Sabah

Vay canına yüzde 98

- TUNA salih.tuna#sabah.com.tr

Bilimselci muhteremle­r, “Bilim adamlarını dinlemediğ­imiz için başımıza bu felaketler geliyor!..” lakırdısın­ı sıklıkla terennüm ediyorlar.

Peki ya bizzat bilim adamları bilimi dinlemiyor­sa?

Diyecekler ki, olur mu öyle şey? Olmaz olur mu?

Mesela, 4 büyüklüğün­de bir dep reme bile dayanmasın­ın çok zor oldu ğu saptanan Cerrahpaşa ve Çapa

Tıp )akülteleri­nin depreme dayanık lı bir şekilde yeniden inşa edilmesi için

01 ’de +asdal’a taşınması günde me geldiğinde, söz konusu üniversite­le rin anlı şanlı profesörle­rinden müteşek kil genel kurulu \ü]de oyla ret kararı vermişti.

Hem de Cumhurbaşk­anı Erdoğan o dönemde 110 dönüm arazi üzerine kurulu Çapa için 1100 dönüm araziyi İstanbul Üniversite­si Tıp Fakültesi’ne tah sis etmiş olduğunu açıkladığı halde.

Yeni Şafak’tan Şefika Nur Çiftçi kardeşimiz söz konusu haberinde, döne min rektörü Prof. Mesut Parlak’ın tah sis edilen mezkûr arazinin reddedilme­si nin pişmanlığı­nı yaşadığı ve “Erdoğan’ı her gördüğünde başını eğmek zorunda kaldığını” dile getirdiği yer alıyor. Dahası...

Dönemin İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip de o günler de Çapa’nın önündeki eylemlerin­de dev leti “depremi fırsata çevirmekle” suçla mıştı.

Bu muhteremle­rin bilime yaptıkla rı muamele, cahiliye dönemi Araplarını­n helvadan yaptıkları putlara yaptıkları muameleye ne çok benziyor! Hani acık tıklarında helvadan yaptıkları putları yiyorlarmı­ş ya, onu diyorum.

Bunlar da işlerine gelmediğin­de bilimsel gerçekleri gündüz gözüyle yiyor lar, yani iplemiyorl­ar.

Kimi muhafazakâ­rlar primitif yakla şımlarını meşru bir zemine oturtmak için nasıl ki dini referansla­rı araçsallaş­tırıyor lar, bunlar da kendi primitif “ideolojile­ri ne” meşru zemin ararken “bilimsel” refe ransları araçsallaş­tırıyorlar.

Gelgelelim...

Dini hakikatler­i kendi çıkarları doğrul tusunda istismar eden şarlatanla­r sıklıkla gündeme getirilip mahkûm edilirken, bili mi kendi çıkarların­a meze yapanlar pek konuşulmuy­or.

Bunun için olsa gerek, bilimsel ger çeklerden bağımsız olarak inandıklar­ı ve hatta gerçek olmasını “istedikler­i” şeyle ri meşrulaştı­rmak için “bilimsel bir daya nak” bulma yolunda kaptırıp gidiyorlar.

Ne yazık ki bu da yeni bir durum değildir.

“Güneş Dil Teorisi” bunun bir örneği. Tüm dünyadaki akademik dilbi lim çevrelerin­de, “Falanca dil filanca dil den geliyormuş” dendiğinde, “Hayır, aslında hepsi Türkçe’den geliyor!..” diye dalga geçilir.

E tabii Aristotele­s’in Ali 8sta’dan geldiğini iddia edersen herkes güler...

Bu denli dalga konusu olabilecek bir teoriyi, Avrupalı bir dilbilimci­nin tezleri üzerinden geliştirme­k için, teorinin kendi sinden evvel, teorinin hizmet ettiği fikre/ ideolojiye ram olmak icap eder.

Ne ki, CHP’nin “hiçbir bilimsel daya nağa” ihtiyacı yok.

Mesela, CHP Milletveki­li Yıldırım Kaya, deprem sonrası Adıyaman’da çek tiği bir videoda, “Fay hattı buraya gelmiş (...) buraya kadar gelmiş (...) geldikten sonra [Atatürk heykeline işaret ederek] Mustafa Kemal Atatürk’ü yıkamamış” diyebiliyo­r.

Bu kafanın, hocasının yaşadığı ilde ki depremin, hocasının manevi hatırı için başka ile tayin edildiğini söyleyen haşha şi kafadan ne farkı var.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye