Bay Kemal nereye koşuyor?
dok açık ki kendisini bekleyen kaçınıl maz sona doğru doludizgin yol alı yor. Yanlışlarının doğrularını götür düğü sıfır hesaplı bir denklemde patinaj yapıyor. Dostları ile düşmanları nı hakiki manada ayıramadığı bir virajda sağa sola savruluyor.
Her kaybını (seçimler dahil) kısa vade li kazanca çevirebildiği bir siyasi oyunun sonuna geliyor. Kimliğini dönüştürdü ğü CHP’de, bünye içi sorunları baskıladı ğı yönetim tarzının nihai demlerini yaşı yor. Amaca ulaşmak için her aracı mubah gören taktiklerle son kartlarını açıyor!
Gelgelelim...
Ekrem İmamoğlu, hırsı aklının önünde giden siyaseti ve konjonktürel başarıyı sadece kendisine mal eden tutu muyla giderek puan kaybederken, Ekrem Bey’i parlatan akıl, şimdilerde Kemal Bey’e çalışıyor.
“Top ayağıma gelsin” diye bekle yen ve bazı büyük sermaye gruplarının örtülü desteğini alan Mansur Yavaş’ın önü HDP tarafından kesilirken, netice Kemal Bey’e yarıyor. Haliyle Kılıçdaroğlu 6’lı masanın sürpriz cumhurbaşkanı ada yını mutlak olarak belirleyeceği, umdu ğunu bulamazsa bir seçimlik saltanatının olacağı sandık yarışına şahsen girmeye hazırlanıyor.
Dedim ya bir halka ilişkiler aklı Kemal Bey’e alışılmış CHP kabiliye tini aşan akıl veriyor diye. Bunun, dik kat çekici örnekleri tek tek uygulanıyor.
Önce... İddia siyaseti ile başlanıyor. Kemal Bey, birtakım duyumlar veya ikin ci sınıf sızıntılarla iftiralar atıyor. Tutarsa üzerine gidiyor. Tutmazsa kulağının üstü ne yatıyor ve ardından bir başka söylem le ortaya çıkıyor. Böylece toplumsal bilin çaltına, cumhurbaşkanı ve partisiyle ilgili negatiflik tohumları ektiğini düşünüyor. “Karşı mahalleden kaç kişiyi etkiler sem kardır” diye bakıyor.
Veya...
Hükümetin, halkın refahını artırma ya dönük mali önlemlerini görüyor, sırtın da yumurta küfesi olmadığı için bol kese den vaatler sıralıyor. Derken... Ekonomik şartların gereği olarak diyelim ki asga ri ücrete yıl ortasında ek düzeltme yapıldı ğında, “Biz demiştik” diye ortaya çıkıp parsayı toplama fırsatçılığına yöneliyor.
“Bay Kemal” yakıştırmasını da lehi ne çevirmeye gayret gösteriyor. Devamlı zikzak yapan, beceri eksiği ve dirayet açığı ile malul “Bay Kemal” figürünü, “Herkesle helalleşen, halkın dertle rini çözen, iktidar adayı” bir aktöre çevirmeye uğraşıyor.
Özetle...
12 yıllık Kemal Bey dönemi, siyasal gelgitler içinde bocalayan, tek seçim başa rısı olmayan, “düşmanımın düşma nı dostumdur” oportünizminden medet uman, Atatürk ya da Ecevit çizgisinden sapan, emperyalist çevrelere göz kırpan ve siyaseten son düzlükteki bir portrenin ibretlik öyküsünü tarihin tozlu sayfalarında miras bırakıyor.