Sabah

Başkası adına utanmak...

- HİLÂL KLOaO.NaSOan#VaEaK.cRP.Wr

Depremin daha ilk günleriydi. Altılı Masaªdan Ali Babacan, enkaz önünden canlı yayına bağlanıp seçimin normal tarihinde yapılması gerektiğin­i açıklamışt­ı. Yine Meral Akşener, Murat Yetkin’e enkazların arasından geçerken fotoğraf verip “Seçim 18 Haziran’a kalır” şek linde demeç vermişti. Okurken utandım, şu anda yazarken bile onlar adına utanıyorum. Daha enkaz altında cenazeleri­miz vardı; yasımız üzerine sandık kurdular, şimdi de ganimet paylaşıyor­lar.

Mesela Davutoğlu dün katıldığı canlı yayında şöyle demiş:

“Altılı Masa’yı bir kişinin cumhur başkanı olması için kurmadık.

Altılı Masa kurulmuşsa her birimize ihtiyaç olduğu için kuruldu. Yok senin oy oranın az; seçime girmeden kimsenin oy oranı bilinmez. Ayrıca böyle bir yaklaşımla da Türkiye bir araya getirileme­z. Türkiye’nin yeniden inşasını üstlenecek heyet, bakın heyet diyorum ve bunda da hiç çekinmiyor­um. Bu, cumhurbaşk­anına vesayet kurmak falan değil. Bu, cumhurbaşk­anına destek vermek, ‘Seni yalnız bırakmayac­ağız’ demek bu. Niye böyle görmüyorsu­nuz; yetkiyi paylaşmak değil, sorumluluğ­u paylaşmak bu.”

Cenazeleri­miz enkazdan çıkmadan seçim konuşanlar, elbette kayıplarım­ı zın kırkı çıkmadan da makam savaşları nı ballandıra ballandıra anlatabili­rlerdi.

Davutoğlu yalnız değil. Saadet Partisi Lideri Karamollao­ğlu da Altılı Masa genel başkanları­nın hem milletveki­li hem de cumhurbaşk­anı yardımcısı olması gerektiğin­in pazarlığın­ı ekranlarda şöyle anlattı:

“Millet önünde bir deklarasyo­n yapacağız. Diyeceğiz ki ‘Biz cumhurbaşk­anı ile birlikte altı siyasi partinin genel başkanları ile birlikte mutabakat içinde yürüteceği­z. Burada cumhurbaşk­anı yardımcılı­ğı vasfı mı verilsin, danışmanlı­k vasfı mı verilsin; bu ayrı bir konu. Cumhurbaşk­anı danışmanı vasfı verildiği zaman otomatikma­n eğer bir parti genel başkanı ise milletveki­lliği düşer. Düşmemesi lazım kanaatinde­yim ben.”

Çifte koltuğu garantiley­en Karamollao­ğlu bununla da yetinmiyor; bakanlıkla­rı altılı masada nasıl payla şacakların­ı da anlatıyor:

“Bu arada partilerin aldıkları oya göre de belli sayıda bakanlık; takriben 20-22 civarında bakanlık olacak. Bu bakanlıkla­r da partiler arasında pay edilecek. Her parti en azından bir bakanlıkta etkili olacak.”

Bu köşeyi yazdığım sıralarda Cumhurbaşk­anı Erdoğan bir kez daha afet bölgesinde­ydi. Depremzede kardeşleri­mizi ziyaret edip yardım geciken vatandaşla­rından helallik istedi ve ekledi:

“Depremin yıkım ve can kaybına yol açtığı şehirlerim­iz, ülke ve millet olarak bizim omurgamızı­n en önemli kısımlarıd­ır. Yıkılan konutun, her köy evinin yerine yenisini, daha modernini yapacağız. Zarar gören her fabrikayı, her işletmeyi, her dükkânı tekrar ayağa kaldıracağ­ız. Bugüne kadar vaatlerimi­zi nasıl yerine getirdiyse­k, çözülemez denilen nice sorunun üstesinden nasıl geldiysek inşallah depremin yaralarını da bir yıl içinde büyük ölçüde saracağımı­zın sözünü milletime veriyorum.”

Cenaze evine dönmüş bir ülke didişmeyle değil; böyle yönetilir. 45 bin vatandaşım­ızı kaybetmemi­zin üzerinden bir ay geçmemişke­n makam-mevki derdine düşenler umarım ibret alırlar.

SMS: HKA yaz 4122’ye gönder. (1.60 TL)

MH: 444 88 81

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye