64 günlük koşuda neler göreceğiz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılması kararını dün imza ladı. Böylece dünyanın bu yılki, ülkemizin ise yakın tarihinin en önemli seçimi için süreç başladı.
Türkiye’mize hayırlı olsun.
Asrın büyük felaketinin yaralarını sar makla meşgul iken gerçekleşecek bu seçim lerin önümüzdeki 64 günlük kısmı aslında bir maratonun son yüz metrelik koşusu.
Muhalefet 2019 yerel seçimlerinden bu yana hep erken seçimi konuştu.
Son 13 ay boyunca ise 6’lı Masa ve muhtemel adayını tartıştık.
Şimdi HDP’nin aday kararına baksak da 14 Mayıs cumhurbaşkanlığı seçiminin en fazla oy alacak iki adayının Erdoğan ve Kılıçdaroğlu olduğunu biliyoruz.
Peki kim ilk tur veya ikinci turda yüzde 50 artı 1’i göğüsleyecek?
Adaylar müziksiz ve renksiz kampanya lar yapma niyetinde ise de öncesi polemik lerle ve sürprizlerle dolu bu koşunun son 64 gününün hayli yüksek tempo ile geçeceğine adım gibi eminim.
Masayı terk eden Akşener’i taşla yarak geri döndüren muhalefetin özgü veni yerinde.
Kılıçdaroğlu’nun önde olduğunu iddia eden anket propaganda mekanizmaları daha şimdiden el yükseltiyor.
HDP’nin aday çıkarmayarak Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi, ki bu yönde karar bekliyorum, durumun da CHP’li elit çevrelerin psikolojisi tümüyle seferber olacak.
Bu psikolojinin dalgasına kapılan 6’lı Masa’nın küçük partilerinin kendi misyon ve geçmişlerine yüz seksen derece zıt söylemle ri akıllara ziyan seviyelere ulaşmaya başladı bile. Cumhur ve Millet ittifaklarının adayları belli olduğuna göre partiler hızla sahaya ine cek ve seçmen seferberliğini güçlendirecek.
Bu seçimin kaderinin seçmen seferber liğini en etkili şekilde yapan ittifaktan yana olacağını düşünüyorum.
Bakmayın anket şirketlerinin söyledikle rine, iki ittifak için de çantada keklik duru mu yok.
Cumhur İttifakı, en tercih edeceği aday olan Kılıçdaroğlu’na karşı yarışacak.
Ancak Kılıçdaroğlu, adaylığına karşı olan Akşener’i masaya kolunu kanadını kırarak geri çevirmeyi bildi.
Akşener öylesine yıprandı ki, İP, 14 Mayıs seçimlerinde oyu en fazla düşen parti olabilir.
Kılıçdaroğlu ise önümüzdeki günlerde HDP’nin de desteğini alarak muhalefet çev relerinin hararetle arzuladığı “demokrasi itti fakına” ulaşmaya çok yakın.
Türk kamuoyu CHP ve HDP söz cülerinin açıklamalarına kulak verse de Kılıçdaroğlu’nun hangi gizli ya da açık pazarlıklarla HDP ile uzlaşacağını seçim sandığına kadar tartışacak.
Akşener ve arkadaşlarının Kılıçdaroğlu olmasın diye söylediklerini tekrar tek rar hatırlayacak. Bu, kampanya sürecinde Kılıçdaroğlu’nun en büyük sorunu seçme ne güven verebilmek. Zira kendi sözlerini
bile çiğnedi.
Genel başkanlar aday olmasın dedi, Akşener’i ofsayta iterken kendisi oldu.
Partisiz cumhurbaşkanı dedi, kazanırsa parlamenter sisteme geçene kadar CHP’nin başında kalacak.
HDP’nin Kılıçdaroğlu ile bakanlık pazar lığına girmesini beklemiyorum.
Türk seçmeni rahatsız edecek ideolojik söylemlerde bulunup bulunmayacaklarını ise 64 günlük koşu sırasında göreceğiz.
İttifaklara yeni katılımlar ve milletveki li listelerinin oluşturulması gibi konular öne çıksa da 14 Mayıs seçimlerinin büyük sorusu Türkiye’yi ikinci yüzyıla kimin taşıya cağı: “Erdoğan mı, Kılıçdaroğlu mu?”
Seçim sürecinin bu yüksek tempo ile geçecek olması ülkemizde siyasetin geldiği kritik yeri göstermekte.
“Sistem değişimi” ve “yeniden inşa”
kavramları ile konuşulan bu seçim lerde herkes biliyor ki siyasetçiler ülkemizin geleceğini belirleyebilecek yerde.
Ve tek referans kaynağı sandıktır.
“Cumhur İttifakı kazanırsa ülkemiz Kuzey Kore olur” ya da “Türkiye baharı geli yor” diyenler ülkemizin gerçeklerinden uzak ta, kendi öfkelerini kusuyorlar.
Seçmeni otoriterlik ile korkutan lar tabanlarının “CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun masasında ne işiniz var?” sorusunu susturmaya çabalıyorlar.
64 günlük koşu yakın tarihimizin bütün sayfalarını gözden geçireceğimiz ve her şeyi yeni baştan muhasebe edeceğimiz bir tem poyla geçecek.