Türkiye’nin yeni büyüme hikayesi; yenileşme ve dijitalleşme üzerine kurulmalı
Türkiye’nin yeni bir büyüme hikayesine ihtiyacı var’ savının ülke kanaat önderlerince sıklıkla tartışıldığı son günlerde, asıl gündem maddelerinin kaçırılmaması kritik önem taşıyor. Bu noktada, ülkenin gerçek gündemi olduğunu düşündüğümüz; yenilikçilik, girişimcilik, verimlilik konularını her zaman ön planda tutmamız gerekiyor. Bu hikayenin verimlilik, yenilikçilik ve dijitalleşme üzerinde temellendirilmesi, Türkiye büyümesinde adeta sıçrama tahtası görevi göreceği öngörülüyor.
Gerek ekonomik gerekse siyasi anlamda hareketliliğin süreklilik gösterdiği Türkiye’de güncele takılı kalmak, gerçek gündemin konuşulabilirliğini azaltıyor. Özellikle ‘Türkiye’nin yeni bir büyüme hikayesine ihtiyacı var’ savının ülke kanaat önderlerince sıklıkla tartışıldığı son günlerde, asıl gündem maddelerinin kaçırılmaması kritik önem taşıyor. Bu noktada, ülkenin gerçek gündemi olduğunu düşündüğümüz; yenilikçilik, girişimcilik, verimlilik konularını her zaman ön planda tutmamız gerekiyor. Dolayısıyla sürekli konuşulan; ‘Türkiye’nin yeni bir büyüme hikayesine ihtiyacı var’ savının da aslında; verimlilik, yenilikçilik ve dijitalleşme üzerinde temellendirilmesi, Türkiye büyümesinde adeta sıçrama tahtası görevi göreceği öngörülüyor.
Kobİ’lerin dijitalleşmesi verimliliklerini yükseltir
İşgücü verimliliğini, sermaye verimliliğini ve toplam faktör verimliliğini artıramayan bir Türkiye’nin ‘sürdürülebilir bir büyümeyi’ yakalaması oldukça zor görünüyor. Nitekim, iktisatçı Solow da henüz 1956 yılında, tüm ekonomilerin kişi başına azalan bir sermaye verimliliği sürecini izleyerek, kişi başına sıfır büyüme oranına ulaşacakları, ancak pozitif bir teknolojik gelişme hızıyla bundan kurtulabilecekleri öngörüsünde bulundu. Dolayısıyla bugün, artık teknoloji ile birlikte kullanılan yenilikçilik ve dijitalleşme kavramları ekonomik yaşamın başlıca öğeleri haline geldi. Bununla birlikte, ekonominin dinamizmi olan KOBİ’LErin yenilikçilik faaliyetleri ve dijitalleşmesi verimliliklerini yükseltecek. Ancak yapılan çalışmalar ise Türkiye’nin verimlilikle ilgili sorunun KOBİ ölçeğinde olduğunu gösteriyor. Örneğin Ab’de büyük ölçekli imalatçı firmalar, küçük ve orta boy imalatçı firmalara göre 1.8 kat daha verimliyken, Türkiye’de bu oran 5.1 seviyesine kadar yükseliyor. Bu oran ise Türkiye’de çok net bir şekilde firmaların verimliliği artırmaya yönelik politikalara odaklanmasının önemini vurguluyor.
Öte yandan, Türkiye’de özellikle, 2000 sonrası dönemde teknolojideki gelişim ve dönüşüm ivme kazandı. Bu süreçte, yeni teknolojilerin gündeme girme hızında gözle görülür bir artış söwz konusu. Buna bağlı olarak; endüstri 4.0, kripto paralar, blockchain, nesnelerin interneti, big data, yapay zeka gibi kavramlar 2000 sonrası dönemin konuşulmayabaşlayan ancak yakın dönemde gündemimize oturan kavramların başlıcaları olarak kendini gösteriyor. Dolayısıyla söz konusu kavramların tamamı da firmaların verimliliğini hatırı sayılır ölçüde etkiliyor. Ayrıca bu kavramların, ekonomik düzende de geleneksel iş yapma biçimlerini derinden etkileyebilecek potansiyeli bulunuyor.
Artık perakende firmaları müşterilerinin mağaza içindeki hareketlerini analiz ederek pazarlama stratejileri geliştirebiliyor. Ya da, artık herkesin kullandığı cep telefonu sayesinde kasiyersiz bir süpermarketten alışveriş yapılabiliyor ve yine telefon üzerinden otomatik olarak satın alınanların bedeli ödenebiliyor. Bu gelişmelere bağlı olarak, klasik rekabet anlayışındaki fiyat ve maliyet avantajı elde etmenin yöntemleri de önemli ölçüde değişime uğradı. Değişen müşteri talepleri artık müşteri söylemeksizin sensörler vasıtası ile anlaşılıyor. Sosyal medya ya da internet üzerinden algoritmalar trendleri ortaya koyuyor. Bu aşamada, inovasyon ve yenilik, tüm sektörler için vazgeçilmez hale geldi. Artık, müşteri talebinin ne yöne gideceğini tahmin eden yapay zeka uygulamaları ile piyasalar şekil almaya başladı.
Dijital dünyanın yön haritasını ‘veri’ belirliyor
Tüm bu gelişmelerin temelinde ise ‘veri’ unsuru yer alıyor. Her işin sanal ortamda yapılır hale geldiği küresel ölçekte, dijital dünyanın da yön haritasını ‘veri’ belirliyor. Hali hazırda küresel ölçekte 1 saatte üretilen dijital veri miktarının, yazılmış tüm kitaplardan daha fazla boyutta olduğu biliniyor. Idc’nin yaptığı Data Age 2025 araştırmasında 2016 yılı boyunca 16 zettabytes veri üretildiği tespit edildi. Bugün geldiğimiz noktada ise küresel şirketlerin sahip oldukları veri miktarı her yıl ikiye katlanır hale geldi. Buna bağlı olarak da söz konusu verilerin toplandığı veri merkezleri sektörü doğdu. 2017 yılında toplamda 8.6 milyona ulaşan veri merkezleri, dijital dünyada işlerin yolunda gitmesini sağlayan en önemli unsurlardan biri haline geldi.