e.. Bugün ülkemizin dünyaca tanınan en iyi iki hocası Mustafa
ve Fatih değil mi?.
Milli Takım’ın başına geldiğinde yardımcısı kimdi?.
Mustafa Denizli..
Peki, Piontek Milli Takım’a geldiğinde yardımcısı kimdi?.
Fatih Terim..
Kazanan kim oldu?. Türk futbolu..