CPR ile üreticiler, katma değeri yüksek ürünlere odaklanıyor
İnşaat, enerji ve iletişim sektörlerindeki gelişmelere paralel olarak büyüyen Türkiye kablo sektörü, bugün itibarıyla uluslararası standartlardaki üretim teknolojileri, eğitimli işgücü, Ar-ge çalışmaları ve giderek artan kalite bilinci ile global kablo sektöründe rekabet edebilecek ve gelişmiş ülkelere ihracat yapabilecek seviyeye geldi. Son yıllarda TÜİK ve TİM gibi kurumlar tarafından yapılan çalışmalar ve istatistiklere göre, Türkiye kablo sektörünün yurt içi ve dışı satışlarının toplam büyüklüğü yaklaşık 4 milyar dolar ve Türkiye’deki kablo üreticilerinin toplam üretim ve cirosunun yaklaşık yüzde 80 ila 90’lık payını, ilk sırada bulunan 20 firma paylaşıyor. 2017 yılını, hem ekonomik hem de siyasi açıdan oldukça zorlu koşulların ardından Türkiye’de ve globalde olumlu gelişmelerin yaşandığı bir yıl olarak tanımlayabiliriz. Devreye alınan ekonomik tedbirler sayesinde Türkiye ekonomisi hızlı bir toparlanma sürecine girdi. Buna bağlı olarak kablo sektörü de 2017 yılını başarılı bir şekilde tamamladı.
Öte yandan Türkiye kablo sektöründe faaliyet gösteren firmalar tarafından yapılan Ar-ge ve Ür-ge çalışmaları da sektöre kayda değer katkı sağlıyor. Türkiye’de yürütülen büyük çaplı projelerde kullanılacak ve uluslararası pazarda Türki- ye kablo sektörünün rekabet gücünü artırma potansiyeline sahip üstün özellikli kabloların yerli üretim imkanları ile temin edilebilmesi için yoğun tasarım ve Ar-ge faaliyetleri sürdürülüyor. Kablo sektöründe son yıllarda en çok Ar-ge yapılan diğer bir konu ise; kablolar için 1 Temmuz 2017 itibarıyla Avrupa ile birlikte Türkiye’de de yasal olarak zorunlu hale gelen, yangın esnasında insanların can ve mal güvenliği için büyük öneme sahip ‘CPR-YAPı Malzemeleri Yönetmeliği’ne uygun kabloların üretilebilmesi. Dolayısıyla yönetmeliğin şartları gereği, kabloların yangına tepki performansları daha yukarıya çekildiği için malzeme teknolojisinde iyileştirme yapılması gerekiyor. İstenen yangına tepki performanslarını sağlayabilmek için Ar-ge çalışmaları kayda değer önem taşıyor. Sadece yangına tepki performansını sağlamak yeterli olmayacak, en uygun maliyetlere bu performansları elde edebilmek için uzun ve titiz bir Ar-ge çalışması gerekiyor.
CPR, kalite ve güvenliğin artırılması için çok önemli
Ar-ge’yi destekleme alanında yapılan teşvik çalışmalarının artması ve yurtiçi projelerde yerli ürün kullanımı ve yerlileşmeye verilen önemin artması bir taraftan yurtiçi pazarı olumlu etkilerken, diğer taraf- tan da üreticilerimizin gelişimine ve küresel pazardaki rekabet gücünün artmasına katkı sağlıyor. Öncelikle 1 Temmuz 2017’de kablolar için kanunen zorunlu olan Avrupa Yapı Malzemeleri Yönetmeliği yani tüm sektörün bildiği adıyla Cpr’dan (Construction Products Regulation) bahsetmek istiyorum. CPR, kalite ve güvenliğin seviyesini yükseltmek için önem taşıyor. 1 Temmuz 2017 itibarıyla, tüm AB üyeleri ile birlikte, Türkiye’de de EN 50575 standardı uygulanmaya başlandı. Ayrıca tedarik zincirindeki kablo üreticilerinden son kullanıcıya kadar önemli bir sorumluluk getirildi. Sadece kabloların değil, tüm yapı malzemelerinin yangına karşı güvenilir hale getirilmesini sağlamayı hedefleyen CPR ile birlikte, bu standartlara ayak uydurabilen üreticiler hem ürün çeşitlemesine giderek katma değeri daha fazla olan ürünlere odaklanıyor, hem de ihracat pazarlarındaki şanslarını daha da artırmaya çalışıyor.
Yapı Malzemeleri Yönetmeliği kapsamındaki kabloların yangına karşı tepki performanslarına göre sınıflandırılmasını düzenleyen EN 50575 standardının uygulamaya geçilmesi sektör için büyük önem taşıyor. Yangın riski taşıyan tüm konut projelerinde bu yönetmeliğe uygun kabloların kullanılması, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ait Piyasa Göze- tim ve Denetim ekiplerinin de piyasadaki kabloları CPR uygunluğu açısından denetleyecek olması, kalite ve güvenlik seviyesinin yükseltilmesi için stratejik bir rol oynayacak. Özetle, bu yönetmelik yani CPR sektör için gerçek anlamda bir mihenk taşı niteliğinde. Sektörde bu yönetmeliğin yarattığı değişiklikleri bir yıldır görüyoruz. Umuyoruz ki, giderek sektöre etkisi artacak. Böylece sektör de olması gerektiği gibi kalitesiz ürünlerden arınacak.
Emtialardaki birim fiyatlara bağımlıyız
Diğer taraftan emtialardaki birim fiyatlara bağımlı bir sektörde yer alıyoruz. Fiyatlarımızın iki ana girdisi bakır ve petrol. Hal böyle olunca borsa fiyatları, sektörün ihracat rakamına da doğrudan etki ediyor. Ancak bunların yanı sıra artık özellikle ihracatta daha fazla teknolojik ürünlere eğilmemiz gerekiyor. Bunların başında da nükleer, maden, güneş enerjisi, rüzgar türbinleri, hızlı tren gibi alanlarda Ar-ge yatırımları yapılmalı. Diğer türlü devam edildiğinde, hammadde alıp düşük bir katma değerle ihracat yapan ve işçiliği dahi zor amorti eden bir ülke haline döneriz. Bu anlamda da tüm firmalar, sürdürülebilirlik adına kayda değer yatırımları gerçekleştirmek durumundalar.