Tarihi büyümenin altındaki parametler artık sürdürülebilir büyümeyi sağlamalı
Türkiye ekonomisi açısından 2017, tarihi bir büyümenin gerçekleştiği yıl olarak hafızalara kazındı. 2015 yılında yüzde 6.1 büyüyen Türkiye, 2016 yılında 2.9 büyüme gösterdi. Ancak geçen yıl tarihi bir büyümeye imza atarak, yüzde 7.4’lük büyüme gerçekleştirdi. Ancak bu büyümenin sürdürebilir bir büyüme olması gerektiğini her zaman söyledik. Bu rakamlar sürdürebilir olduğu zaman istihdamla ilgili problemler de çözülecek. İşte bunu yapabilmek için büyümeyi doğru okuyup, analiz etmek gerekiyor. 2017 yılında imalat sanayisinin yüzde 8.8 büyümesi olumlu ve büyüme oranımızı etkiledi. İmalat sanayinin yüzde 5.9 ve 3.9’lardan yüzde 8.8’lere gelmesi önemli bir başarı Türkiye sanayisi için. Büyüme sadece imalat sektöründen değil, ihracattaki gelirimiz, üretimdeki başarımız, toplam sanayi endeksindeki gelişmemiz gibi etki eden parametrelerin toplamında çıkıyor.
Her 100 dolarlık ihracatın 60 doları ithalatla karşılanıyor
Bu yılın ilk 3 ayındaki büyüme sonuçları da olumlu görünüyor, ilk yarı sonuçları ise kısa süre sonra TÜİK tarafından açıklanacak.2017’de bir önceki yıla göre ihracatta yüzde 10’luk artış var. Aynı şekilde ithalatta ise yüzde 17’lik yükselme söz konusu. Maalesef, aradaki makas kapanmıyor.türkiyedeki ürün-talep dokusu üretim dokusuyla örtüşmüyor. Her 100 dolarlık ihracatın 60 doları ara mal olarak yurtdışından ithal ediliyor. Üzerine koyduğumuz 40 dolarlık katma değer görünen bir işçilik ve yerli üretim payı var. Bu makasn yerlileştirme politikasındaki sayısını artırmak gerekiyor. Yüksek teknoloji ürünler ihracatının altında yatan yerli üretim payını artırmak. Teşvikli yatırımların büyüdü, bu yatırımlardan kaynaklı da büyüme görünüyor. Teşvikli yatırımların sanayi içindeki payı yüzde 22. Teşvikler de büyümeyi etkiledi. Sanayi içeriden ve dışarıdan talep olduğu zaman yatırım yapan bir düşünceye sahip.
İşsizlik oranı da istihdam seferberliğin sonucu aynı düzeyde kaldı. Bu Türkiye için bir başarı. İşsizlik oranın yüzde 7’lere düşmesi bile gelişmekte olan ülkeler için yeterli. 2017 yılında potansiyelin üzerindeki büyümede hem iç hem dış talep etkili oldu. Dolayısıyla içeriye satarak ya da 2001 krizinde yurtdışında ihracata daha ağırlık vererek yaptığımız satış, bu yıl hem içerde hem dışarıda olduğu için şirketlerimizde üretim kapasiteni artırma imkanına sahip oldu. Kapasite kullanımında yüzde 79’a ulaştı. Bu rakamlarda büyümenin bir gerçeği.
Merkez Bankası, ne yazık ki aldığı kararlarda geç kaldı
Maliye politikaları ve kurlardaki artışında büyümeye destek oldu. Devlet bütçesi de bu genişletici politikalar sonucunda 47 milyar dolar ile 2009’dan sonraki en büyük açığını verdi. Bu büyüme yüksek enflasyon ve yüksek cari açık yarattı. Burada en önemli durum şu ki Merkez Bankası aldığı kararlarda oldukça geç kaldı. Ekonomiyi yönlendirmede de geç kaldı. Faiz artırımı hamlesinde geç kalındı. En son dolarda ile kur sabitlemesine gidildi. Bu hareketle dolar 4.70’e düştü. Kısa süre içinde dolar 4.75’e çıktı. Dolayısıyla bunun dolar üzerinde bir etkisi olmadığını gördük.
Türkiye’de yaklaşık 220 milyar dolar civarında özel sektörün ihracat geliri olmayan döviz borcu var. Özel sektörün asıl borcu bu rakamlar değil, buna 140 milyar dolar koymanız lazım. Ama onu ihracatla karşıladığımız zaman bir kur riski olmuyor. Asıl risk bu 220 milyar dolar. Doların kur hareketliliği ile özel sektörün bilançolarına şu an 44 milyar dolar yansı- dı. Onun için doların artışı sanayicileri direk olarak etkiliyor. İthalat yaparken de kur arttığı için oradan da zarar eder hale geliyor.
2017 yılının olumlu geçmesinin birçok önemli sebebi var. KGF destekli 250 milyar liralık kredi desteği ve istihdam seferberliği bunlardan en önemlileri. Beyaz eşya sektöründeki ÖTV ve KDV indirimi, sektörün tarihindeki en büyük büyüme rakamlarını görmesini sağladı. Yan sanayi de aynı şekilde büyüdü. Kur artışlarının ihracata olumlu etkisi oldu. Eximbank’ın artan ve çeşitlenen destekleri de bu konuda etkili oldu. Rusya ile yaşanan krizin, son bulması ile olumlu gidişatta etkili oldu. Reel sektörün zorlu koşullara alışmış dinamik yapısı bu krizleri yumuşak atlatmasını sağladı.
Ege Bölgesi’nin en büyük beş firması değişmedi
Biz de İSO 500 gibi bölgemizde üretimden satışlara göre 100 büyük sanayi kuruşları anket çalışması gerçekleştiriyoruz. Bu çalışma Ege Bölgesi Sanayi Odası tarafından 36 yıldır aralıksız olarak devam ediyor. Ege Bölgesi Sanayi Odası üretimden satış kriterlerine göre ilk 10 firması şu isimlerden oluştu; Tüpraş, Petkim, Philsa Philip Morris, İzmir Demir Çelik, Abalıoğlu, BMC, JTİ Tütün, sekizinci firma açıklanmasını istememiş,özkandemirçelikveİmbatmadencilik oldu. İlk beş firmanın sıralamadaki yeri ise değişmedi.
2017 yılı üretimden satışlarına göre Ege Bölgesi Sanayi Odası üyesi olan listedeki 100 firmanın, 73 tanesinin üretim yeri sadece İzmir, 14 tanesi konsolide olup, 13 firmanında üretimi bölgesel ağırlklı. İlk 100 firma içinde geçen yıla göre 18 firmanın sırasında yükselme, 63 firmanın sıralamasında düşme gözlenirken, yedi firma sırasını korumuş, 12 firmada listeye yeni girdi. Kâr bildiren 83 firma, Ar-ge çalışması olan 52 firma. Zarar eden firma sayısı 17 ve bu sayı geçen yıla göre azalma gösterdi. 24 firmamız da yabancı sermayeli.