Çelik Palas’tan iyi haber!..
Ç elik Palas, çocukluğumun en güzel anıları içinde yer alır.. Dünyaca ünlü Termal Otelimizdi. Hem de fena halde lüks.. O zaman Bursa’dan ayrı bir şehir gibi duran Çekirge’nin de simgesiydi.
Biz Bandırma’daydık. Büyük teyzem Cumhuriyet’in ilk hocalarından, Resmiye Teyzem de Çekirge’de öğretmen.
Necati Dayım, Bandırma’ya bizi ziyarete gelirdi ara ara ve ağbimle beni Bursa’ya ilk o götürdü.
Resmiye Teyzemde kaldık. Sonra Bursa’da ünlü bir Tayyare Sineması vardı. Oraya gittik. O zamana dek, Bandırma’da sandalye dizilmiş yazlıklar, bir de minik kapalı bir Orduevi sineması vardı.
Tayyare bana devasa gelmişti. Sinemadan önce gene ünlü, Yeşil mi, Mavi mi, bir Köşe kebapçısına gitmiş, nasıl tıka basa yemiştik.. Ardından hemen sinema.. Film de uzun muydu ne?. Dönüşte otobüsle Çekirge’ye gidiyoruz, midem bulandı. “Dayı kusucam” dedim. Dayım da Kilis aksanı ile dalga geçti. Şaka ediyorum sanmış.
“De kuusss!.” Der demez yanımda duran biletçinin bacağına boşaldım.. Biletçi de dayıma sardı.. “Küçücük çocuğa ‘Kus’ denir mi” diye. Yıllarca aile içi dışı, anlatıldı bu hikâye..
Adı efsane Çelik Palas’a da götürdü dayım bizi. Babamla haftada bir Bandırma’da Çarşı Hamamı’na giderdik.
Keseler kiri lif lif akıtırdı.
Çelik Palas’ta meğer temizlenme değil, şifa hamamı varmış.. Termal..
İçinde koca bir havuz. Yerin içinden gelen doğal sıcak su ile dolu.. Ne hoşumuza gitmişti.. Kurnaya akan musluk da doğal sıcak..
Bursa’yı ve Bursalıları o gün bugün ayrı severim.. Tabii, rahmetli Orhan’la (Mizanoğlu) beni linç etmek için bekleyen futbol fanatikleri hariç.. Üstelik maçı da Bursa kazanmıştı.. Peşimizden kovalarken, her şeyi göze alan bir taksici yanımızda durmuş ve “Hemen atlayın” demişti de, hastanelik olmaktan kurtulmuştuk..
Kısmet olursa Çelik Palas’a mutlak gideceğim.. Hâlâ Bursalı dostlarım var ayrıca..