Finansal türbülans ve belirsizlik ortamı, teknoloji ve kapasite yatırımlarının önünü tıkıyor
stanbul Sanayi Odası’nın bu yıl 50’ncisini yayınladığı ‘Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu-İso
500 Araştırması’nın sonuçları, Türkiye’yi bir kez daha 'üretim ekonomisinde' kalması gerektiğini, sağlıklı veriler eşliğinde gözler önüne seriyor. Öncelikle, 2017 yılında yüzde 7.4 ile rekor kıran Türkiye’nin büyümesine paralel bir seyir izleyerek, yüzde 8.8’lik büyümeyle ortalamayı geçen imalat sanayi, yeni dönemde gelişim hızını kaybetmemek adına güçlü finansman modelleri ve üretime göre teşvik sistemi gibi ihtiyaçlarının ivedilikle giderilmesini talep ediyor. Bununla beraber finansa erişim noktasında yaratılan inovatif modellere karşın tıkanma yaşayan sanayici, sürdürülebilir büyüme için destek çağrısını yineliyor.
500 Büyük için önemli göstergelerden biri de 2017 yılında gerçekleştirilen yüzde 19’luk reel büyüme. Bu rakam, son 13 yılın en yüksek seviyesini göstermesi açısından 500 Büyük için ayrı bir anlam taşıyor. Üretimden satışlarda meydana gelen pozitif ivmelenmenin istikrar arz etmesi ise finansal yapının sanayici lehine ele alınmasından geçiyor. Bu noktada finansal enstrümanlardaki ayrışma geçmiş yıllarda olduğu gibi yine sanayiciyi zorlamaya devam etti. 2016 yılında 52.4 milyar lirayı bulan faaliyet kârını 70.6 milyar liraya çıkaran 500 Büyük Sanayi Kuruluşu, söz konusu dönemde kazancının yüzde 49.8’ini ise finansman giderlerine harcadı. Farklı bir ifadeyle kazancını yatırıma dönüştürmek yerine vadesi gelmiş ya da kısa vadeli borçlarına harcayan 500 Büyük Sanayi Kuruluşu için bu durum, özkaynak yatırımlarının da artmasını engelliyor. Süreci alternatif finansman modelleri ile başarılı bir şekilde yönetip, iç ve dış talepteki canlanmaya cevap veren sanayici için yeni dönem ise kapasiteyi artıracak yatırımların hayata geçirilmesi anlamına geliyor. Son 13 yılın en yüksek büyümesi ile kapasiteyi yüzde 80’e kadar çıkaran sanayici için artık teknolojiye dayalı yatırımların bir an evvel hayata geçirilip, kapasitenin artırılması kritik önem taşıyor. Bu noktada yatırım şevkini korumak isteyen sanayici, doğru finansman modelleri ve teşviklerde farklılaşma adımlarının orta vadede üretim ekonomisine geçiş için anlamlı olacağı görüşünde birleşiyor.
Araştırmanın sonuçlarında kurtuluş reçetesi olarak; yüksek teknoloji ürünlere bağlı tasarım, markalaşma ve Ar-ge çalışmalarının yapılması ile Türkiye’nin nitelikli büyüme ortaya koyabileceği görüşü kaydediliyor. Bu sayede sanayideki büyümede nitelik sorunun ortadan kalkacağına dikkat çeken araştırma sonuçları, finansman giderlerinin de borçlanma yerine yüksek teknoloji çalışmalarına harcanabileceğini öngörüyor. Ayrıca Ar-ge teşviklerine rağmen sanayicinin Ar-ge harcamalarının sınırlı kalması araştırmanın başlıca öz eleştirisini oluşturuyor.