Daha cenazemizin 40’ı çıkmadı
Asrın felaketinin üzerinden bir ay geçti… İçimizi yakan binlerce insanımızı kaybedip binlercesinin yaralandığı, evlerimizin, işyerlerimizin yıkıldığı o depremin ay dönümü…
Hâlâ yer sallanıyor, artçılar uyku uyutmuyor. İçimizdeki kasvet gitmiyor. Ülkemiz cenaze evi…
Hükümet yaraları sarmak için art arda destek paketleri açıklıyor. Bir aydır bakanlar, milletvekilleri bölgeden dönmüyor. Yeniden bölgeyi inşa etmek için seferber oluyor. Tüm ülkeyi yeni depremlere karşı koruyabilmek için ulusal risk kalkanı modeli üzerinde çalışılıyor. Erdoğan, tüm bilim insanlarını bir araya getirerek yeni bir dönemi başlatıyor. Ama gelin görün ki, yurtdışından biri bugün Türkiye’ye gelse ve televizyonları açsa deprem olduğuna inanamaz ve “Bunlar neyin derdinde?” der. Çünkü bizim günde mimizi meşgul eden “bir koltuk kavgası” tiyatrosunu izliyoruz.
90’lı yıllarda Ankara’da koalisyon hükümetleri döneminde muhabirlik yaptım. O parti önünden bu parti önüne koştururduk. Hangi lider öteki hakkında ne söyleyecek? Koalisyon ortağı hangi bakan diğeriyle kavga edecek? Hangi yasa kaç ayda çıkacak? Hangi milletvekili dosyalarını toplayıp öteki partiye transfer oluyor?
Kavga, çekişme, kaos…
Memleket meseleleri dışında başka bir koltuk kavgasının sürdüğü, gazetecilik açısından renkli, toplum için bir adım ileri götürmeyen süreçlerdi.
Yazık ki geldiğimiz noktada gördüğümüz şu, muhalefet o yıllardan bir arpa boyu ileriye gidememiş. Başka bir zaman olsa ne yaparlarsa yapsınlar derdik de, daha cenazemizin 40’ı çıkmadı.
Yasımız bitmedi. Siz neyin derdindesiniz?
“%1 oyla kaç milletvekili koltuğu daha kaparız?” Cenaze evinde saç tarıyor bizim kiler. Yazık. Türkiye bu kadar kötü muhale feti haketmiyor.