Saddam’ın filmi izleniriz ama...
Hepimiz Kandil’in “Yerel seçimlerde ittifak yapın” emrine rağmen DEM’in İBB’ye aday çıkarmasının ne anlama geldiğini okumaya çalışıyoruz.
Zira bu Marksist yapının besin zincirinde siyasilerin elinde silah olanın altında yer aldı ğını biliyoruz.
Dün kafamızdaki soru işaretlerini gideren bir gelişme yaşandı. Duvar’ın haberine göre; CHP ile DEM Parti arasında bir süredir devam eden kent uzlaşı görüşmelerinde yeni bir aşamaya gelindi. CHP, DEM Parti’nin güçlü olduğu İstanbul Esenyurt’ta aday olarak gösterdiği
Ali Gökmen’i adaylıktan çekebilir. İki parti arasında devam eden görüşmelerin sonuç vermesi hâlinde DE0’in de onay verdiği CHP’li başka bir ismin Esenyurt adayı olması gündemde.
Daha önce, DEM ile CHP arasındaki pazarlıkta Adalar Belediyesi’nin de masada olduğunu yazmıştım. CHP’li kaynaklarım, Esenyurt görüşmelerinde Adalar konusunun da kararı etkileyeceğini söylüyorlar.
DEM Sözcüsü Ayşegül Doğan, bugün “Kent Uzlaşısı” adı verilen formülde gelinen noktaya ilişkin bilgi verecekmiş. İzliyoruz.
Anlaşılan o ki ortada romantiklerimizin inandığı gibi, DEM’in İBB için aday çıkarması, partinin sivilleşme yolunda Kandil’e karşı bir rest değil. Olsa olsa “İttifak yapın” emri veren Mustafa Karasu’nun stratejisine
taktik uygun olarak geliştirilmiş bir adım gibi görünüyor.
Bir yandan İBB adayı çıkararak İmamoğlu’na oy verme potansiyeli olan milliyetçileri, Trabzonluları, İyi Partilileri ürkütmemeyi hedefliyorlar. İttifak yapmıyoruz görüntüsü vermeye çalışıyorlar. Diğer yandan da geçen seçimlerde olduğu gibi otopark ya da park bekçiliği gibi kadrolarla yetinmeyip güçlü oldukları bir iki ilçede başkanlığı almayı amaçlıyorlar.
Olmayacak şey de değil. Ulusalcı CHP tabanı geçtiğimiz yıllarda “Her evden bir oy CHP’ye, bir oy Selahattin’e” formülüyle bu pratiğe ikna olduğunu göstermişti.
Seçim öncesi bir hamle yapıp eşini aday göstermeye çalışan Demirtaş, patenti kendisine ait olan bu formülün aleyhine çalışacağını hiç düşünmüş müdür acaba?
Saddam Hüseyin’in son günlerini konu alan Will Bardenwerper’in “7he Prisoner in His Palace” kitabı sinemaya uyarlanıyor.
Çekimlerine kasımda başlanacağı açıklanan “Amo Saddam” adlı filmin yönetmen koltuğunda “Chernobyl”in yönetmeni Johan Renck oturuyor. Saddam’ı da Barry KeoJhan canlandıracakmış.
Film hakkında konuşan Johan Renck, fil min “21. yüzyılı tanımlayan Amerikan emperyal makinesini hesaba katma ya çalışacağını” söylüyor. Bağdat’ın 2006’daki sürükleyici, özgün bir tasvirini yap - maya çalışacağını ve savaş filmlerinin tipik kinayelerinden uzak duracağını anlatıyor.
Bunlar umut verici sözler ama konuya karşı soğukkanlılığını korusa bile bize yeter. Hollywood’un dışından bir gözle Saddam’ı tanımaya, başına neler geldiğini anlamaya meraklı milyonlar olduğunu unutmamalı.