Uygulanan vergiler ve kotalar, yeni pazar arayışında rekabeti artırıyor
ABd’nin çelik ve alüminyum ithalatına getirdiği ‘Section 232’ vergileriyle yaşanan ticari gerilim, diğer ülkelerin bu vergilere karşı misilleme girişimleriyle iyice tırmanıyor. Özellikle ABD-ÇIN ve ABD-AB arasında yaşanan çekişme ve Ab’nin çelik ithalatına getirdiği kota uygulaması, Türkiye demir-çelik sektörünü olumsuz etkiliyor. Bu vergilerle ABD’YE ihracat yapan ülkeler, alternatif pazar arayışına yöneliyor. Özellikle iç pazarını korumaya yönelik politikalar geliştiren ülkeler, yeni pazar arayışında da kıyasıya rekabet içinde. Çin başta olmak üzere Ukrayna, Rusya ve İran gibi ülkeler ihracat pazarlarında Türkiye’nin en büyük rakipleri arasında.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da artan çelik yatırımları da ihracatın düşmesine ve rekabetin kızışmasına yol açıyor. Uzmanlar, yaşanan rekabette Türkiye’nin ihracatta geri kalmaması için katma değeri yüksek ürünlere odaklanması gerektiğini vurguluyor. Sektörde özellikle ihracat ortalama birim fiyatının yükseltilmesi yönünde yatırımların artması gerekiyor. Ayrıca ABD ve AB bölgesine ihracat yapmakta zorlanacak ülkeler, ihracatlarını Türkiye’ye yönlendirecek. Uzmanlar, bu riske karşı Türkiye’nin de gümrük vergileri ve politika araçları ile iç piyasayı koruması gerektiği görüşünde birleşiyor. AB ve Abd’nin korumacı politikaları ile çelik ithalatına getirdiği kota uygulaması, Türkiye ihracatını olumsuz etkiliyor. Abd’nin vergilerine karşı misillemeler devam ederken, Türkiye bu konuda koruma önlemi soruşturması başlattı. Globalde korumacılık eğilimi yükselmekte olup, ülkelerin daha içe dönük bir yapıya büründüğünü belirten uzmanlar, ülkelerin korumacılık politikalarının mevcut birçok anlaşma ile ters düştüğünün altını çiziyor. Sektörde 2017 yılında başlayan ve bu yıl da devam eden küresel çelik talebindeki toparlanma, büyük risklerle de karşı karşıya. Abd’nin başlattığı ve başta AB olmak üzere, Kanada’nın ve diğer ülkelerin de katıldığı korumacı politikalar, küresel talepteki toparlanmanın, küresel çelik piyasalarına yönelmesinde sınırlayıcı rol oynuyor. 2017 yılında 37-39 milyon ton seviyelerinde seyreden aylık global çelik ihracatı, bu yılın ilk çeyreğinde 35-36 milyon ton seviyelerine geriledi.
2017 yılında üretim 37.5 milyon tona ulaştı
ABD Başkanı Donald Trump, ‘232. Madde’kapsamındaçeliksektörünün stratejik bir sektör olduğu ve artan ithalatın Abd’nin çelik üretimine zarar verdiği gerekçesiyle çelik ithalatı üzerine yüzde 25 oranında ek vergi getirdi. Ardından yaptığı bir açıklama ile Türkiye’den yapılan alüminyum ithalatında gümrük vergisini yüzde 20’ye, çelikte ise yüzde 50’ye yükseltti. Bu oran, ABD’YE olan ihracatımızın; yılın ilk dokuz ayında, miktar bazında yüzde 36.3, değer bazında yüzde 20.3 oranında gerilemesine yol açtı. Gelinen bu aşamada çelik sektörünün üretimini devam ettirebilmesini teminen, AB ülkelerinden Türkiye’ye yapılacak ihracat yanında ABD ve AB bölgesine ihracat yapmakta zorlanacak olan ülkelerin ihracatlarını Türkiye’ye yönlendirmesi riskine karşı gümrük vergileri ve dış ticaret politikası araçları ile iç piyasanın korunması gerekiyor.
Artan korumacılık politikaları Türkiye’nin ihracatını olumsuz etkilerken, Türkiye Çelik Üreticileri Derneği’nden (TÇÜD) alınan verilere göre sektörde, Ocak ayında miktarda yüzde 11.6 oranında artan ihracatın, bu tarihten sonra Haziran ayına kadar aylık ortalama yüzde 7 oranında gerilediği gözleniyor. Haziran ayından sonra kurlardaki dalgalanmanın ve yurtiçi talepteki daralmanın etkisi ile ihracatın yeniden artış eğilimine girmesi ve miktar yönünden son dört ayda ortalama yüzde 42.5 oranında artış göstermesi dikkat çekiyor. Türkiye demir-çelik sektöründe 2017 yılında üretim artışı devam ederken, ham çelik üretimi, bir önceki yıla kıyasla yüzde 13.2 oranında artarak, 37.5 milyon ton seviyesine ulaştı. Ay- nı yıl ihracat, miktar olarak yüzde 8.4 artarken, ithalat yüzde 6.8 oranında geriledi. 2018 yılı Haziran ayına kadar, aylık ortalama yüzde 18.9 oranında artan Türkiye’nin çelik tüketimi, bu tarihten sonra gerilemeye başlayarak, dokuz aylık ortalamada yüzde 4.6 oranında azaldı. Özellikle son üç ayda gözlenen tüketimdeki yüksek oranlı gerilemenin, yıl sonuna doğru kademeli bir şekilde gevşemesi bekleniyor. Eylül ayı yassı mamul üretimindeki yüzde 9.8 oranındaki artış da bu beklentiyi teyit ediyor.
AB ülkelerine yapılan ihracat yüzde 53 arttı
Yurtiçi talepteki daralmaya ve ABD’YE yönelik ihracattaki keskin düşüşe rağmen, yılın ilk dokuz ayı itibarıyla ham çelik üretiminin yüzde 0.9 artış göstermesi gelecek açısından ümit veriyor. Abd’nin aldığı korumacı tedbirler, yılın başından beri bu ülkeye ihracatta yüzde 20.3 oranında bir gerileme kaydedilmesine sebep olmasına rağmen, Ab’nin aldığı tedbirlerin kotaya bağlı olması ihracatı hareketlendirdi. Bu durum, AB ülkelerine yapılan ihracatın, geçen yılın dokuz ayına göre yüzde 53 artmasına imkan sağladı. Kota uygulamasının, 200 günlük sürenin son aylarında AB ülkelerine yönelik ihracatı yavaşlatması bekleniyor.
Diğer taraftan, yılın ikinci yarısında döviz kurlarında görülen yüksek oranlı artış, son üç aylık dönemde ithalatta yüzde 6.2 oranında gerilemeye neden oldu. Bütün bu olumsuz şartlara rağmen, Türkiye çelik sektörü kendine yeni pazarlar buldu ve 2017 yılının Ocak-eylül döneminde yüzde 109 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı, bu yılın aynı döneminde yüzde 121 seviyesine çıktı.
Türkiye; AB, Uzakdoğu ve Güney Asya’ya yöneldi
Türkiye’nin çelik ihracatı yıllar içinde değişkenlik gösteriyor. Uzmanlar, yıllar içinde en fazla ihracatı yapılan ürünlerin sıralaması değişse de son dönemlerde yassı ürünlerin en fazla ihraç edilen ikinci ürün grubunu oluşturduğunu ifade ediyor. İhraç pazarlarına bakıldığında ise 2017’ye kadar altyapı ve inşaat projelerinin yoğunluğu nedeniyle Ortadoğu ve Körfez bölgesi en önemli ihracat pazarı oldu. Son dönemlerde bu bölgelere ihracatta gerileme yaşandığını ileten uzmanlar, söz konusu gerilemede bölgedeki siyasi gelişmeler ile yatırımların yavaşlamasının büyük rol oynadığına işaret ediyor. Bu nedenle demir-çelik üreticileri; AB ülkelerine, Uzakdoğu ve Güney Asya bölgesine odaklanıyor.
Küresel çelik sektöründe, katma değeri yüksek ürünler ön plana çıkıyor. Türkiye’nin çelik üretim yelpazesinde ise hâlâ katma değeri düşük ürünler yer alıyor. Küresel ölçekte önde gelen çelik üreticileri arasında, 2017 yılında yedinci sırada yer alan Almanya, ihracat ortalama birim fiyatında ise globalde ikinci sırada yer alıyor. Türkiye ise çelik üretiminde sekizinci sıradayken, ihracat ortalama birim fiyatında ise 16’ncı sırada yer alıyor. Türkiye’de katma değerli üretime yönelik yatırımlar istenilen düzeye ulaşılmış değil. İthalatta katma değerli çelik ürünlerinin payı oldukça yüksek. Endüstri 4.0 özellikle ağır sanayide daha az çalışanın ve daha çok bilgisayarlı sistemlerin yer aldığı, siparişten teslimata kadar geniş bir alanı kapsayan bir süreci içeriyor. Globalde entegrasyonlu üretim yapan çelik tesislerinin örnekleri mevcut olsa da küresel çelik sektörü nezdinde Endüstri 4.0’ın yaygınlığı görece düşük seviyelerde kalıyor.
Rusya, Ukrayna ve Çin gibi bazı ülkelerin devlet destekli dampingli fi- yatlar üzerine kurulu ihracat politikaları, uluslararası piyasalarda rekabeti bozuyor ve bu durum dış ticarette ciddi açıkların oluşmasına yol açıyor. Bu tür ithalatın önlenmesine yönelik vergi ve koruyucu tedbirlerin alınmasına ihtiyaç duyuluyor. Devlet destekli üretim yapan ve üretiminin büyük kısmını ihraç eden çelik üreticisi Güney Kore ile imzalanan, Ukrayna ve Japonya ile görüşmeleri devam eden serbest ticaret anlaşmaları, Türkiye’yi gereğinden fazla ithalata yönlendiriyor. Bu durum da Türkiye çelik sektörünün kendi üretim kapasitesini kullanmasına olanak vermiyor. Bu sebeple gelişmiş ve aktif devlet desteği alan söz konusu ülkelerle yapılacak olan serbest ticaret anlaşmalarında, çelik sektörünün kapsam dışında tutulması gerekiyor.
Rusya ve Ukrayna, hedefine Türkiye'yi aldı
Öte yandan, 2017 yılbaşından önce yüzde 30 olan gümrük vergisi, inşaatçıların talebi üzerine 28 Temmuz 2017 tarihinde yüzde 10’a indirildi, bu yılın başında ise sıfırlandı. Bu bağlamda, Çin’e ve Ab’ye mal satamayan Rusya ve Ukrayna’nın en yakın ve sıfır gümrüklü pazar olarak Türkiye’yi gördükleri biliniyor. Ab’nin önlem olarak yüzde 25 vergi ve kota uygulaması ile önlem aldığı Rusya ve Ukrayna’nın rotasını gümrük vergisi sıfırlanan, en yakın pazar konumundaki Türkiye piyasasına çevirdikleri gözleniyor. Demir-çelik sektöründeki tedirginliği ortadan kaldırmak, Rusya ve Ukrayna’nın sadece inşaat demiri değil, her türlü demir-çelik ürününü piyasamıza yönelmelerini önlemek için tedbir alınması gerekiyor. Endişelerin önüne geçilebilmesi için gümrük vergisinin ilk aşamada yassı ürünlerde yüzde 9, uzun ürünlerde yüzde 15 seviyesine çıkarılmasına ihtiyaç var.
Türkiye demir-çelik sektörünün 2017 yılı üretimi yüzde 13.1 artarak, 37.5 milyon ton oldu ve bu üretim ile global ölçekte sekizinci oldu. 2017 yılında ihracat ise yüzde 7.7 artışla, 18.3 milyon tona yükseldi ve global ölçekte 10’uncu ihracatçı konumunda yer aldı. Bu yılın ilk yarısında, sektör bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla miktar bazında yüzde 2.5 azalışla 9.4 milyon tonluk, değer bazında ise yüzde 22.4 artış ile 7.1 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi.
Bu yılın ilk 10 ayında ise ihracat, 2017 yılının Ocak-ekim dönemine kıyasla yüzde 35.2 artışla 12.4 milyar dolara yükseldi. Miktar bazında ise yüzde 15.5 artışla 16.8 milyon tona çıktı. Ayrıca Ocak-ekim döneminde Türkiye’nin çelikte ton başına ortalama birim fiyatı, 2017 yılına göre yüzde 17 artış ile 740 dolara yükseldi. Ekim ayı ton başına ortalama birim fiyat ise 2017 yılının aynı ayına kıyasla yüzde 0.4 artışla 689 dolar olarak gerçekleşti.
Yıl sonunda ihracatın 19 milyon tona ulaşması öngörülüyor
Son beş yıllık ihracat ve üretim rakamlarına bakıldığında; 2013 yılında üretim 34.7 milyon ton, ihracat 18.4 milyon ton olurken, 2014 yılında üretim 34 milyon tona, ihracat ise 17.5 milyon tona geriledi. 2015 yılın- da üretim 31.5 milyon tona, ihracat 16.1 milyon tona düştü. 2016 yılında üretim 33.2 milyon ton, ihracat 16.5 milyon ton oldu. 2017 yılında ise üretim 37.5 milyon tona, ihracat ise 18.3 milyon tona yükseldi. Ham çelik üretimi artışındaki yavaşlama eğilimi, Ocak-eylül döneminde de sürerek, yüzde 0.9 oranında hafif bir yükselişle, 2017 yılın aynı dönemindeki 27.7 milyon tondan 28 milyon tona çıktı. Bu yıl sonu ihracatın, miktar bazında 19 milyon tona, değer bazında ise 15 milyar dolara yükselmesi öngörülüyor. Türkiye’nin hedef pazarları arasında Güneydoğu Asya, Batı Afrika ve Güney Amerika bölgeleri yer alıyor. Diğer taraftan sektörün yine son beş yıllık ithalatı incelediğinde; 2013 yılında ithalat 16.2 milyon ton olurken, 2014 yılında ithalat 14.8 milyon ton gerçekleşti, 2015 yılında ise 20.6
18.3 MİLYON TON 2017 YILINDA YAPILAN
İHRACAT MİKTARI 19 MİLYON TON
BU YIL ÖNGÖRÜLEN TOPLAM İHRACAT MİKTARI
milyon tona ulaştı. 2016 yılında ise bu rakam 18.8 milyon tona geriledi ve 2017’de ise 18.3 milyon ton olarak gerçekleşti.
Türkiye çelik sektörü, Endüstri 4.0 ve globalde diğer gelişmeleri yakından takip ediyor. Yeni teknolojilerin takibi konusunda son derece ileri adımlar atan sektör, son iki yılda önemli mesafe kaydetti. Ar-ge merkezleri sayısını 25’e ulaştıran sektör, katma değerli ürünlerle rekabet gücünü de artırıyor. Türkiye’de çelik üretimi artarak devam ederken, son zamanlarda gerek döviz kuru gerekse fon uygulamaları etkisiyle görülen ithalattaki düşüş nedeniyle yurtiçi talebin, yurtiçi üretimle karşılanması gerekiyor. Bu durum, orta vadede iç talepte oluşan daralmanın giderilmesi halinde, ilave yatırımlar yapılmasını zorunlu kılıyor.
12.4
MİLYAR $
BU YILIN İLK 10 AYINDA YAPILAN İHRACATIN DEĞERİ
Bu yönüyle ihracat artışından kaynaklanan üretim artışının yurtiçi talep ile desteklenmesi, sektörün gelecek yıllarda üretim, istihdam ve dış ticaret açığının azaltılmasında Türkiye’ye katkı sunacak.
ABD’YE ihracat yüzde 36.3 düşerek, 1 milyon tona geriledi
Abd’nin, Türkiye’den çelik ithalatına yüzde 50 vergi getirmesi ihracatta kayda değer düşüşe neden oldu. Bu yılın Ocak-ekim döneminde en çok ihracat azalışı yaşanan ülke ABD olurken, ihracat yüzde 36.3 düşerek 1 milyon tona geriledi. Başta ABD olmak üzere ülkelerin serbest ticareti önleyici ve Dünya Ticaret Örgütü kurallarına aykırı kararları ihracatı olumsuz etkiledi. Yakın dönemde korumacılık seyrinin diğer ülkeleri de içine alarak devam edeceği öngörülüyor. Türkiye demir-çelik sektörü, kaliteli ve rekabetçi ürünlerini 200’e yakın ülkeye ihraç ederken, ihracat sıralamasında 10’uncu, üretim bazında bakıldığında ise sekizinci sırada yer alıyor. Çelik üretiminde ilk 10’da sırasıyla Çin, Japonya, Hindistan, ABD, Rusya, Güney Kore, Almanya, Türkiye, Brezilya ve İtalya yer alıyor.
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) anlaşmasıyla devlet teşviklerinden ve Ar-ge desteklerinden çok kısıtlı olarak yararlanabilen sektör, yatırımlarını kendi imkânları ve kredi kullanmak suretiyle gerçekleştiriyor. Bu bakımdan sektörün üretim ve ihracat potansiyelinin devamlılığı büyük önem arz ediyor.
Sektörün gelişmesini kısıtlayan yapısı ile AKÇT Serbest Ticaret Anlaşması, devlet destekli üretim ve ihracat yapan ülkelerle rekabet gücünü olumsuz yönde etkiliyor. Söz konusu anlaşmanın günün şartlarına göre yenilenmesi ve görüşmelere çelik sektörünün de dâhil edilmesi gerekiyor.
Türkiye çelik sektörü, direkt olarak yaklaşık 35 bin kişiye, dolaylı olarak ise yaklaşık 250 bin kişiye istihdam sağlıyor. Türkiye ekonomisinin en önemli yapı taşlarından biri olan çelik sektörü, 1930’lu yıllardan itibaren başlayan sanayileşme hamlesinde önemli bir rol üstlendi. Devlet eliyle kurulup gelişen çelik sanayii, bugün itibarıyla üç entegre, 24 ark ocaklı, beş indüksiyon ocaklı tesis ve yaklaşık 200 haddehane ile üretim yapıyor.
Demir-çelik sektörüne ABD tara- fından uygulanan vergi ve kota uygulamaları kısa vadede ihracatı olumsuz etkilerken, uzun vadede ise Türkiye sanayisinin dışa bağımlılığını azaltarak, güçlenmesini sağlayacak yerli üretim kararını tetikliyor. Yeni dönemde ana metal alanında sürdürülebilir ve güvenli girdi tedariki Türkiye sanayisinin en önemli konularından biri olacak. Bu karar ile demir-çelik sektörü üretiminde ithalatla karşılanan paslanmaz çelik, vasıflı çelik, yapısal çelik ve dikişsiz boru gibi yüksek katma değerli ürünlerin Türkiye’de üretimine öncelik ve destek verilecek.
Türkiye’de üretimi olmayan paslanmaz çelik, grafit elektrot, külçe, çinko, sünger demir, alaşımlı alüminyum gibi ürünlerde 2023’e kadar üretim kapasitesi oluşturulacak. Çelik tiplerinin yerli üretimi için stratejiler belirlenecek ve Türkiye sanayisinin dışa bağımlılığı azaltılarak güçlenmesi için çalışmalar hız kazanacak. Türkiye paslanmaz çeliğe beş yılda 6 milyar dolar, sünger demirine 621 milyon dolar ödedi. Getirilen vergi ve kotalara önlem olarak, yeni dönemde öncelikle paslanmaz çelik ve sünger demir üretimi için strateji oluşturulacak. Böylece yerli üretim ile yaklaşık 7 milyar dolarlık ithalatın önüne geçilmesi planlanıyor.
Küresel ham çelik üretimi yedi aylık dönemde yüzde 5 arttı
Bu yılın Ocak-eylül döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4.7 artış gösteren global ham çelik üretimi, 1 milyar 347 milyon ton olarak gerçekleşti. Söz konusu dönemde, ilk sırada yer alan Çin, yüzde 6.1 üretim artışı kaydederek, 699 milyon ton üretim miktarına ulaşırken, 79.7 milyon tonluk üretim miktarı ve yüzde 6.1 artış oranıyla Hindistan ikinci, Japonya ise yüzde 0.4 artış oranı ve 78.6 milyon ton üretim ile üçüncü sırada yer aldı. Aynı dönemde Türkiye yüzde 0.9 artış oranı kaydederek, 28 milyon ton ham çelik üretti ve sekizinci sıradaki yerini korudu. Dünya Çelik Derneği’nin (Worldsteel) açıkladığı verilere göre, 2018 yılı Temmuz ayında 64 ülkenin toplam ham çelik üretimi, 2017 yılının aynı ayına kıyasla yüzde 5.8 artışla 154.6 milyon tona yükseldi. Temmuz ayında Çin’in ham çelik üretimi, 2017 yılının aynı ayına göre yüzde 7.2 oranında artışla 81.2 milyon tona yükselirken, Hindistan’ın üretimi yüzde 8 yükselişle 9 milyon tona çıktı. Hindistan, söz konusu ayda ham çelik üretimi yüzde 2 azalışla 8.4 milyon tonda kalan Japonya’yı geride bırakmış oldu.
Worldsteel’in açıkladığı verilere göre, Ocak-temmuz döneminde global ham çelik üretimi, önceki yılın aynı dönemine kıyasla miktar olarak yüzde 5 seviyesinde artışla 1 milyar tona ulaştı. Yedi aylık dönemde en büyük çelik üreticisi konumundaki Çin’in ham çelik üretimi, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 6.3 oranında artışla 532.8 milyon tona yükselirken, ikinci sıraya yükselen Hindistan’ın ham çelik üretimi yüzde 5.5 oranında artışla 61.8 milyon tona ulaştı. Üçüncü sıraya gerileyen Japonya’nın ham çelik üretimi ise yüzde 0.8 artışla 61.4 milyon ton seviyesinde gerçekleşti.
Ocak-temmuz döneminde globalde en büyük 10 çelik üreticisi konumundaki ülkelerin tümünde üretim artışı gözlenirken, ilk 20 ülke arasında üretimde en fazla artış yüzde 29.5 ile Vietnam’da, ardından da yüzde 23.6 ile İran’da görüldü. Sekizinci sırada yer alan Türkiye’nin ham çelik üretimi, yüzde 2.8 artışla 22.2 milyon ton seviyesinde gerçekleşti. Dokuzuncu sırada yer alan Brezilya’nın ham çelik üretimi ise söz konusu dönemde yüzde 3.4 artışla 20.2 milyon ton oldu. Rusya’nın üretimi, söz konusu dönemde yüzde 2.2 artışla 42.1 milyon tona yükselirken, Ukrayna’nın ham çelik üretimi aynı dönemde yüzde 2.9 artışla 12.2 milyon ton seviyesinde kaydedildi.
Yedi aylık dönemde, Ab’nin üretimi yüzde 2 artışla 102 milyon tona yükselirken, Asya bölgesinin üretimi yüzde 5.6 artışla 724.7 milyon tona çıktı. Diğer Avrupa bölgesinin üretimi ise kayda değer oranda, Türkiye’nin de katkısıyla yüzde 3.6 artışla 24.1 milyon tona yükseldi. BDT bölgesinin ham çelik üretimi yüzde 2.6 artışla 59.1 milyon ton seviyesinde gerçekleşti. 64 ülkenin ham çelik üretimindeki kapasite kullanım oranı, Temmuz ayında 2017 yılının aynı ayına kıyasla 3.8 puan daha yüksek, Haziran ayına kıyasla ise 1.4 puan daha düşük olan yüzde 77.5 seviyesinde kaydedildi. Global çelik sektöründe önemli bir oyuncu olan Türkiye, yaşanan gelişmeler doğrultusunda politikalarını belirlemeli. Gelecek hedeflerine paralel olarak yapılan planlamaların gözden geçirilmesi gerekiyor.
Dayanıklı çelik üretimine yatırım yapılmalı
Hurdaya bağımlılığı azaltıcı teknolojik tedbirler uygulamaya konmalı. Maliyetleri azaltan üretim pratiklerinin devreye alınması, enerji geri kazanımı ve birbirinin tekrarı olan yatırımlardan kaçınılması gerekiyor. Ayrıca üretim üzerindeki suni yük- lerin devlet tarafından kaldırılması, müşteri talep ve beklentilerini karşılayan ürünlerin imalatına odaklanılmalı. Türkiye’de tüketilen, ancak halihazırda tamamen ya da kısmi üretilemeyen çelik imalatına yönelik planlama ve yatırımlar yapılmalı. Paslanmaz çelik, takım çeliği, zırh çeliği, denizaltı çeliğinin yanı sıra petrol boru çeliği, aşınmaya dayanıklı çelik alanında üretim yapılamıyor. Bunun dışında Türkiye, yüksek mukavemetli çelik, kalıp çeliği, elektrik çeliği ve krojenik çelik gibi katma değeri yüksek, kaliteli çelik türünün üretimini gerçekleştiremiyor. Özellikle savunma sanayiinde kullanılan çeliklerin üretimi, yaşanan siyasal ve konjonktürel gelişmeler dikkate alındığında, daha da kritik hale geliyor. Bu alanda yapılacak yatırımlar ile iç piyasadaki ihtiyaç karşılanıp ithalat azaltılırken, aynı zamanda yapılacak ihracat ile dış ticaret açığının azaltılmasına da olumlu katkılar sağlanabilir.
Global çelik sektöründe önemli bir oyuncu olan Türkiye, yaşanan gelişmeler doğrultusunda politikalarını belirlemeli. Gelecek hedeflerine paralel olarak yapılan planlamaların gözden geçirmesi gerekiyor. Hurdaya bağımlılığı azaltıcı teknolojik tedbirler uygulamaya konmalı. Maliyetleri azaltan üretim pratiklerinin devreye alınması, enerji geri kazanımı ve birbirinin tekrarı olmayan yatırımların yapılması gerekiyor. Ayrıca müşteri talep ve beklentilerini karşılayan ürünlerin imalatına odaklanılmalı. Türkiye’de tüketilen, ancak halihazırdatamamenyadakısmiolaraküretilemeyen çelik imalatına yönelik planlama ve yatırımlar yapılmalı. Sektörün kullanmakta olduğu hurda, cevher, elektrot, ferro alyaj gibi üretim girdileri büyük ölçüde ithal ediliyor. Fiyatlarındevamlıartmasınınyanındanavlun giderleri de önemli maliyet etkisi yapıyor. 2016 yılında 2 bin 500 dolar/ ton üzerinden ithal edilen grafit elektrot fiyatı 2017 yılı başlarından itibaren 25 bin dolar/ton seviyesine çıktı. Bugün itibarıyla 18 bin dolar/ton seviyesinden ithal ediliyor. Bu yönü ile elektrot ve ferro alyaj üzerindeki yüzde 2 ile 5.7 aralığındaki gümrük vergilerinin kaldırılması sektör açısından önem arz ediyor.