En büyük zikir Allah’ı anmaktır
Yüce Rabbimizi isimleriyle anmak en büyük zikir ve en büyük dua kabul edilmiştir. Rabbimiz bize dua etmemizi emrederken kendi isimleriyle dua etmemizi emreder. Ayet-i kerime bu hususta şöyle buyuruyor: “En güzel isimler Allah’ındır. Bu güzel isimlerle O’na dua ediniz.” (Araf, 180).
Bir hadiste de Hz. Peygamber bu ayete işaret ederek şöyle buyurur: “Allah’ın yüzden bir eksik -yani 99- ismi vardır. Kim bu isimleri öğrenip gereğiyle amel ederek sayarsa cennete girer.” (Buhari, Şürut, 18).
SADECE O’NA KULLUK EDİLİR
Allah’ı duayla anmak O’na kulluğu devam ettirmektir. Sadece O’na kulluk ve sadece O’na ibadet edilir (Fatiha). Zira Allah kullukta, ibadette, yönelişte kendine ortak kabul etmez. Allah yerine konulan her ortak puttur ve şirktir.
Kur’an-ı Kerim, yüce Allah’ın isimleri hususunda bir sayı belirtmez. Ancak birçok ayetin sonunda isim ve sıfatları önümüze koyar ki, onlarla O’na yalvaralım. Mesela; Aziz der, Rezzak der, Gaffar der ve bu isimlerin anlamını bilerek O’na yönelmeyi emreder.
99 İSİM BİR ANAHTARDIR
Bir hadiste yüce Allah’ın 99 isimle sınırlandırılmış gibi görülmesi bizi yanıltmasın. Hadisin verdiği 99 isim bir anahtar gibidir. O isimlerle manevi hazinelere, sonsuz esmaya ve tecellilere doğru yol alınabilir. 99 isim dahi tevhide-birliğe dikkat edildiğine işarettir. 100 denmemiş, 99 denmiş.
Esasen Rabbimizin isimlerini saymaya gücümüz yetmez. O’nun yüce zatı hakkında kabul buyurduğu ve ama bizim bilmediğimiz belki milyonlarca ismi vardır.
Biz sadece bize bildirilenle yetiniriz. Zatına bıraktığı isimlerin tecellilerini bize öğrettiği esmayla anarız.
O’NU GÖRÜR GİBİ OLMAK
Allah’ı anarken, ki zikir anmaktır, O’nu görür gibi olmak lazım. Buna “ihsan makamı” denmiş. “Allah’a kulluk ederken O’nu görürcesine kulluk etmek. Gerçi Allah’ı görmüyorsun ama O, yüce zatı ve kemal sıfatıyla tecelli eder ve seni görür.”
Onun için İbn Mesud, Kur’an-ı Kerim’i indiği zarafetle okuduğunda Hz. Peygamber (SAV) mübarek ve muazzez elini onun göğsüne vurup “Mübarek olsun sana” dediğinde İbn Mesud o kadar ürperir ki, “Sanki Allah’ı görür gibi oldum” demiştir.
Bu nedenle “Üpermeyen kalpten sana sığınırım” denilmiştir.