Themis’in ayaklarındaki o yılanlar niçin var?
Pınar Gültekin’in katili Cemal Metin Avcı’ya verilen cezada haksız tahrik indirimi yapılması çok eleştirildi.
Avukatların, siyasilerin, gaze tecilerin ağzından “Hukuk bitti” sloganlarını işittik.
En son bir TV programın da meslektaşlarımız, kendile rine davayla ilgili evrensel hukukun asgari ilkelerini hatırlatan, “Konuşuyorsunuz da dosyayı okudunuz mu, gerekçeli kararı gördünüz mü?” diye soran hukuk profesörü Ersan Şen’e, çok absürt bir şey söylemiş gibi saldırıyorlardı.
Kararı nedeniyle yerden yere vurulan mahkeme niha yet dün gerekçeli kararını açıkladı.
Metinde dosyayla ilgili tar tışılan iki konuya cevap veri liyor.
Ceza üst sınırdan verilmiş
Mahkeme, sanığın ceza sında, yasalarca haksız tahrik sebebi ve suç sayılan şantaj fiilinden indirim yapmış. 25 kalem para gönderme trafiği ni ve maktulün kardeşinin bu konudaki itiraflarını delil ola rak göstermiş.
Bu durumda yasalar, ağır laştırılmış müebbet cezası almış sanığa 18-24 yıl arası bir ceza verilmesini öngö rüyor. 29. madde gereğince cezada 1/6 oranında indirim yapılabilir diyor.
Sanığa tasarlayarak öldür mekten ceza veren mahke me ise en düşük indirimi uygulayarak 23 yıla hükmetmiş.
Yani mahkeme, yasalara göre verebileceği en üst sınırdan bir ceza kesmiş.
Savunma avukatlarının öne sürdüğü “Sanığın sicilinin temiz olması, itirafıyla cesedinin bulunmasına yardım etmesi ve pişmanlık” gibi gerekçeleri dikkate almamış.
Görüşlerini aldığım hukukçular, cesedin yakılmasının heyetin bu tavrında etkili olmuş olabileceğini söy lüyorlar.
‘Canavarca his’ konusu
Gerekçeli kararda, davay la ilgili kamuoyunun tartıştığı “Canavarca hislerle işlenen cinayette tahrik indirimi olur mu?” sorusuna da cevap veriliyor.
Adli tıp raporlarına göre, yakma ve beton dökme eylemlerinin maktulün öldürülmesinden sonra gerçekleştiği ve “fiili gerçekleştirmeye yönelik olmayıp cesedi ve delilleri yok etmeye yönelik” belirtiliyor.
“Canavarca his kavra mı içerisinde yer alan eylem ler, çeşitli yargısal kararlar da vurgulandığı üzere sırf öldürmüş olmak için öldürmek, ölenin acı çekmesinden zevk almak için öldürmek, insanı kurban etmek gibi duyguların etkisi altında gerçekleştirilen eylem lerdir” deniliyor.
Maktulün ve zanlının daha önce tanıştıkları ve bu ilişkideki şantaj suçu nedeniyle cinayetin işlendiği anla tılıyor.
olduğu
Bu hâkimler neye göre karar verecek?
Bırakın insan öldürmeyi, ağaç yakmanın bile “vahşice” olduğu konusunda hepi miz hemfikiriz.
Peki ancak kararlarıyla konuşan hâkimlerin bize katıl madığını nereden biliyoruz?
Yeryüzünde bir tek kendi mizin vicdan sahibi olduğunu mu düşünüyoruz?..
Ya da istinafıy dı, Yargıtay’ıydı derken tüm hukuk sistemimizin, katilleri özellikle de kadın katillerini korumak üzere örgütlenmiş bir mekanizma olduğunu söy lemek olacak iş mi?
Kaldı ki konumuz ahlaki bir tartışma değil, hukuk konuşuyoruz.
Adalet, kadınmış, erkekmiş ayırmaz. “Kitaba” bakar.
Bu yüzden adaletin sembolü Themis’in gözleri bağlıdır. Elindeki kitap da mahkemelerin görevi nin kamuoyunu tatmin etmek, davaları medyada görmek değil, yasalara uygun kararlar almak olduğu nu anlatır.
Themis’in ayağındaki yılana gelince...
O da toplumdaki kötülük leri simgeler. Ve bu kötülük lere, adaletin yerini bulması nı, hak edenin hak ettiği kadar ceza almasını engel leyen tüm “yılanlar” dahil dir.
Bu tarz davalarda tribünlere oynamayı alışkanlık hali ne getiren, “Ama öldürülen bir kadın, şu meslekten, bu ırktan, o dinden, falanca görüşten, dosyaya bakmaya ne gerek var” diyerek bindikleri dalı kesen meslektaşlarıma ve siyasile re hukukun bir gün kendile rine de lazım olacağını hatır latırım.