Haksız rekabete dayalı ithalat kapasite kullanımını engelliyor
Türkiye, globalde en büyük sekizinci çelik üreticisi olarak bulunduğu bölgede önemli bir oyuncukonumunda bulunuyor. Çelik servis merkezleri gelişen teknolojiye uygun yatırımları, yüksek depolama ve imalat kapasiteleri ile sektöre katkı sağlıyor. Çelik servis merkezleri, sektörde yaygın bir şekilde faaliyet gösteren, üretici ve son tüketici arasında mamul hazırlama anlamında önemli görev üstlenen kuruluşlar arasında yer alıyor. Metal işleri ile uğraşan pek çok üretici kendi imal ettikleri ürünleri için ihtiyaçları olan yarı mamul malzemeleri istedikleri formlarda çelik servis merkezleri aracılığı ile temin edebiliyor. Böylece her üreticinin mamul hazırlama süreçleri ile ilgili makine ve ekipman yatırımları ihtiyacının önemli bir kısmı da ortadan kalkıyor.
Son yedi yılda çelik sektörü yüzde 25 büyüdü
Türkiye çelik sektörü, 2017 yılında global çelik üretiminin yaklaşık yüzde 2.2’sini gerçekleştirdi. Dünya Çelik Derneği (worldsteel) verilerine göre, 2017 yılı itibarıyla Türkiye, pazarda en büyük sekizinci çelik üreticisi konumunda. Ayrıca ihracatta dokuzuncu, ithalatta ise yedinci sırada yer alıyor. Sektörde 2017 yılında yaklaşık 37.5 milyon ton üretim gerçekleşti. Bu rakam 2010 yılında 30 milyon tonu bulunurken, son yedi yılda sektör yüzde 25 büyüme gösterdi. Bu gelişimin artarak devam edeceği öngörülüyor. Türkiye ve çevre ülkelerin sahip olduğu dinamikler sektörün ileriye doğru daha olumlu bakmasını sağlıyor. Yakın komşularımızda halen süre gelen siyasi sorunlar bittiğinde bu ülkelerin yeniden imar ihtiyacı gündeme gele- cek. Bu süreç de sektörün iş hacmini artırabilir.
Bugün itibarıyla sektörde 51.2 milyon ton kurulu kapasitenin yüzde 73.2’i kullanılıyor. Kapasite kullanım oranı, elektrik ark ocaklı tesislerde yüzde 56, BOF fırınlı entegre tesislerde ise yüzde 92 seviyelerinde. Fakat Türkiye, haksız rekabete dayalı ithalat baskısıyla mevcut üretim kapasitesinin önemli bir kısmını kullanamıyor. Hiçbir ülkenin ithal girdiye bağımlı bir şekilde sanayisini geliştirmesi mümkün değil. Yerli üretimin ABD ve Avrupa Birliği’ndeki gibi korunması gerekiyor.
2018 yılının ilk iki ayında ihracat artış gösteriyor
Sektörde üç BOF fırınlı tesis, 23 elektrik ark ocaklı (EAO) üretim tesisi bulunuyor. İç pazarda tüketilen çelik miktarı ise 36 milyon tonun üzerinde. Özellikle yassı ürünlerdeki büyüme oranları diğer ürünlere göre daha yüksek.birülkeekonomisindeyassıürünlerin tüketim oranlarının daha fazla artması o ülkenin gelişmişlik oranının arttığını gösterir. Çelik ihracatında da önemli gelişmeler kaydeden sektör, 2017 yılında yaklaşık 13.5 milyar dolar ihracat hacmine ulaştı. Çelik sektörü, bu büyüklük ile en fazla ihracat yapan dördüncü sektör konumunda yer aldı.
2017 yılı ilk çeyrek hem mevsimsel koşullar hem de referandum öncesi oluşan atmosfer nedeni ile çok daha durgun başlamıştı. 2018’in ilk iki aylık sonuçları yılın daha iyi geçeceğine işaret ediyor. Miktar bazında geçen yılın ilk iki ayına göre yaklaşık yüzde 6 büyüme gösteren çelik ihracatı 1.6 milyon ton rakamına ulaşırken, değer bazında ihracat ise yüzde 27 artış ile 2.3 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump’ın, 232’inci madde kapsamında çelik ithalatına yüzde 25 ek gümrük vergisi getirmesi, küresel ticaret sapmalarına ve haksız rekabetin artmasına yol açacak. Bu karar, Nafta ülkeleri haricinde bütün çelik üreticisi ülkelerin sert tepkisiyle karşılandı. ABD’YE ihracat yapan ülkeler arasında altıncı sırada bulunan Türkiye, 2017 yılında ABD’YE yaklaşık 1.8 milyon ton ihracat yaptı. Küresel çelik sektöründe kapasite fazlalığı ve dampingli ihracata karşı tedbir almak varken, toptancı bir yaklaşımla yüksek oranlı genel koruma tedbirlerine başvurma yaklaşımı, Türkiye çelik üreticilerinin hak etmedikleri bir engelle karşı karşıya kalmalarına neden olacak. Abd’nin aldığı ithalat vergisi kararının, Dünya Ticaret Örgütü kurallarına da aykırı olduğundan global çelik ihracatçısı ülkelerin DTÖ nezdinde girişimlerde bulunması bekleniyor. Bu karar sonrası özellikle Çin ve AB kaynaklı misillemeler görülebilir. Bu bir anlamda global ticaret savaşlarının hızlanabileceğini de gösteriyor.